Mesnevi (Konuk)/1. Defter/1151-1200

Vikikaynak, özgür kütüphane

1151. Hak Teala renc ve gamı onun için yarattı; ta ki bu zıd ile hoş-dillik zahire gele.
1152. Varlık, yokluk içinde görülebilir; zenginler fakire cûd getirirler.
1153. İmdi gizli olanlar zıd sebebiyle zahir olur. Madem ki Hakk'ın zıddı yoktur, gizli olur.
1154. Zira nazar nûr üzerine, ondan sonra renge olur. Beyaz ile zenci gibi, zıd zıd ile zahir olur.
1155. İmdi sen nûrun zıddı ile nûru bildin; zıd, zıddı zuhura getirdi.
1156. Vücudda nûr-ı Hakk'ın zıddı yoktur ki, zıddı sebebiyle O'nu âşikâre göstermek mümkin olsun.
1157. Şübhesiz bizim gözlerimiz O'nu idrak edemez; halbuki sen O'nun müdrik olduğunu Mûsa'dan ve dağdan gör!
1158. Sûreti, ma'nâdan, meşeden arslan gibi bil; yahut düşünceden sadâ ve söz gibi bil!
1159. Bu söz ve sadâ endişeden kalktı. Sen fikir deryâsının nerede olduğunu bilemezsin.
1160. Fakat söz dalgasının latîf olduğunu gördüğün vakit, onun denizinin de şerîf olduğunu bilirsin.
1161. Vakta ki ilimden fikir dalgası koştu, sözden ve sadâdan suret yaptı.
1162. Sözden sûret doğdu ve ba'dehû öldü, kendi dalgasını tekrar deryâya götürdü.
1163. Sûret, sûretsizlikten dışarıya geldi; tekrar gitti, zira biz ona rücû' edicileriz.
1164. İmdi sana her lahza ölüm ve ric'at vardır Mustafâ, "Dünya bir saatdir" buyurdu.
1165. Cümle âlem her dem fâni olur. Tekrar bakâ içinde zâhir olur.
1166. Âlem daima yürümek ve oturmak içindedir. Bir nefes soyunmaktan ve giyinmekten hâli değildir.
1167. Bizim fikrimiz "Hû"dan hava içinde bir oktur. Havada ne vakit sabit olur? Nihayet Hudâ'ya gelir.
1168. Dünya ve biz, bakâ içinde yeni olmaktan bi-haber olarak, her nefes yeni oluruz.
1169. Ömür, yeni ırmak gibi, yeni olarak erişir; cesedde dâimi görünür.
1170. O çabukluktan müstemirru'ş-şekl gelmiştir; elde çabuk kımıldattığın kıvılcım gibi.
1171. Ateş dalını tertib ile tahrik etsen, nazarda ateş çok uzun görünür.
1172. Bu müddetin uzunluğu, sun'un çabukluğundan, sun'un sür'at-engizliğinden görünür.
1173. Bu sırrın talibi eğer allame olsa... İşte "sâmi" nâm olan Hüsâmeddin.

Tavşanın arslana erişmesi


1174. Arslan âteş içinde, öfke ve ıztırab içinde tavşanın uzaktan geldiğini gördü.
1175. O dehşetsiz ve küstahlıksız, öfkeli ve şiddetli ve hiddetli ve ekşi yüzlü olduğu halde koşuyor idi.
1176. Zira kırık gelmekten töhmet olur ve cesurluktan her şübhenin def'i vâki' olur.
1177. Vakta ki o saffa pek yakın erişdi; arslan "Hay ey piç!" diye bağırdı.
1178. Ben ki, öküz cinsinden olanları da yırtmışım; ben ki erkek arslanın kulağını burmuşum.
1179. Bir yarım tavşan kim oluyor ki, böyle bizim emrimizi yere atsın.
1180. Tavşanın uykusunu ve gafletini terk et; ey eşek, bu arslanın sadâsını dinle!

Tavşanın özür dilemesi


1181. Tavşan dedi ki: El-amân! Eğer senin efendiliğinin afvı el verirse, benim bir özrüm vardır.
1182. Dedi ki: Ey ahmakların artığı, özür ne? Şahların huzuruna bu zaman mı gelirler?
1183. Vakitsiz kuşsun, senin başını kesmek lâzım; ahmağın özrünü dinlemek layık olmaz.
1184. Ahmağın özrü kabahatından beterdir; câhilin özrü, her ilmin zehridir.
1185. Ey tavşan, senin özrün ilimden hâlîdir; ben tavşan değilim ki, benim kulağıma koyasın.
1186. Tavşan dedi ki: Ey şah, nâkesi, kes addet! Bir zulüm-dîdenin özrüne kulak tut!
1187. Hususiyle mansıbının zekatı için, bu yolunu gaib etmiş olanı, sen kendi yolundan sürme!
1188. Her ırmağa su veren deniz, her bir çerçöpü baş ve yüz üstüne koyar.
1189. Bu keremden deniz nakıs olmayacaktır; deniz keremden, ziyade ve eksik olmaz.
1190. (Arslan) dedi ki: Ben keremi mahallinde tutarım; herkesin libâsını boyuna göre keserim.
1191. (Tavşan) dedi ki: Dinle, eğer mahall-i lutuf olmazsam unf ejderhasının önüne baş koydum.
1192. Ben kuşluk vaktinde yola geldim; kendi arkadaşımla beraber şahın tarafına geldim.
1193. O cemaat senin için, benim ile beraber başka tavşan çift ve yoldaş ettiler.
1194. Bir arslan yolda bendeye kasd etti; gelen her iki yoldaşa kasd etti.
1195. Ona dedim ki: Biz bir şâhenşâhın kuluyuz; o dergâhın hakir kapı yoldaşlarıyız.
1196. (Arslan) dedi ki: Şahenşah kim oluyor? Utan; benim huzûrumda her adi kimseyi anma!
1197. Eğer sen ve şahın benim kapımdan rücu edersen, hem seni ve hem şahını yırtarım.
1198. Ona dedim ki: Bırak, bir kere daha şahın yüzünü göreyim, senden haber götüreyim.
1199. Dedi ki: Bu yoldaşını benim indimde rehin koy; ve yoksa sen benim usûlüme göre kurbansın.
1200. Ona çok yalvardık; fâide etmedi; arkadaşımı aldı; beni yalnız bıraktı.