İçeriğe atla

Bektaşî Şairleri ve Nefesleri

Vikikaynak, özgür kütüphane
1. cilt
Halk Şairleri Serisi : 5
Sadeddin Nüzhet Ergun
 
Bektaşî Edebiyatı Antolojsi


Bektaşî Şairleri
ve
Nefesleri


(İKİNCİ BASKI)


(Her hakkı mahfuz olup sahibine aittir.)


Sahip ve Naşiri:
İSTANBUL MAARİF KİTAPHANESİ
Ankara Cad No. 46- 83
MCMLV


 

İstanbul Maarif Kitaphanesi Matbaası

1944 de, eserin muharriri
tarafından yazılan önsöz:


Başlangıç

1930 yılında neşrettiğim Bektaşî Şairleri adlı eserin epey zamandanberi nüshası kalmamış, muhtelif yerlerden arandığı da işidilmişti. İşte bu ihtiyaç karşısında bu kitabın yeniden basılmasına lüzum hasıl oldu. Ve bu defa bu gayret ve lûtfu, Maarif Kitaphanesi sahibi Naci Kasım gösterdi. Ozaman Bek­taşî edebiyatı hakkındaki bilgimiz mahduttu. Bu itibar ile asır asır bu edebiyatın geçirdiği safahat ve tekâmülü belirtmek imkânını bulamamış ve elde ettiğim şairleri alfabe sırasına göre sıralamak zaruretini duymuştum. Gerçi bir kısım şairlerin devirleri malûmdu. Fakat ekserisinin yaşadıkları zaman kat’î surette bilinemiyordu. Hattâ Hocam değerli Prof. Fuat Köprülü eserimin mukaddemesine konmak üzere yazdığı bir yazı­da aynen şunları söylemişti:

«İçtimaî işbölümünün edebî tekâmül üzerinde tesiri mes­elesini, senelerce evvel izaha çalışmıştım. Türkler islâm me­deniyeti dairesine girdikten sonra, Türk edebiyatının tekâmülü, Türk cemiyetinin içtimaî tekâmülü ile müterafik olarak devam etti. Tasavvuf cereyanları Türkler arasında kuvvetle­nince, Türk edebiyatının umumî çerçevesi içinde bir tasav­vuf edebiyatı vücuda geldi; bu cereyanlar muhtelif tarikatler halinde tebellür edince, hemen hemen her tarikatin kendine mahsus bir edebiyat vücuda getirdiği görüldü. İşte, Anadoluda ve Rumeli’de asırlarca büyük bir nüfus kazanmış, bilhas­sa halk kütlesi üzerinde büyük tesirler bırakmış olan (Bektaşîlik) de bu umumî kaideden hariç kalamazdı: Sadeddin Nüzhet Bey’in bugün ilim âlemine takdim ettiği bu büyük cilt, Bektaşî edebiyatının en zengin kısmını teşkil eden Bektaşî şi’rinin zengin ve güzel nümunelerini ihtiva ediyoruz».


«Bektaşî şi’rinin menşeini ve başlıca seciyelerini, bun­dan on on iki sene evvel «Türk edebiyatında ilk mutasavvıf­lar da kısaca teşrihe çalışmıştım. O satırları buraya aynen naklederek, bu büyük cildi okumak istiyenlere mevzu hakkın­da umumî bir fikir vermeği faydasız bulmuyorum:»

«XV inci asır esnasında teessüs ve tekarrür etmiş olan Bektaşîlik, daha ilk takarrürü zamanlarında bile bâtını bir ma­hiyet almıştır. Babaîlik, Ahîlik, Abdallık gibi üç muhtelif mes­leğin ihtilâtından hâsıl olduktan sonra Hurufîliğin de te­siri altında kalan bir tarik, bundan başka bir sima ahzedemezdi. İşte Yunus’un serbest ve cür’etkâr ifadeli açık şiirleri, halkın en aşağı kütlesine kadar inebilmek için âyin ve evradlarında bile Türkçeye büyük bir mevki ayıran Bektaşîler nazarında sırf bundan dolayı ehemmiyet kazandı. Bektaşî ba­baları, diğer şeyhler gibi uzun medrese tahsili görmüş adamlar­dan olmadıkları gibi, Bektaşî dervişleri de avam halk arasından yetişmiş basit, sade insanlardı. Bu sebeble Acem lisan ve edebiyatına kıymet vermiyorlardı. Aralarından yetişen şairle­rin ekseriyetle medrese tahsili görmemiş; lâkin millî zevke, in­ce ve zarif düşünceli, her basit şeye kolayca ve âdeta hurafeperest bir zihniyete malik olmaları, sonra aruz veznini ve aruz şekillerini - ekseriya - çok fena ve kusurlu kullandıkları halde, bilâkis millî vezni ve şekilleri tamamen Türk zevkine mutabık bir şekilde istimal edebilmeleri bundan dolayıdır. Zevkle­ri Acem edebiyatının yüksek nümunelerine karşı, duyduğu­muz hayret ve heyecanla bozulmıyarak halka hâs safiyet ve asliyetini muhafaza eden bu Bektaşî babalarının, Yunus’un zevkini en iyi duymaları ve ona en fazla yaklaşabilmeleri ga­yet tabiîdir».


 «Bektaşî şi’rinin millî vezin ile ve millî şekiller altında yazılan asıl kıymetli ve orijinal parçaları (Nefes) namile ma­ruftur ki, tekkelerde muayyen bestelerle okunmağa mahsustur; diğer tarikatlerdeki ilâhîler, nutuklar, ve Yesevîlerdeki hikmetler gibi. Ayrıca bundan başka da (Hazreti Ali) ye veya sair Âl-i Resule ait medhiyeler, mersiyeler, destanlar, devriyeler vardır ki, hep hece veznile yazılmıştır. Meselâ Şirî nin devriyesi, Mir'atî Baba nın destanı, sonra Türabî, Şem’î, Ecrî Perişan, Pir Sultan, Kalender Abdal, Kul Nesimî, Hamdî, Deli Şükrü, Şâhi, İbrahim Baba, Niyazi, Gövenç Abdal, Seher Ab­dal, Kemterî, Hatâyî, Kul Himmet, Rümuzî, Veli Baba... v.s. gibi muhtelif zamanlara âid dervişlerin nefesleri hep hece veznile ve tamamile Yunus edasından muktebes - hattâ daha şuh, daha kinayeli, daha zarif - bir tarzda yazılmıştır. Bu şairlerin zaman ve mekânı, fikir ve itikatları hakkında sarih ve kat’î fi­kirler serdi hemen hemen imkân haricindedir, diyebiliriz. Çün­kü bunlardan bir kısmı - meselâ Hatâyî, Kul Himmet, Rümu­zî, Veli Baba ve daha bir çokları - Hurufiliği ve Fazlullah-ı Esterabadî'nin ülûhiyetini kabul etmiş oldukları gibi, Bektaşîlik­te alâkası olmakla beraber ondan ayrı olan Kızılbaş zümresi­ne âid birtakım şairler de bunların arasına karışmıştır; kezalik (Kalenderîler) ve (Hayderîler) den de bunlar arasına ka­rışmış şairler vardır. Şu halde, burada Bektaşî şi’rinden ve Bektaşî şairlerinden bahsederken, aynı zamanda (Kızılbaş),

(Kalenderi), (Hayderî), (Hurufî) şiirlerinin millî vezin ile yazılanlardan ve Yunus’un onlar üzerindeki tesirinden de bah­setmiş oluyoruz. Esasen biribirine pek müşabih birtakım akaid-i esasiyeye malik olan bu Bâtınî mesleklerinden meselâ bi­rine ait şiirler, daima diğerleri arasında da makbul olmuş, lez­zetle okunmuştur».


  «Bektaşî şi’ri dediğimiz ve hakikat-i halde (Bektaşîlik, Ahilik, Abdallık, Hurufîlik, Kızılbaşlık, Kalenderîlik, Hayderîlik) akaidinden mürekkep mu’dil bir halita-i itikadiyeyi şerh ve terennüm eden bu manzumelerde, aşk ve muhabbete, (Al­lah Muhammed-Ali) teslisine, sonra Âl-i abâya, Fazl’ın Ülûhiyetine esrar-ı hurufa, (Hacı Bektaşî Veli)’nin (Muhammed) ve (Ali) ’den ayrı olmadığına tarikin müşkilâtına, âyin usul­lerine, (Piri abdalân), (Seyit Gazi)’nin, sonra (Kızıl Deli Sul­tan), (Balım Sultan) gibi Bektaşî eâzımının menakıbına, (Yezid)’in mel’anetine ait bir çok şeylere tesadüf olunur. Eda itibarile Yunus tesiri o kadar sarihtir ki, bazan aynı mevzua, hattâ bazan aynı mısralara rast bile gelinir. Lâkin Bektaşî şi’ri, umumiyetle, onunkinden daha serbest, daha zarif, daha nük­teli ve incedir. Yalnız, Yunus’taki inanmak ve inandırmak kuvveti bunlarda yoktur; bunlar daha az inanırlar ve ekseri­ya şiirlerinde şüpheyle karışık derin bir istihza lem’asına tesa­düf olunur gibi olur. Yunus’un Muhyiddini Arabî ve Mevlânâ Celâleddin gibi yüksek bir felsefe-i sofiyeye malik olduğu hal­de, bunların, birbiriyle lâyıkıyle istinas edemiyerek bir sistem haline girmekten çok uzak kalmış bir takım itikadat-ı tıflâneye - meselâ tenasuha, hulûl ve ittihada - sahip olmaları, tabiî kendilerinde bu şüphe ve istihzayı tevlit etmiş olabilir. Maamafih bir tasavvuf sistemi, bir manzume-i itikadiye olmak iti­bariyle bu halita-i itikadın kıymeti ne kadar dûn olursa olsun şurası muhakkaktır ki, Bektaşî şi’ri dediğimiz tarz-ı edebî zevk ve eda itibariyle, en çok millî ve Yunus’tan belki en çok müteessir olmuş bir şube-i san’attır. (Bektaşîlik, Kızılbaşlık, Hurufîlik) namı altındaki garaib-i itikadın halk arasında bu kadar kuvvetle intişarına, belki de, bu sade herkesin anlıyacağı kadar basit, millî zevke uygun güzel şiirler her şeyden çok yardım etmiştir».

«İşte Saddeddin Nüzhet B. bu yeni eseriyle, tasavvufî Türk edebiyatının bu zengin ve orijinal sahasını aydınlatmış oluyor. Gerçi ondan evvel, Derviş Ruhullah ve Besim Atalay B. bu edebiyata âid bir takım nümuneler neşretmişlerdi. lâ­kin Sadeddin Nüzhet B. onlarla mukayese edilmiyecek kadar zengin malzeme toplamış, sonra, Bektaşî şairlerinden bir kıs­mının zamanı ve hayatları hakkında malûmat vermeğe mu­vaffak olmuştur. Eski tarihî menbalarda bu şahsiyetler hak­kında hemen hiç malûmata tesadüf edilmediğini bilmiyenler, bu ciltte rast geldikleri malûmatı çok az, çok mübhem bulabilirler. Lâkin bu saha üzerinde az çok çalışmış olanlar. Saded­din Nüzhet Bey’in büyük ve zahmetli mesai mahsulü olarak verdiği o malûmatı takdir ve şükranla karşılayacaklardır. Bir defa bu esas kurulduktan ve bu eser elde olduktan sonra, iler­de yapılacak tedkiklerle onu tevsi, tashih, ikmâl imkânı daima mevcuddur».


 «Yalnız millî edebiyat noktasından değil, Bektaşîlik tarihi noktasından da pek mühim olan böyle bir eser vücuda getirdiğinden dolayı eski ve kıymetli talebemi tebrik etmek benim için hem bir vazife, hem de en büyük bir vicdanî hazdır».

Bu teşvik iledir ki yıllardan beri çalışmalarıma nihayet vermemiş ve bir takım malzeme bulmaya çalışmıştım. Bugün bu sahaya dair yeni yeni vesikalara da sahip bulunuyorum.

Bektaşî edebiyatını ve daha doğru bir tâbir ile Bâtınî zümreler edebiyatı mahsullerini bu eserimle asır asır ve kro­nolojik bir sıra takip ederek tesbit etmek imkânlarını da buldum. Yalnız bu eserde, gene Bektaşîliğin hususiyetlerini ve ne gibi tahavvüllere uğradığını belirtmedim. Bu mühim ciheti, ileride tab’ettirmek ümidinde bulunduğum Anadolu Tasavvuf Edebiyatı Tarihi adlı eserime bıraktım. Ve Anadolu’da yayıl­mış bulunan bütün tarikat edebiyatları hakkında ayrı ayrı ki­taplar çıkarmağa karar verdim. Bugün sadece Bektaşîlere âit şiirleri neşre başlıyorum. Diğerleri bunu takip edecektir. Bütün bu örnekler toplu bir halde bulununca, muhtelif tarikatlerin edebî hususiyetleri de daha geniş bir ölçüde anlaşılmış olacak­tır. Bu seride çıkacak olan kitaplarım, sırasıyla; Bektaşîler, Mevlevîler, Hurufîler, Zeynîler, Nakşbendîler, Kadiriler, Halvetîler, Bayramîler Gülşenîler, Celvetîler ve Sadîler’e ait bulu­nacaktır.

Evvelce neşrolunan Bektaşî şairleri’nde bir «Lûğatçe» mevcuttu. Bu kısmı da, muhtelif tarikatların antolojileri vücu­da geldikten sonra müstakil bir cild hâlinde intişar sahasına koymayı daha uygun buldum.

Ben bu eseri bir ihtiyaca karşılık olur ümidiyle vücuda getirdim. Muvaffak olabildiysem ne mutlu!

I-X-1944
Sadeddin Nüzhet Ergun

 
XVI ncı ASRA KADAR

Bektaşî Edebiyatı Örnekleri

 

İÇİNDEKİLER
XVI ncı asra kadar Bektaşî Edebiyatı örnekleri:
11 Yunus Emre 24 Kaygusuz Abdal
17 Sait Emre 29 Nedimî
20 Abdal Musa 30 Temennâyî


XVI ncı asır Bektaşî Edebiyatı örnekleri:
33 Hatayî 125 Sânî
59 Sürûrî 128 Husrev
65 Şâhî 130 Nemayî
67 Yemînî 131 Balım Sultan
73 Hayderî 134 Câferî
77 Kanberî 136 Tufeylî
81 Kelâmî 137 Koyun Abdal
84 Fazıli 138 Misalî
86 Fazli 140 Arşî
88 Seher Abdal 141 Muhyeddin Abdal
96 Karaferyeli Ha­san 155 Feyzi Hasan Baba
96 Meşrebî 156 Pir Sultan Abdal
97 Şemsî 171 Kul Himmet
99 Helâkî 198 Kul Âdil
99 Nebatî 200 Kul Mazlûm
100 Kâzımî 201 Azmî
100 Hayretî 203 Kul Bayramlı
110 Yetim Ali Çelebi 206 Seyyîd Ali Sultan
112 Hayalî 207 Sâdık Abdal
115 Hüseynî 214 Virânî
118 Kalender 228 Sersem Ali Baba
122 Yetimî 231 Bosnalı Vahdetî
124 Askerî 236 Sâfî
ŞAİRLERİN ALFABE SIRASİLE İSİMLERİ