Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Hayalî
XVI ncı asrın pek maruf ve muktedir şairlerindendir. Vardar Yenicesinde doğdu. Genç yaşında Bâtınîliği benimsemiş, fakat daha sonraları bu akîdeden sıyrılmıştı. Sehî, onun «Silsile-i tarîkatte Hayderî» olduğunu ve Baba Ali Mest köçeklerinden bulunduğunu bildiriyor. Lâtifi de «Tarîk-i tarîkatte bir er ocağının rûşen dil kûçek-i çerağ efrûhtesi» bulunduğunu söylüyor. Filhakika kendisi de bazı şiirlerinde Kalenderi ve Hayderîlerle düşüp kalktığını zımnen anlatmaktadır. Bir gazelindeki şu beyitlerden de Sütlüce’deki Câferâbâd tekkesinin müdavimlerinden olduğunu ve bu tekkeyi uyandıran Câfer’e gayet hürmetkâr bulunduğunu anlıyoruz:
Şi'r ü sâz u dilber ü mey kim cihânın cânıdır
Câferâbâd’ın bihamdillâh bugün devrânıdır
Kişver-i ayş ü tarabda beğliği var Ca’fer’in
Nice bin zevk u safâ ikliminin sultânıdır
Ol civanmerde nola ehl-i fütüvvet der isem
Varını bezl etmede Rûm’un Ali Evrân’ıdır
Fakr vâdîsinde sergerdan olan üftâdeler
Gûşe-i bî tûşesinin her gice mihmânıdır
Fakat Hayalî’nin daha sonraları Bâtınîlerden uzaklaştığı muhakkaktır. Nitekim muhtelif menbalarda onun İskender Çelebi delâletiyle Kanunî’nin lûtfuna mazhar olduğu ve akidesinin değiştiği kayıdlıdır. Esasen Hayalî, herhangi bir akideyi terennüm eden bir şair olarak gösterilemez. O, san’atkârlık bakımından Türk edebiyatının en kudretli şairlerindendir. Bazı beyitlerinde tasavvuf telâkkileri görülmekle beraber, münhasıran bu akideleri ihtiva eden şiirleri pek azdır.
Nev’i şahsına münhasır büyük bir şair olan Hayalî, 964 (M. 1556) de vefat etti. Arşî onun için şu güzel ölüm tarihini vücude getirmiştir:
سوزى دلد٥ خيالى كوزده قالدى
Divanının müteaddid yazma nüshalarına tesadüf edilen Hayalî’nin bir kaç gazelini dercediyorum:
Yolunda ser verüb şu ki serverlik eyledi
Meydân-ı aşk içinde dilâverlik eyledi
Kim ki bu çerh-i pîrezene mâil olmadı
Merdâneler içinde bugün erlik eyledi
Zünnâr-ı zülfün eyledi bî din rakîbe arz
Gördün mü ol sanem nice kâfirlik eyledi
Peygân-ı yâr sineme geldi yüreklenüb
Dil deldi cânım aldı ciğerderlik eyledi
Dilden Hayâli sûret-i idrâki kazıyub
Dîvâne meşreb oldu kalenderlik eyledi
Ehl-i tevhîdim hakikat râhının âgâhiyim
Hânkah-ı aşk içinde sofi-i Allahi’yim
Geh hadîde gâh evce seyrime yok intihâ
Mevc-i deryâyım gehî deryâ içinde mâhiyim
Tâki aldım farkıma terk-i alâyıkten külâh
Ehl-i fakrın mülk-i istiğnâya mâlik şâhiyim
Bîşe-i aşkın gehî şîr-i şikâr endâzıyım
Geh fenâ vâdîlerinin nâtüvan rûbâhıyim
Hirmen-i aşk içre gendüm dâne addetmem velî
Cism-i zerdimle hevâya münkalib bir kâhiyim
Geh münâcât ehlinin saff-ı niâlidir yerim
Geh harâbât erlerinin çâker-i dergâhiyim
Ey Hayalî emrine Hak’kın itâattır işim
Her ne kim nefsim murâd edinse anı nâhiyim
Ne zillet vermeğe râğıb ne devlet hâhımız vardır
Ko gayrı gayre yâr olsun bizim Allah’ımız vardır
Tarîkinden ererse menzil-i maksûda her âşık
Hakikat râhını gözler bizim bir şâhımız vardır
Mey âlûde sifâlin tâc-ı Cemşîd’e değişmezler
Bizim kûy-i harâbât içre bir dergâhımız vardır
Gam-ı dünyâ bizi bulmaz velî mâh-ı muharremde
Şehid-i Kerbelâ içün bir âh ü vâhımız vardır
Hayâlî sûret-i dünyâya âkiller gibi bakmaz
Hakikat vechine bakmış dil-i âgâhımız vardır
Zevk-ı bâde neydüğin mest-i harâbîler bilür
Lâcerem deryâ zebânın mürg-i âbîler bilür
Vuslatın cennâtmm râhatleri âlemlerin
Dûzah-i hirmanda nâr olmuş gurâbîler bilür
Sâye perverler gözü bu perteve kılmaz nazar
Neydüğün nûr-i tecellî âftâbîler bilür
Yoluna hâk olmanın âdâbını uşşâka sor
Saltanat âyînini Efrâsyâbîler bilür
Hâk-i râhınken Hayalî havf eder ağyârdan
Hâricîler kibr ü kînin Bûtürâbîler bilür