İçeriğe atla

Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3701-3750

Vikikaynak, özgür kütüphane

3701. Ay toprağa, buluta ve zılle der ki: Ben beşer olurum; velâkin bana vahy olunur.
3702. Güneşlere nisbetle bir zulmet tutarım; nüfûsun zulmetleri için nûr tutarım.
3703. Ondan zayıfım; tâ ki sen bir tâkat getiresin; zîrâ sen, pek nûrlu olan güneşin adamı değilsin.
3704. Bal ve sirke gibi karışık dokudum; nihâyet ciğer hastalığı tarafına yol buldum.
3705. Ey rehîn, vaktâki illetten kurtuldun, sirkeyi bırak ve balı ye!
3706. Gönül tahtı hevâdan pâk olarak ma'mûr oldu; onun üzerinde "Er-râhmânü ale'l-arşi'stevâ"dır.
3707. Vaktâki gönül bu râbıtayı bula, bundan sonra kalb üzerine hükmü vâsıtasız Hak eder.
3708. Bu sözün nihâyeti yoktur; Zeyd nerede? Tâ ki ona rüsvâylık isteme diye nasîhat edeyim.

Zeyd'in hikâyesine rücû'


3709. Şimdi Zeyd'i bulamazsın, zîrâ o kaçtı. Saff-ı niâlden sıçradı ve na'li döktü.
3710. Sen kim oluyorsun? Zeyd dahi, üzerine güneş doğar yıldız gibi, kendisini bulamadı.
3711. Ondan ne bir nakış, ne de nişân bulursun; ne de saman uğrusu yolunda bir saman çöpü bulursun.
3712. Bizim havâssimiz ve parlak olan nâtıkamız, sultânımızın ilminin nûrunun mahvı oldu.
3713. Onların hisleri ve akılları bâtında, لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ dalgası içinde dalgadır.
3714. Vaktâki gece gelir, tekrâr icâzet vakti olur; gizli olmuş yıldızlar iş üzere olur.
3715. Hak Teâlâ bî-huşlara tekrâr akıllar, halka halka kulaklara halkalar verir.
3716. Senâda ayak vurarak ve el açarak, nazlanarak: Ey bizim Rabbimiz, bizi dirilttin, diyerek.
3717. O dökülmüş deriler ve o kemikler, toz koparmış atlılar oldu.
3718. Hem çok şükr edenler ve hem çok küfr edenler, ademden vücûd tarafına, kâim oldukları halde hamle getirirler.
3719. Neye baş çeviriyorsun, görmemişlik ediyorsun? Evvelden ademde baş çevirmedin mi?
3720. Ademde ayağını, beni yerimden kim koparır? Diye sıkmış idin.
3721. Sen, Rabbânî olan sun'u görmüyor musun ki, o senin alnının saçını çekti.
3722. Nihâyet seni, senin zannında ve hayâlinde olmayan bu envâ-i hâl içine çekti.
3723. O adem, ona dâimâ bendedir; ey cin, hizmet et; Süleymân diridir.
3724. Cin, havuzlar gibi kâseler yapar; def' etmek, yâ cevâb söylemek için tâkatı yoktur.
3725. Kendini gör, korkudan nasıl titriyorsun; muhakkak ademi dahi dâimâ titreyici bil!
3726. Ve eğer mansıblara el vurur isen dahi, korkundandır. Öyle ki, çok can çekişirsin.
3727. Her ne ki en güzel ola, Hudâ'nın aşkının gayridir. Eğer şeker-hârlık ise de o can çekişmektir.
3728. Can çekişmek nedir? Ölüm tarafına gelmektir; bir âb-ı hayâta el vurmaktır.
3729. Halkın iki gözü toprakta ve ölümdedir; âb-ı hayât hakkında yüz zan tutarlar.
3730. Cehd et, tâ ki yüz şübhe doksan olsun. Gece git; ve eğer sen uyur isen, gece gider.
3731. O günü, karanlık gece içinde iste; o zulmet yakıcı olan aklı önüne al!
3732. Fenâ renkli olan gecede çok iyilik olur; âb-ı hayât karanlığın karîni olur.
3733. Böyle yüz gaflet tohumu ekmek ile, uyumaktan baş kaldırmak ne vakit mümkin olur?
3734. Ölmüş uyku, ölmüş lokma yâr oldu. Efendi uyudu ve hırsız gece iş üzerine oldu.
3735. Sen, senin hasımlarının kim olduğunu bilmiyorsun; nârîler hâkîlerin vücûdlarının düşmanıdır.
3736. Ateş suyun ve onun evlâdlarının düşmanıdır; nitekim su da onun canının düşmanıdır.
3737. Su ateşi söndürür, zîrâ ki o, suyun evlâdlarının hasmı ve düşmanıdır.
3738. Ondan sonra bu nâr, nâr-ı şehvettir; zîrâ onda günâhın ve zellenin aslı vardır.
3739. Nâr-ı hâricî bir su ile donar; nâr-ı şehvet cehenneme kadar götürür.
3740. Şehvet ateşi su ile sâkin olmaz; zîrâ azâbda cehennem tab'ını tutar.
3741. Nâr-ı şehvetin çâresi nedir? Nûr-ı dindir. Sizin nûrunuz kâfirlerin ateşinin itfâsıdır.
3742. Bu ateşi ne söndürür? Nûr-ı Hudâ. Nûr-ı İbrâhîm'i usta yap!
3743. Tâ ki senin Nemrûd gibi olan nefsinin ateşinden, senin bu ûd gibi cismin kurtulsun.
3744. Nâra mensûb olan şehveti sürmekle eksik olmadı; hiç şeksiz o kalmak ile nâkıs olur.
3745. Sen bir ateşe odun koydukça, ateş odun çekicilikten ne vakit ölür?
3746. Odunu geri tuttuğun vakit ateş söndü; zîrâ ki takvâ, suyu ateş tarafına götürdü.
3747. Güzel yüz ateşten ne vakit siyâh olur ki o, takvâ-yı kulûbdan allık koyar?

Emîrü'l-Mü'minîn Ömer (r.a.) zamânında şehre ateş düşmesi


3748. Hz. Ömer ahdinde bir yangın vâki' oldu; o taşı, kuru ağaç gibi yer idi.
3749. Binâlara ve evlere düştü; nihâyet kuşların kanadlarına ve yuvalarına vurdu.
3750. Şehrin yarısı alevlerden ateş doldu; su ondan korktu ve müteaccib oldu.