Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Fazıli

Vikikaynak, özgür kütüphane

FÂZILÎ

XVI ncı asır Bektâşîlerindendir. Hayatı hakkında tezki­relerde malûmata rastlamadım. Yalnız Kafzade Fâizî, onun Kalenderîlerden olduğunu işaret etmektedir. Aynı asırda ya­zılmış bir takım mecmualarda epeyce şi’rine tesadüf ediliyor. Hurufîlik ve Alevîliği terennüm eden bu şiirlerden bir kaçını dercediyorum:

―1―

Saçının zıll-ı hümâsı tâc-ı devlettir bana
Gamze ile baktığı ayn-ı inâyettir bana
Kirpiği kaşı saçı ağzı dudağı dişleri
Mushaf-ı Hak’dır ki her harfi bin âyettir bana
Hatt u hâlinde sebîlullaha yol ayırduğum
Kimseden minnet değil Hak’dan hidâyettir bana
Dilberin çevrin görüb ta’n etmeye nâdan rakîb
Kim anın cevr ü cefâsı çok inâyettir bana
Ger selâmet gömleğin aşkında giysem gam değil
Bu mahabbet kisveti Hak’dan hidâyettir bana
Fâzılî ma’şûk sırrın gayre dime nitekim
Fazl-ı Rabb-ül-âlemin vermiş nedamettir bana

— 2 —

Taâlâllah ne hoş kurmuş nigârâ
Kaşın kavsini ol Bârî Taâlâ
Muanber zülfü ref’et sûretinden
Ki görsünler Hak’ı halk âşikârâ
Şehâ aşkınla hoş hâl olan olur
Cihânın kîl ü Kalinden müberrâ

Senin fettan gözündür kim bırakmış
Vücûdum şehrine âşûb ü gavga
Başın terk etmeye aşkın yolunda
Kılur da’vâ velî bîma’ni da’vâ
Kelâmullah yüzün tefsîrin eder
Ki bir harf olmaz anda zîr ü bâlâ
Salâtı bî riyâ kılanlar içün
Kaşın mihrâb ü yüzündür müsallâ
Seni görenlerin zikrinde dâim
Tebârektir takaddestir Taâlâ
Nisâr-ı makdem-i meymûnun içün
Kılubdur Fâzılî cânın müheyyâ

— 3 —

Matla’-ı hüsnünde tâli’ oldu tâ şems-i duhâ
Tuttu eşyânın vücûdu serbeser nûr-i ziyâ
İçeli şîrin hadîsin şerbetin ben haste dil
Bulmuşam elhamdülillâh cehl derdinden şifâ
Ederim dâim tavâf-ı vechin ey can nitekim
Kâ’be-i tahkik imiş yüzün alâ ehl-i safâ
Sensin ol Hak’dan gelen lâraybe fîh olan kitâb
Kim cemâlin mushafı bilmüttakin oldu hüdâ
Zülfün esrârın eder İnnâ fetahnâ lek beyan
Ârızın şerhidir Errahmân alel-arşistevâ
Tâ muhâtab olmuşam Hak’dan be-emr-i Üscüdû
Kaşların mihrâbıa olur sücûdüm dâimâ
Fâzılî endîşe kılmaz ta’ne-i cühhâlden
Tâ yakîn ile kılubdur Fazl-ı Hak’kı mültecâ