Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Şâhî
XVI ncı asrın ilk yarısında yetişen Kızılbaşlardandır. Diyarbakır’da doğdu. Şah İsmail Safevî’nin himayesine mazhar olmuştu. 'Yavuz' zamanında İstanbul’a da geldi.
تاج ىك رنكى كه صاحب دولتانرا بر سراست
ابن همه لنهاى سرخ باغ آل حيدراست
Beytinin kaili olan Şâhî, Lâtifî’ye göre «Tarzında muhteri’ şâir-i mâhir ve hayâlâ-i hâssa kadir» bir şairdir. Şah İsmail Safevî tarikatine «Mahabbet ve irâdet getürdüğünden» dolayı aleyhinde bulunan Hasan Çelebi ise Lâtifi’nin bu takdirlerini mübalâğalı görüyor ve onun «Bu evsaftan bilkülliye muarrâ ve müberrâ» olduğunu söyliyor.
Şâhî’nin âşıkane bir takım manzumelerine mecmualarda tesadüf edilir. Kızılbaşlığı terennüm eden gazellerini henüz elde edemedim. Fakat, Bektaşîler arasında çok meşhur olan «geldim» redifli «Nefes», eski bir mecmuada «Şâhî-i Şarkî» başlığıyla kayıdlıdır. Lâtifi tezkiresinde de bu zat, bu ünvanla tesbit edilmiştir. Şu halde bazılarınca yanlış olarak Şah İsmail Safevî’ye isnad edilen bu şiir, bu şaire aiddir. XVI ncı asır divan şairlerinden bir kısmının hece vezniyle de manzumeler yazdıkları malûmdur. Netekim Gülşenîlerden Usûlî, Bektaşîlerden Hüseynî bu yolda da bir Takım şiirler vücude getirmişlerdir.
Muhtelif tarikatlerden bahs eden «destan» ise, bu mahlâsı kullanan başka bir Bektaşî’ye aiddir. Ve bu şiir ancak XVIII nci asrın veya daha sonraki zamanların mahsulü olabilir. Çünkü bu manzumede Rifaîlik ve bilhassa Sadîlik gibi tarikatlerden bahsedilmektedir. Bu tarikatlar ise XVII nci asırda Türkiye'ye girmiş ve daha ziyade XVIII nci asırda yayılmağa başlamıştır.
Şâhî’nin sadece bu manzumesini naklediyorum:
Kurbanlar tıglanup gülbank çekildi
Gaflet uykusundan uyana geldim
Dört kapu sancağı anda dikildi
Üryan büryan olub meydana geldim
Evvel eşiğine koydum başımı
İçeri aldılar döktüm yaşımı
Erenler yolunda gör savaşımı
Cân ü baş koyarak kurbana geldim
Ol demde uyandı bâtın çırağı
Üç adım ileri attım ayağı
Rehberim boynuma bend etti bağı
Koç kurban dediler imâna geldim
Dört kapu selâmın verip aldılar
Pîrin huzûruna çekip geldiler
El ele el Hak’ka olsun dediler
Henüz ma’sûm olub cihâna geldim
Pîrim kulağıma eyledi telkin
Şâh-ı velâyet’e olmuşuz yakin
Mezhebim Ca’fer-i Sâdık-ul-metîn
Allah dost eyvallah peymâna geldim
Özüm dârda yüzüm yerde durmuşum
Muhammed Ali’ye ikrar vermişim
Sekahüm hamrini anda görmüşüm
İçip kana kana mestâne geldim
Yolumuz On iki İmam’a çıkar
Mürşidim Muhammed Ahmed-i Muhtar
Rehberim Ali’dir sâhib Zülfikaar
Kulundur Şâhîyâ dîvâna geldim