İçeriğe atla

Mesnevi (Konuk)/1. Defter/2451-2500

Vikikaynak, özgür kütüphane

2451. Kılıcı ve kefeni senin önüne koyuyorum; boynumu senin önüne uzatıyorum, vur!
2452. Acı ayrılıktan söz söylüyorsun; her neyi istersen yap, velâkin onu yapma!
2453. Sende benim tarafımdan gizli bir özür dileyici vardır; sana bensiz o mestûr şefî'dir.
2454. Benim özür dileyicim senin bâtınında senin hulkundur; ona i'timâddan dolayı benim gönlüm cürüm istedi.
2455. Ey öfkeli! Zâtından bana gizli merhamet et, ey zevcim! Senin hulkun yüz batman baldan iyidir.
2456. Yumuşaklık ve inşirâh ile bu üslûbdan söylüyordu; arada ona bir ağlama vâki' oldu.
2457. Vaktâ ki ondan ağlama ve âh, âh deme hadden geçti, zâten ağlamasız da o gönül kapıcı idi.
2458. O yağmurdan bir şimşek zâhir oldu; vahîd olan adamın gönlüne bir kıvılcım çarptı.
2459. O kimse ki, erkek onun güzel yüzünün kölesi idi, bendeliğe başladığı vakit nasıl olur?
2460. O kimse ki, onun kibrinden senin gönlün titreyici olur, senin önünde ağladığı vakit nasıl olursun?
2461. O kimse ki, onun nâzından gönlü ve canı hûn ola, niyâza geldiği vakit, o nasıl olur?
2462. O kimse ki, onun cevr ü cefâsından bizim tuzağımız vardır; o özre kalkınca bizim özrümüz ne olur?
2463. Nâs için tezyîn olundu; Hakk süslemiştir; Hakk'ın süslediği şeyden nasıl sıçramayı bilirler?
2464. Mâdem ki ona, onu sükûn için yarattı; Âdem, Havvâ'dan ne vakit munkatı' olabilir?
2465. Eğer Rüstem-i Zâl olsa ve Hamza'dan ziyâde olsa, kendi Zâl'inin fermânında esîrdir.
2466. O kimse ki, âlem onun sözünün mesti gelirdi "kellimînî yâ Humeyrâ!" buyururdu.
2467. Su, nehîb olması cihetinden ateşe gâlib geldi; hicâb içinde olduğu vakit ateş onu kaynatır.
2468. Vaktâ ki her ikisine bir zarf hâil gele, o suyu yok eder ve onu hava yapar.
2469. Vâkıâ su gibi zâhiren kadına gâlibsin, bâtınen mağlûb olup kadına tâlibsin.
2470. Böyle bir hâssıyet âdemîdedir; hayvanın muhabbeti nâkıstır, o noksanlıktandır.

Bu "Muhakkak onlar âkıle galebe çalar ve
câhil onlara galebe çalar" hadîs-i şerîfinin beyânındadır


2471. Peygamber buyurdu ki: Kadın âkıllere ve sâhib-dillere pek gâlib gelir.
2472. Yine kadın üzerine câhiller gâlib olurlar; zîrâ ki onlar sert ve pervâsız giderler.
2473. Onların rikkati ve lutfu ve muhabbeti az olur; zîrâ tab'ına hayvanlık gâlibdir.
2474. Muhabbet ve rikkat insanlığın vasfı olur; gazab ve şehvet hayvanlığın vasfı olur.
2475. Hakk'ın pertevidir, o mâ'şûk değildir; o Hâlık'tır, gûyâ mahlûk değildir.

Taleb-i maîşet cihetinden kadının iltimâs ettiği şeye
erkeğin kendisini teslîm etmesi ve kadının o i'tirâzını
işâret-i Hak bilmesi. Beyit:
"Her bilicinin aklı indinde sâbittir ki,
dönücü ile bir döndürücü vardır"


2476. Erkek o sözden öyle pişmân oldu ki, bir avân ölmek sâatinde avânlıktan, pişmân oldu.
2477. (Erkek) dedi: Niçin cânın cânının hasmı geldim? Ben cânın başı üzerine niçin tekmeler vurdum?
2478. Kazâ geldiği vakit basarı görmekten örter; nihâyet bizim aklımız baştan ayağı bilmez.
2479. Kazâ geçtiği vakit kendisini yer; perde yırtılmış, yakayı yırtar.
2480. Erkek dedi: Ey kadın nâdim oluyorum; eğer kâfir idiysem Müslüman oluyorum.
2481. Ben senin günâhkârınım, bana merhamet et; birdenbire beni kökte ve dipten koparma!
2482. İhtiyar kâfir eğer peşîmân olursa, özür getirdiği vakit Müslüman olur.
2483. Senin hazretin pür-rahmet ve pür-keremdir; hem varlık ve hem yokluk onun âşıkıdır.
2484. Küfür ve îmân o Kibriyâ'nın âşıkıdır; bakır ve gümüş o kimyânın bendesidir.

Onun beyânındadır ki, Mûsâ ve Fir'avn'ın her ikisi de,
zehir ve panzehir ve zulumât ve nûr gibi müsahhar-ı meşiyyettirler;
ve nâmûs kırılmaması için
Fir'avn'ın halvette münâcât etmesi


2485. Mûsâ ve Fir'avn ma'nânın bendesidir. Zâhirde o yol tutar ve bu, yolsuzluk.
2486. Mûsâ gündüz huzûr-ı Hak'da nâlân olmuştur; Fir'avn dahi gece yarısı giryân olmuştur.
2487. Şöyle ki: Ey Hudâ, boynumda bu ne zincirdir ve eğer zincir olmasa, kim "Ben benim" der idi?
2488. Ondan ki Mûsâ'yı münevver etmişsin, muhakkak beni de ondan mükedder etmişsin.
2489. Ondan ki, sen Mûsâ'yı ay yüzlü etmişsin; benim cânımın ayını, kara yüzlü etmişsin.
2490. Benim yıldızım bir aydan daha iyi olmadı; vaktâ ki husûf geldi, çârem ne olur?
2491. Gerçi nevbetimi Rab ve sultân vurdular; ay tutuldu ve halk tas çalarlar.
2492. O tası çalarlar ve gürültü ederler; o darbeden ayı rüsvâ ederler.
2493. Ben ki Fir'avn'ım, benim eyvâyım halktandır; o benim Rabbiye'l-a'lâm, tas darbesidir.
2494. Biz hâce-taşız; ammâ senin baltan, senin meşeliğinde dalı yarar.
2495. Kezâ bir dalı bitiştirir, diğer dalı muattal eder.
2496. Dal için balta üzerine bir el var mıdır? Hayır, hiç dal balta elinden sıçradı mı? Hayır!
2497. O kudret hakkı için ki, o balta sana mahsustur, sen kereminden bu eğrilikleri doğru et!
2498. Tekrâr Fir'avn kendi kendine dedi ki: Acîb şey; bütün geceler ben yâ Rabbenâ'da değil miyim?
2499. Gizlide hâkî ve mevzûn olurum; Mûsâ'ya eriştiğim vakit, nasıl olurum?
2500. Kalp altının rengi on kat olur; ateşin önünde nasıl kara yüzlü olur?!