İçeriğe atla
Ana menü
Ana menü
kenar çubuğuna taşı
gizle
Gezinti
Anasayfa
Yardım
Hakkımızda
Rastgele sayfa
Rastgele kişi
Son değişiklikler
Deneme tahtası
Köy çeşmesi
Topluluk portali
Alfabetik katalog
Dizin
Ara
Ara
Görünüm
Bağış
Hesap oluştur
Oturum aç
Kişisel araçlar
Bağış
Hesap oluştur
Oturum aç
Çıkış yapmış editörler için sayfalar
daha fazla bilgi
Katkılar
Bu IP'nin mesajları
Mesnevi (Konuk)/1. Defter
Dil ekle
Bağlantı ekle
Metin
Tartışma
Türkçe
Oku
Değiştir
Geçmişi gör
Araçlar
Araçlar
kenar çubuğuna taşı
gizle
Eylemler
Oku
Değiştir
Geçmişi gör
Genel
Sayfaya bağlantılar
İlgili değişiklikler
Özel sayfalar
Kalıcı bağlantı
Sayfa bilgisi
Bu sayfayı kaynak göster
Kısaltılmış URL'yi al
Karekodu indir
Yazdır/dışa aktar
Yazdırılabilir sürüm
EPUB olarak indir
MOBI olarak indir
PDF olarak indir
Diğer biçimleri
Diğer projelerde
Görünüm
kenar çubuğuna taşı
gizle
İndir
Vikikaynak, özgür kütüphane
<
Mesnevi (Konuk)
Mesnevî-i Şerîf
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
Çevirmen:
Ahmed Avni Konuk
1. Defter
34288
Mesnevî-i Şerîf
—
1. Defter
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
Ahmed Avni Konuk
1. Defter
Beyitler
Dibâce
,
1-50
,
51-100
,
101-150
,
151-200
,
201-250
,
251-300
,
301-350
,
351-400
,
401-450
,
451-500
,
501-550
,
551-600
,
601-650
,
651-700
,
701-750
,
751-800
,
801-850
,
851-900
,
901-950
,
951-1000
,
1001-1050
,
1051-1100
,
1101-1150
,
1151-1200
,
1201-1250
,
1251-1300
,
1301-1350
,
1351-1400
,
1401-1450
,
1451-1500
,
1501-1550
,
1551-1600
,
1601-1650
,
1651-1700
,
1701-1750
,
1751-1800
,
1801-1850
,
1851-1900
,
1901-1950
,
1951-2000
,
2001-2050
,
2051-2100
,
2101-2150
,
2151-2200
,
2201-2250
,
2251-2300
,
2301-2350
,
2351-2400
,
2401-2450
,
2451-2500
,
2501-2550
,
2551-2600
,
2601-2650
,
2651-2700
,
2701-2750
,
2751-2800
,
2801-2850
,
2851-2900
,
2901-2950
,
2951-3000
,
3001-3050
,
3051-3100
,
3101-3150
,
3151-3200
,
3201-3250
,
3251-3300
,
3301-3350
,
3351-3400
,
3401-3450
,
3451-3500
,
3501-3550
,
3551-3600
,
3601-3650
,
3651-3700
,
3701-3750
,
3751-3800
,
3801-3850
,
3851-3900
,
3901-3950
,
3951-4000
,
4000-4045
Başlıklar
Pâdişâhın câriyeciğe âşık olması ve pâdişâhın onu satın alması ve câriyeciğin hasta olması ve onun tedâvîsine pâdişâhın tedbîri hikâyesidir.
Pâdişâh nezdinde câriyenin tedâvîsinden, hekîmlerin aczi zâhir olması ve pâdişâhın dergâh-ı Hakk'a yüz çevirmesi ve pâdişâhın, mübeşşir-i gaybîyi rü'yâsında görmesi ve tabîb-i ilâhîyi bulması ve onun murâdının hâsıl olması
Sâhib-i tevfîk olan Hak Teâlâ'dan bilcümle hallerde edebe riâyete tevfîk taleb etmek hakkında ve edebsizliğin zararlarının vehâmeti beyânındadır
Rü'yâsında mülâkâtı ile müjdelemiş oldukları tabîb-i ilâhî ile pâdişâhın mülâkâtı
Pâdişâhın o tabîbi, onun hâlini görmek için, hastanın başı ucuna götürmesi
Câriyeciğin hastalığını anlamak için, o velînin pâdişâhdan halvet istemesi
Velînin, câriyenin hastalığını anlaması ve câriyenin elemini ve marazını pâdişâh huzûrunda arz etmesi.
Pâdişâhın, kuyumcuyu getirmek için Semerkand'a elçiler göndermesi
Onun beyânındadır ki, kuyumcu olan adamı öldürmek ve zehir vermek işâret-i ilâhî ile idi
Bakkal adamı ve tûtî kuşu ve bakkal dükkânında tûtî kuşunun yağı dökmesi hikâyesidir
Kendi milletinin taassubu yüzünden hıristiyanları öldüren yahûdî pâdişâhının hikâyesidir
Hıristiyanları [ortadan] kaldırmak için vezîrin pâdişâha hîle öğretmesi
Hıristiyanlara kasd için, o yahûdî vezîrin telbîsi ve onların hâlini şâhın huzûruna arz etmesi
Hıristiyanların onu telbîsden ve za'f-ı idrâkden dolayı kabûl etmeleri beyânındadır
Akıl gözünün za'fından dolayı hıristiyanların cümlesinin vezîre tebaiyyet etmeleri beyânındadır
Halîfenin suâlinden dolayı Leylâ kıssasının misâlen zikri
Vezîrin hasedinin beyânındadır
Hıristiyanların mâhirlerinin vezîrin hîlesini anlamaları
Şâhın vezîre gizli haber göndermesi
Hıristiyan kavminden on iki kabîlenin beyânındadır
Vezîrin hıristiyan kavmine karşı, İncil'in ahkâmında karışıklık yapması
Bu ihtilâfâtın, yolun hakîkatinde değil, sûrette zâhir olduğu beyânındadır.
Bu mekrde vezîrin hasâreti beyânındadır
Hıristiyan kavminin ıdlâlinde vezîrin bir başka hîle îcâdı
Vezîrin mürîdleri def' etmesi
Halveti bırak! diye mürîdânın tekrâr mürâcaatı
Vezîrin, halveti bozamam diye cevâb vermesi
Vezîrin halvetine mürîdlerin i'tirâzı
Vezîrin halveti terk etmekten mürîdleri nevmîd etmesi
Vezîrin her bir beyi ayrı ayrı velîahd yapması
Halvette vezîrin kendisini öldürmesi
"Îsâ (a.s.) ümmetinin, sizden hangisi velîahddır?" diye ümerâdan suâl etmesi
...لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ (Bakara 2/285) Ya'ni "Biz onun peygamberlerinin arasını tefrîk etmeyiz..." âyet-i kerîmesinin beyânındadır
Velîahdlık husûsunda ümerânın münâzaa etmesi ve yekdiğerine kılıç çekmesi
İncil'de mezkûr olan Mustafâ aleyhi's-selâmın na'tine ta'zîm beyânındadır
İsâ (a.s.)ın dînini helâke sa'y eden başka bir Yahûdî pâdişâhının hikâyesidir
Yahûdî pâdişâhın ateş yakıp "Her kim bu puta secde ederse ateşten kurtulur" diyerek, ateşin yanına put koyması beyânındadır
Ateş içinde çocuğun söze gelmesi ve halkı ateşe atılmağa teşvîk etmesi
Adamların kendilerini ateşe atmaları
Muhammed (a.s.)'ın nâm-ı şerîfini maskaralıkla ve istihzâ ile okuyan o kimsenin ağzının eğri kalması
O çıfıt pâdişâhın ateşe itâb etmesi
Hûd (a.s.)'ın ahdinde Âd kavmini helâk eden rüzgârın kıssası
Çıfıt şâhın istihzâ ve inkâr etmesi ve kendi nasîhatçılarının nasîhatını kabûl etmemesi
Av hayvanlarının arslana tevekkülü ve terk-i sa'yi söylemesinin hikâyesi
Arslanın av hayvanlarına cevâb vermesi ve çalışmanın fâidesini söylemesi
Av hayvanlarının tevekkülü, sa'y ve iktisâba tercîh etmesi
Arslanın çalışmayı ve kazanmayı tevekküle ve teslîme tercîh etmesi
Av hayvanlarının tevekkülü çalışmaya tercîh etmesi
Arslanın çalışmayı tevekkül üzerine tercîh etmesi
Tekrâr av hayvanlarının tevekkülü sa'ye tercîh etmeleri
Azrâil'in bir adama bakması ve o adamın Süleyman (a.s.)'ın sarayına kaçması ve tevekkülün sa'y üzerine müreccah olmasının takrîri ve fâide-i sa'yinin azlığı
Tekrâr arslanın sa'yi tevekküle tercîh etmesi ve sa'yin fâidelerini beyân eylemesi
Sa'yin tevekküle tercîhi mukarrer olması
Tavşanın arslana gitmesinin te'hiri hakkında av hayvanlarının i'tiraz etmesi
Tavşanın onlara cevab vermesi
Av hayvanatının tavşanın sözüne i'tiraz etmeleri
Tekrar tavşanın hayvanlara cevabı
Tavşanın ilminin zikri, ilmin menafi'inin ve faziletinin beyanı
Tekrar av hayvanlarının tavşandan onun düşüncesinin sırrını istemeleri
Tavşanın onları sırdan men' etmesi
Tavşanın hilesinin kıssası
Sineğin te'vîlinin merdûdiyyeti ve onun zannının za'fı
Sineğin kıssası ve hakikaten deniz içinde olduğunu düşünmesi
Tavşanın geç gelmesinden arslanın haykırması
Tavşanın hîlesi beyânındadır
Tavşanın arslana erişmesi
Tavşanın özür dilemesi
Arslanın tavşana cevab vermesi ve onunla berâber revan olması
Kazâ geldiği vakit, açık gözlerin bağlanması beyânında Süleyman'ın (a.s.) hüdhüd kuşunun kıssası
Hüdhüdün da'vâsına karganın i'tirâz etmesi
Karganın i'tirâzına hüdhüdün cevâb vermesi
Âdem'in (a.s.) kıssası ve kazâ onun nazarını nehy-i sarîhin riâyetinden ve te'vîli terkten bağlaması
Kuyunun yakınına eriştiği vakit tavşanın arslandan ayağını geriye çekmesi
Tavşanın ayağını geriye çekmesi sebebinden arslanın suâli
Arslanın kuyuya bakması ve kendisinin ve o tavşanın aksini görmesi
Tavşanın, av hayvanları tarafına, arslan kuyuya düştü diye müjde götürmesi
Av hayvanlarının tavşanın etrâfında toplanmaları ve ona senâ etmeleri
Tavşanın, av hayvanlarına: Bununla mesrûr olmayınız, diye nasîhat vermesi
"Küçük harbden, büyük harbe döndük" hadîs-i şerîfinin tefsiri
Rum elçisinin Emîrü'l-Mü'minîn Ömer'e (r.a.) kadar gelmesi ve onun Ömer'in (r.a.) kerâmâtını görmesi
Rum elçisinin Emîrü'l-Mü'minîn Ömer (r.a.) efendimizi ağaç altında uyumuş olarak bulması
Rum elçisinin Emîrü'l-Mü'minîn Ömer (r.a.) efendimize selam vermesi
Rum elçisinin Emîrü'l-Mü'minîn Ömer'den (r.a.) suâl etmesi
Âdem'in (a.s.) o zelleyi رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا (A'râf 7/23) "Ey bizim Rabbimiz, biz zulmettik" diye kendisine izâfe etmesi ve İblis'in kendi günâhını بِمَآ أَغْوَيْتَنِى (Hicr 15/39) "Senin beni azdırman hakkı için" diye Hakk'a izâfe etmesi
وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ (Hadîd, 57/4) Ya'ni "Nerede olsanız O sizinle beraberdir" âyet-i kerimesinin tefsiri
Rum elçisinin Ömer'den (r.a.) bu ecsâmın suyuna ve çamuruna ervâhın ibtilâsı sebebinden suâl etmesi
"Allah ile berâber oturmak isteyen kimse, ehl-i tasavvuf ile beraber otursun" ma'nâsının beyânındadır
Bir tâcirin kıssasıdır ki, ticâret sebebiyle gittiği vakit, onun mahbûsu olan tûtîsi, ona Hindistan tûtîlerine haber tevdî' etti
İlâhî olan ukûl kuşlarının kanadlarının sıfatı
Tâcir efendinin Hindistan tûtîlerini sahrâda görmesi ve o tûtîden haber eriştirmesi
Ferîdüddîn Attâr (kaddesallâhu rûhahu) hazretlerinin kavlinin takrîrî: Beyit: Ey gâfil, sen sâhib-i nefissin; toprak arasında kan ye; zîrâ eğer sâhib-i dil bir zehir yese, o bal olur
Sâhirlerin Mûsâ'ya (a.s.) "Ne emredersin, asâyı evvelen sen mi atarsın, yâhut biz mi?" diyerek ta'zîm etmeleri
Tâcirin tûtîye, Hindistan tûtîlerinden gördüğü şeyi açıkça söylemesi
O tûtinin, o tûtilerin hareketini işitmesi ve o tûtinin kafes içinde ölmesi; ve efendinin onun hakkındaki feryâdı
Hakim Senâi'nin (rahmetullâhı aleyh) "Her ne şey sebebiyle yoldan kalasın o şey ister küfür olsun, ister kelime-i imân olsun. Her ne şey sebebiyle dostdan uzak düşesin, o nakış ister çirkin ve ister yakışıklı olsun müsâvidir" sözünün tefsiri. Ya'ni Aleyhi's-selâm Efendimizin "Muhakkak Sa'd gayretlidir ve ben Sa'd'dan daha gayretliyim; ve Allah Teâlâ benden daha gayretlidir. Ve O'nun gayretindendir ki fevâhişi ve ondan zâhir ve bâtın olanı harâm etti” hadis-i şerifinin ma'nâsı beyânındadır
Tâcir efendinin hikâyesine rücu'
Efendinin ölmüş tûtiyi kafesten dışarıya bırakması ve uçması
Tûtinin efendiye vedâ' etmesi ve Hindistan'a gitmesi
Halkın ta'zîminin ve baş olmak için halkın parmakla gösterilmişi olmanın mazarratı
"Allah'ın dilediği şey oldu ve dilemediği şey olmadı" hadîs-i şerîfinin tefsiri
Emîrü'l-Mü'minîn Ömer (r.a.) ahdinde, çalgıcı ihtiyarın kıssasıdır ki, maîşetsiz kaldığı gün kabristanda Allah için çalgı çalıyordu
"Muhakkak Rabbinizin, sizin dehrinizin günlerinde kokuları vardır. Âgâh olun, onlara teveccüh edin!" hadîs-i şerîfinin ma'nâsı hakkındadır
Âişe-i Sıddîka'nın Hz. Mustafa (s.a.v.) den "Bugün yağmur yağdı ve siz kabristan tarafında idiniz; niçin elbisen ıslanmamıştır?" diye suâl etmesidir
Hakîm Senâî (rahmetullahi aleyh)in beytinin tefsîridir: "Can vilâyetinde gökler vardır ki, cihânın göğüne iş buyurucudur. Ruh yolunda aşağılar ve yukarılar vardır; yüksek dağlar ve denizler vardır."
Bu "İlkbaharın soğuğunu ganîmet addedin; zîrâ ağaçlarınıza ne yaparsa, bedenlerinize de onu yapar; ve sonbaharın soğuğundan kaçının; zîrâ ağaçlarınıza ne yaparsa, bedenlerinize de onu yapar" hadîs-i şerîfinin ma'nâsı beyânındadır.
Hz. Mustafâ'ya (s.a.v.) Hz. Âişe'nin diğer suâli
İhtiyar çalgıcı kıssasının bakıyyesi ve onun hülâsasının beyânı
Hâtıfın uykuda Emîrü'l-Mü'minîn Ömer'e (r.a.), "Beytülmâlden bu kadar altın al ve kabristanda uyumuş olan o adama ver" demesi
Cemâat çoğalıp, "Biz va'z esnâsında, senin mübârek yüzünü göremiyoruz" dedikleri için, Peygamber'e (s.a.v.) mahsûs minber yaptıkları vakit, hannâne direğinin nâlesi ve Resûl ve ashâbın o nâleyi işitmesi ve Mustafa'nın (a.s.) direk ile sarâhaten suâl ve cevâbı
Resûl'ün (a.s.) mu'cizesinin ızhârı ve Ebû Cehl'in elinde taş parçalarının söze gelmesi ve taş parçalarının O'nun risâletine şehâdet etmesi
Kıssa-i mutribin bakıyyesi ve hâtifin nidâ ettiği şeyi ona Hz. Ömer'in haber eriştirmesi
Emîrü'l-Mü'minîn Ömer'in (r.a.), onun nazarını varlık olan makâm-ı giryeden, mestlik olan makâm-ı istiğraka çevirmesi
O iki meleğin duâsının ma'nâsı beyânındadır. Her gün pazar başında şöyle nidâ ederler: "Yâ Rab! Her infâk edene ivaz ver ve yâ Rab, her imsâk edene telef ver!" Ve o münfık, Hak yolunun mücâhidi olup hevâ yolunun müsrifi olmadığı beyânındadır
O halîfenin kıssasıdır ki, kendi zamânında kerem cihetinden Hâtem-i Tâi'den ileriye geçmiş idi
A'rabî ve onun zevcesinin ihtiyaç sebebiyle olan mâcerâsının kıssası
Muhtâç olan mürîdlerin, müzevvir olan müddeîlere aldanması ve onları şeyh ve muhteşem ve vâsıl zannetmesi ve nakli nakidden fark etmeyi bilmemesi ve ber-besteyi ber-resteden tanımaması
Onun beyânındadır ki, bir mürîdin müddeî-i müzevvire o bir kimsedir diye sıdk ile i'tikâd bağlaması ve bu i'tikâd sebebi ile şeyhinin rü'yâsında görmediği bir makâma vâsıl olması
A'rabînin ve kadının kıssasına rücû' ve çok acîb temsiller
Kadının kocasına "Sözü kendi kadem ve makâmından pek ziyâde söyleme; zîrâ Hak (celle ve alâ) buyurur ki لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ "Yapmadığınız şeyi niçin söylersiniz?" (Sâf, 61/2) Ve her ne kadar bu söz doğru ise de, bu makâm-ı tevekkül senin için değildir. Ve kendi muâmelenin fevkı olarak bu sözü söylemen ziyân tutar, ve's-selâm" diye nasîhat etmesi
"Fakirlere hakâretle bakma, Hak emrinde zann-ı kemâl ile bak! Fakîre ve fakîrlere kendi hayâlin ve zarûretin sebebiyle ta'n etme!" diyerek erkeğin kendi kadınına nasîhat etmesi
Onun beyânındadır ki, her bir kimsenin hareketi kendisinin bulunduğu yerdendir ki, herkesi kendi vücûdunun dâiresinden görür. Mâvi sırça, güneşi mâvi gösterir ve kırmızı, kırmızı gösterir. Sırçalar renklerden ârî olduğu vakit beyâz olur. Diğer sırçaların hepsinden daha doğru söyleyici olur ve hepsinin imâmı olur
Kadının zevcine riâyet etmesi ve kendi sözünden rücû' eylemesi
Bu "Muhakkak onlar âkıle galebe çalar ve câhil onlara galebe çalar" hadîs-i şerîfinin beyânındadır
Taleb-i maîşet cihetinden kadının iltimâs ettiği şeye erkeğin kendisini teslîm etmesi ve kadının o i'tirâzını işâret-i Hak bilmesi. Beyit: "Her bilicinin aklı indinde sâbittir ki, dönücü ile bir döndürücü vardır"
Onun beyânındadır ki, Mûsâ ve Fir'avn'ın her ikisi de, zehir ve panzehir ve zulumât ve nûr gibi müsahhar-ı meşiyyettirler; ve nâmûs kırılmaması için Fir'avn'ın halvette münâcât etmesi
Eşkıyânın dünyâda ve âhirette ziyanda kalıp, iki cihândan mahrûm olmaları sebebinin beyânındadır
Sâlih'i (a.s.) ve Sâlih'in (a.s.) devesini his gözünün hakîr ve hasımsız görmesi. Hak Teâlâ bir orduyu helâk etmek istediği vakit, onların nazarında hasımları hakîr ve az gösterir. Her ne kadar o hasım gâlib olursa da. Nitekim Allah Teâlâ buyurur: "Mef'ûl ve mukadder olan emri kazâ etmesinden dolayı, Allah Teâlâ sizi, onların gözlerinde az gösterdi."
"Birbirine bitişen iki denizi salıverdi" ma'nâsı beyânındadır
O ma'nânın beyânındadır ki, veliyy-i kâmil her ne yaparsa, mürîdlere cür'et etmek ve o fiili yapmak lâyık olmaz; zîrâ tatlı tabîbe zarar vermez, fakat hastaya zarar verir; ve soğuk ve kar üzüme ziyân vermez, fakat koruğa ziyan verir. Çünkü henüz yoldadır. "Allah senin geçmiş ve gelecek günâhlarını mağfiret etmek için sana feth-i mübîn müyesser etti" (Fetih, 48/2) hitâbına mazhar olmamıştır
Arabın ve onun zevcesinin mâcerâsının mahlası (ya'nî zübdesi mahalli)
Zevcesinin iltimâsı üzerine, Arab erkeğinin muvâfakat etmesi ve bu inkıyâdda "Benim bir hîlem ve imtihânım yoktur" diye yemîn etmesi
Kadının rızık talebi yolunu kendi zevcine ta'yîn etmesi, onun dahi kabûl eylemesi
Orada su kıtlığı vardır zannı üzerine, Arab'ın bâdiye ortasından yağmur suyu testisini Bağdad tarafına Emîrü'l-mü'minîne hediye götürmesi
Arab kadınının yağmur suyu testisine keçe dikmesi ve Arab'ın son derece olan i'tikâdından dolayı ona mühür vaz' etmesi
Onun beyânındadır ki, fakîr nasıl keremin âşıkı kerîmin âşıkı ise kerîm keremi dahi fakîrin âşıkıdır. Eğer fakîrin sabrı ziyâde olursa kerîm onun kapısına gelir; ve kerîmin sabrı ziyâde olursa fakîr onun kapısına gelir; lâkin fakîrin sabrı fakîrin kemâlidir; ve kerîmin sabrı onun noksanıdır
O kimsenin arasını farktır ki, Hakk'a muhtâç ve Hakk'ın teşnesidir; ve o kimsenin arasını farktır ki, Hudâ cânibinden fakîrdir ve O'nun gayrinin teşnesidir
A'rabîye ikrâm ve onun hediyesini kabûl için, halîfenin bekçilerinin ve nakîblerinin ileriye gelmesi
Onun beyânındadır ki, dünyânın âşıkı, üzerine güneşin ziyâsı aksetmiş olan duvarın âşıkı gibidir; ve o, bu ziyâ ve parlaklık duvardan olmayıp, dördüncü felekteki güneş cirminden olduğunu anlamak için cehd ve sa'y etmedi; şübhesiz gönlünü kâmilen duvara verdi; ve vaktâ ki güneşin ziyâsı güneşe ulaştı, o mahrûm kaldı. "Onların arası ile iştihâ ettikleri şeyin arasına hâil olundu". "Zinâ ettiğin vakit hürre ile et ve çaldığın vakitte dahi büyük inci çal" Arab darb-ı meselidir
Arab'ın hediyeyi, ya'nî testiyi, halîfenin gulâmlarına tevdî' etmesi
Nahvî ile gemici mâcerâsının hikâyesi
Halîfenin hediyeyi kabûl etmesi ve o hediyeden ve o testiden bî-niyâzlığın kemâli ile berâber atâ buyurması
Pîrin vasfı ve onun mutâvaatı hakkındadır
Resûl'ün (a.s.) Alî'ye (k.v.) "Mâdem ki her bir kimse bir nevi' tâatla Hakk'a takarrub isterler, sen âkılin ve bende-i hâssın sohbeti ile takarrub iste; tâ ki onların hepsinden ileriye ayak basasın", diye vasiyet buyurması beyânındadır
Kazvinlinin sırtına arslan sûretinde mâvilik vurdurması ve iğne darbesi sebebiyle onun pişman olması
Ava gitmiş olan arslan ve kurt ve tilkinin kıssasıdır
Arslanın kurdu tecrübe etmesi ve "Ey kurt, ileriye gel! Bizim aramızda avları taksîm et!" demesi
O kimsenin kıssasıdır ki, bir dostun kapısını çaldı; içeriden, "Kimdir o?" dedi. "Benim" dedi. "Mâdem ki sen sensin, kapıyı açmam. Dostlarımdan hiçbir kimseyi tanımıyorum ki, o "ben" olsun", dedi
"O benim" diyen kâilin pişmân olması ve istiğfâr için onun bir sene riyâzet çekmesi; ve o müstağfirin o evin kapısına avdet etmesi ve sâhib-i hânenin, "Kapıda olan kimdir" diye sorması ve o müstağfirin, "Kapıda olan da sensin" diye cevâb vermesi
Taksîmde edebsizlik ettin diye, arslanın kurdu te'dîb etmesi
Nûh'un (a.s.) kavmini "Ey mahzûller bana sarılmayınız; zîrâ ben nikâbım. Bu arada hakîkatte Hakk'a sarılınız" diye tehdîd etmesi
Gözleri onlar ile rûşen olmak için, pâdişâhların ârif sûfîleri kendi karşılarına oturtmaları
Yûsuf'un (a.s.) huzûruna misâfir gelmesi ve Yûsuf'un (a.s.) tuhfe ve hediye taleb etmesi
Yûsuf'un (a.s.) misâfirden hediye taleb etmesi
Misâfirin Yûsuf'a (a.s.) "Hediye olarak sana âyîne getirdim; tâ ki her ne zaman ona bakar isen, kendinin güzel yüzünü göresin ve beni hatırlayasın" demesi
Vahyin pertevi onun üzerine vurması, o âyeti Peygamber'den (a.s.v.) evvel okuması sebebiyle, kâtib-i vahyin mürted olması ve "İmdi ben de mahall-i vahyim!" demesi
Muhâsara etmiş oldukları bu şehirden Mûsâ'yı (a.s.) ve kavmini bî-murâd olarak döndür diye Bel'am-ı Bâûr'un duâ etmesi ve onun duâsının müstecâb olması
Hârût ve Mârût'un kendi ismetlerine i'timâd etmesi ve ehl-i dünyâya karışmak istemesi ve fitneye düşmesi
Hârût ve Mârût kıssasının bakıyyesi ve onların dâr-ı dünyâda dahi Bâbil kuyusunda cezâ ve ukûbetleri
Sağırın hasta olan komşusunun iyâdetine gitmesi
Nass mukâbelesinde kıyâs getiren ilk kimse İblîs idi
Kendi hâlini ve kendi mesleğini, câhillerden gizli tutmak lüzûmu beyânındadır
Rûmîlerin ve Çinlilerin nakkâşlık ilminde ve sûret yapıcılıkta da'vâ etmelerinin kıssası
Peygamber'in (a.s.) Zeyd'e "Bugün nasılsın ve nasıl kalktın?" diye sorması ve onun "Yâ Resûlallah hakkan mü'min olarak sabahladım" diye cevâb vermesi
Resûl'e (s.a.v.) Zeyd'in (r.a.) "Ahvâl-i halk bana âşikârdır ve mestûr değildir" diye cevâb vermesi
Getirdiğimiz olmuş ve seçilmiş meyveleri, "O yemiştir" diye Lokman'ı, kölelerin ve kapı yoldaşlarının müttehem kılması
Resûl'un (a.s.) cevâbı hakkında kıssa-i Zeyd'in bakıyyesi
Hikâye
Peygamber'in (s.a.v.) Zeyd'e "Bu sırrı, bundan daha açık söyleme ve mütâbaatı hıfz eyle!" buyurması
Zeyd'in hikâyesine rücû'
Emîrü'l-Mü'minîn Ömer (r.a.) zamânında şehre ateş düşmesi
Emîrü'l-Mü'minîn Ali (kerremallâhu vechehû) efendimizin yüzüne düşmanın tükürmesi ve Hz. Ali'nin kılıcı elinden atması
Ali (k.v.) hazretlerinden o kâfirin, "Vaktâki benim üzerime muzaffer oldun, niçin kılıcı elinden attın?" diye suâl etmesi
Emîrü'l-Mü'minîn (r.a.) hazretlerinin kılıcı elden bırakmasının sebebi; o hâl içinde ne olmuş olduğu hakkında cevâb vermesi
Peygamberin (s.a.v.) Emîrü'l-mü'minîn Ali'nin (k.v.) seyisinin kulağına "Ali'yi öldürmek senin elinde olacaktır" buyurması
Âdem'in (a.s.) İblîs-i matrûdun dalâletinden taaccüb etmesi ve ucb getirmesi
Gizli kategori:
Alt sayfalar