Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Sâfî
XVI ncı asır divan şairlerindendir. İmam Hüseyn hakkında yazdığı mersiye ile meşhur olmuştur. Bektaşî mecmualarında ve «Mir’âtümakasıd fî def’ilmefâsid» adlı eserde ekseriyetle «Sâfî Baba», XVI ncı asır içinde yazılmış bazı mecmualarda ise «Sâfî» başlığıyla kayıdlı bulunan bu şi’rin, bu mahlâsı kullanan şairlerden hangisine âid olduğu belli değildir. Fakat Edirneli Attarzâde Sâfî’nin olmak ihtimali mevcuddur.
Sâfî’nin Bektaşîliğe intisabı olup olmadığı da malûm değildir. Esasen bu mersiye, yalnız Bektaşîler arasında değil, diğer bâzı tarikat mensubları arasında da büyük bir şöhret kazanmış, muharremlerde muayyen bestesiyle uzun müddet okunmuştur. Bundan dolayıdır ki bu meşhur mersiyeyi burada dercetmeyi uygun buluyoruz:
Ey cân ü dil seririne sultân yâ Hüseyn
Vey Kerbelâ’da şâh-ı şehîdân yâ Hüseyn
Çeşm ü çırâğ-ı âleme nûr-i cemâl-i Hak
Cân-ı cihâna rahmet-i Rahmân yâ Hüseyn
Rûşen yüzünde sûre-i Veşşemsi Vedduhâ
Şânında nâzil âyet-i Kur’ân yâ Hüseyn
Hüsnün gülünde olmaya bir berg-i sebzce
Bâğ-ı behişt ü ravza-i Rıdvân yâ Hüseyn
Hâl-i ruhin katında şehâ seng-i rîzedir
Dürr-i adenle lâ’l-i Bedahşân yâ Hüseyn
Ceddin Resûl-i pâk atan Şâh Murtezâ
Ammin imâm-ı din Şeh-i merdân yâ Hüseyn
Ey nûr-i çeşm-i Fâtıma mahbûb-i ins ü can
İnletti bizi mihnet-i devrân yâ Hüseyn
Mâh-ı muharrem erdi dem-i mâtem oldu âh
Oldu bu ayda gün gibi pinhân yâ Hüseyn
Kan ağladı felekte şafak şefkatinde âh
Ol dem ki ettiler seni kurbân yâ Hüseyn
Devr-i zamâne döndü vü âlem yıkıldı san
Tuttu cihânı nâle vü efgan yâ Hüseyn
Mâtem donunu geydi bulutlar bölük bölük
Bâran gamınla koptu vü tûfân yâ Hüseyn
Gökler boyandı mâteme gün giydi kareler
Mahv oldu arada meh-i tâbân yâ Hüseyn
Yırttı yüzümü nâhûn-i hasretle mihr-ü mâh
Ağladı yer ü gök sana yeksan yâ Hüseyn
Çerhin büküldü beli vü sındı sitâresi
Encüm saçıldı yere çü bârân yâ Hüseyn
Deryâlar acıdı sana akar sular dahi
Taşlar alub döğündü firâvân yâ Hüseyn
Kanlar döküb figan ile her kişi der ki âh
Kani ne oldu sevgili cânân yâ Hüseyn
Gül gibi çehre kana boyandı firâk ile
Çâk etse tân mı gonca girîbân yâ Hüseyn
Sünbül saçını çözdü vü gül gitti kendiden
Süsen elinde hancer-i bürrân yâ Hüseyn
İder zebân-ı hâl ile kim kangı yerdedir
Şimr-i lâîn ü nekbet-i Mervân yâ Hüseyn
Âl-i Resûl’e kangı yüzü kare böyleder[1]
Olsun Yezîd’e lâ’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Her kim seni vü âlini can gibi sevmese
İtten beterdir ol nice insân yâ Hüseyn
Bezm-i gamında âteş-i hasretle yanmayan
Olsun hemîşe ney gibi nâlân yâ Hüseyn
Derdâ ki tâs-ı çerh-i felek hânedânına
Gâhî içirdi zehr gibi kan yâ Hüseyn
Sen deşt-i Kerbelâ’da susuz bunda âh ü vâh
Yere mi geçti çeşme-i hayvân yâ Hüseyn
Dervîşim âstânına yüz süregelmişim
Şâh-ı keremsin eylegil ihsân yâ Hüseyn
Mahşer gününde el benim etek senin şehâ
Komagıl anda teşne vü üryân yâ Hüseyn
Kandır şerâb-ı kevsere Sâfî kulunu sen
Geydir libâs-ı hulle-i Rıdvân yâ Hüseyn
Rahmet seni sevüb yoluna can verenlerin
Olsun hemîşe hil’ati elvân yâ Hüseyn
Olsun sana vü âline Rûhülemin müdâm
Kerrûbiyanla hemd ü senâhân yâ Hüseyn
- ↑ Böyle eder yerine