Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3801-3850

Vikikaynak, özgür kütüphane

3801. Fakat ayın kursu söze gelirse, gece yolcularını çabuk yola getirir.
3802. Galatdan ve gafletden eymin olurlar; ayın sadâsı, gûlun sadâsı üzerine gâlib olur.
3803. Ay söylemeksizin yol gösterici olursa, söylediği vakit ziyâ içinde ziyâ olur.
3804. Mâdemki sen, o ilim şehrinin kapısısın, mâdemki hilim güneşinin şuâ'ısın!
3805. Ey kapı kapı arayanların üzerine açıl; tâ ki senden kışırlar içlere erişsin!
3806. Ey rahmetin kapısı; kendisi için hiçbir nazîr olmayan Zât-ı ecellin bârigâhına ebede kadar açıl!
3807. Her bir hevâ ve zerre muhakkak açılmamış bir penceredir; kim söyler ki orada bir kapı vardır?
3808. Gözcü bir kapıyı açmadıkça, o zan aslâ bâtında hareket etmez.
3809. Bir kapı açıldığı vakit hayrân olur; ümîd ve tama' kuşu uçucu olur.
3810. Bir gâfil ansızın harâbede hazîne buldu; ondan sonra her harâbe tarafına isti'câl etti.
3811. Nihâyet sen bir dervîşden güher bulamazsan, başka bir dervîşden ne vakit güher ararsın?
3812. Eğer zan, senelerce iki ayağı ile koşsa, kendi burunlarının deliklerinden geçemez.
3813. Senin burnuna gaybdan koku gelmedikçe, söyle burundan gayri hiçbir şey görür müsün?

Ali (k.v.) hazretlerinden o kâfirin, "Vaktâki benim üzerime muzaffer oldun,
niçin kılıcı elinden attın?" diye suâl etmesi


3814. İmdi dost olan yeni müslüman, sarhoşluk ve zevk cihetinden dedi ki: Yâ Ali!
3815. Açık buyur yâ Emîre'l-mü'minîn; tâ ki can tende cenîn gibi kımıldasın.
3816. Yedi yıldız her cenîne, ey cân bir müddet nöbetle bir hizmet ederler.
3817. Çünki cenînin can tutması vakti gele, o zaman ona Güneş muîn olur.
3818. Bu cenîn Güneş'ten harekete gelir; zîrâ Güneş ona acele cân bağışlar.
3819. Ona Güneş parlamadıkça bu cenîn dîğer yıldızlardan bir nakıştan gayri bulmadı.
3820. O, rahimde, güzel yüzlü Güneş'e hangi yoldan taalluk buldu?
3821. Bizim hissimizden uzak olan gizli yoldan, çerhin güneşinin çok yolları vardır.
3822. O bir yol ki, altın ondan gıdâ bulur ve o bir yol ki, taş ondan yâkût olur.
3823. O bir yol ki, la'li kırmızı yapar; ve o bir yol ki, çakmak demirine kıvılcım bahş eder.
3824. O bir yol ki, meyveyi olmuş yapar; ve o bir yol ki korkağa şecâat verir.
3825. Açık söyle ey kanadı parlamış olan doğan, şâha ve onun bileğine alışmış!
3826. Açık söyle, ey Şâh'ın ankâ tutucu olan doğanı? Ey kendi kendine askerleri mağlûb eden, asker ile değil!
3827. Bir ümmetsin, birsin; halbuki yüz binsin; açık söyle ey kimse, bende senin bâzına şikârdır.
3828. Kahır mahallinde bu rahmet nedendir? Ejderhâya fırsat vermek kimin yoludur?

Emîrü'l-Mü'minîn (r.a.) hazretlerinin kılıcı elden bırakmasının sebebi;
o hâl içinde ne olmuş olduğu hakkında cevâb vermesi


3829. Dedi ki: Ben kılıcı Hak için vururum; ben Hakk'ın kuluyum, tenin me'mûru değilim.
3830. Hakk'ın arslanıyım, hevânın arslanı değilim; benim fiilim benim üzerime şâhiddir.
3831. Ben muhârebede "Mâ remeyte iz remeyt"im; ben kılıç gibiyim ve O vurucu güneştir.
3832. Ben kendi yükümü yoldan kaldırdım; Hakk'ın gayrini ben adem tasavvur ettim.
3833. Ben bir gölgeyim, sâhibim güneştir; ben hâcibim, O'nun hicâbı değilim.
3834. Ben visâl cevherleriyle dolu kılıç gibiyim; kıtâlde öldürülmüş değil, diri ederim.
3835. Benim kılıcımın cevherini kan örtmez; rûzgâr benim bulutumu ne vakit yerinden götürür?
3836. Saman çöpü değilim, hilimden ve sabırdan ve atâdan dağım; sert rüzgâr dağı ne vakit kapar?
3837. O kimse ki bir rüzgârdan yerinden giderse, bir çöptür; zîrâ ki birçok nâ-muvâfık rüzgâr vardır.
3838. Gazab rüzgârı ve şehvet rüzgârı, hırs rüzgârı, ehl-i namaz olmayan o kimseyi götürür.
3839. Bir dağım; ve benim vücûdum onun bünyâdıdır; ve eğer saman çöpü gibi olursam rüzgârım, onun rüzgârıdır.
3840. Onun rüzgârının gayri ile benim meylim kımıldamaz; benim ser-askerim aşk-ı Ahad'in gayri değildir.
3841. Gazab, pâdişâhlar üzerinde şâhdır ve bizim kölemizdir. Gazabı da yular altına bağlamışım.
3842. Hilmimin kılıcı, gazabımın boynunu vurmuştur; Hakk'ın gazabı benim üzerime rahmet gibi gelmiştir.
3843. Her ne kadar sakfım harâb oldu ise de, nûra gark oldum; her ne kadar Bû-türâb oldum ise de ravza oldum.
3844. Vaktâki gazâda bir illet zâhir oldu, kılıcı saklamayı lâyık gördüm.
3845. Tâ ki benim ismim "Ehabbe lillâh" gelsin; tâ ki benim murâdım "Ebgaza lillâh" gelsin.
3846. Tâ ki benim cûdum, Allah için verdi gelsin; tâ ki benim vücûdum Allah için imsâk etti gelsin.
3847. Benim buhlüm Allah içindir, atâm Allah içindir, işte bu kadar. Cümle Allah içinim, ben kimsenin tâbi'i değilim.
3848. Ve Allah için yaptığım şey taklîd değildir; tahyîl ve zan değildir; müşâhedenin gayri değildir.
3849. İctihâddan ve taharrîden kurtulmuşum; yenimi Hakk'ın eteğine bağlamışım.
3850. Eğer uçarsam metârı görürüm; ve eğer dönersem, medârı görürüm.