Kütahya’da Derlenen Memorat Örnekleri Üzerine İnceleme/Yatır, Evliya ve Şehitlerle Kurulan İletişimi İçeren Anlatılar

Vikikaynak, özgür kütüphane

1.1.5. Yatır, Evliya ve Şehitlerle Kurulan İletişimi İçeren Anlatılar

Türk halk kültüründe tabiatüstü güçlerinin olduğuna inanılan yatırlar, evliyalar ve şehitler önemli yer tutmaktadır. Bu varlıkların dünya âleminden bedenen göçtüklerine fakat ruhaniyetlerinin ve insanlara olan yardımlarının devam ettiğine inanılmakta ve Allah’ın rızasını kazanmış bu kullara saygısızlık yapmaktan ve onları kızdırmaktan kaçınılmaktadır (Çobanoğlu, 2003: 165-166). Eski Türk inanışlarındaki ölmüş ataların kendi kavmine fayda sağlaması onlara yardımda bulunması olan atalar kültünün fonksiyonu İslamiyet sonrasında velilerin kerametleriyle insanlara yardımda bulunması şeklini almıştır (Balaban, 2015: 92).

Çalışma kapsamında yatır, türbe ve şehitlerle ilgili on adet memorat örneği incelenmiştir. Bu örneklerden iki tanesi rahatsız edilen yatır sahiplerinin bunu yapanlara gerçek ya da rüya âleminde görünmesi şeklindedir (KK-5,KK-19,KK-21). Şehir halkı tarafından anlatılan pek çok memorata konu olan Arap Dede, yatır çevresinde oynayan çocuklara korkunç bir varlık olarak görünmüştür. Görünme şekli ve davranışıyla çocukları cezalandırmıştır (KK-19). Bir diğer örnekte ise yatırın bulunduğu yere sıcak su döken bölge sakininin rüyasına girerek ona kızması, hatta beddua etmesi şeklindedir (KK-21). Rüya yoluyla hem hâne halkını varlığından haberdar etmiştir hem de bulunduğu mekândaki ağacın kesilmesine mâni olmuştur (KK-5).

Yatır ve evliyalar darda kalmış insanlara görünür ve onlara yardım ederler (Çobanoğlu, 2003: 166). Kurdun saldırısına uğrayan anne ve kızını o civardaki tekkede yatan ulu zat kurtarmıştır (KK-22). Kütahya’da halk arasında yaygın olan inanışlardan bir tanesi de yatır ve türbelerin şehri her türlü afet ve felaketten koruduğuna dairdir. 17 Ağustos depreminde Menderes caddesinde bulunan Şeyh Ali Dede ve İbrahim Efendi de bu inanışa uygun şekilde civarda oturan kişiler tarafından görülmüştür. Bu iki zat, deprem anında toprağın kalkmaması için caddenin sağını ve solunu tutmuşlardır (KK-23). Huysuz çocukların iyileşmesi ve huy değiştirmesi, sakinleşmesi için de insanlar türbeye başvurmaktadırlar (Aday, 2018: 145). Şeyh Ali Türbesi de bu amaçla ziyaret edilen kutsal mekânlar arasındadır. Bu civarda oturanlar, ara sıra bu türbeden orada bulunan zatların sesini duyduklarını beyan ederler (KK-26). Sesin yanı sıra siluet şeklinde hareketleri görünen yatırlar da mevcuttur (KK-2). Gaybi Sultan Tekkesi civarında ise aksakallı ve beyaz giyimli dedeleri görenler olmuştur (KK-25). Şehit mezarlarının bulunduğu yerlerde o civarda yaşayan kişiler farklı suret ve zaman dilimlerinde görünebilmektedir (KK-20). Ya da önceden yaşadığı yerleri kimseye zarar vermeden ama varlığını hissettirerek dolaşabilmektedirler (KK-2).

Yatır evliya ve şehitlere dair anlatılan memorat örneklerinde olayların yaşanma zamanı ve şekli farklı farklıdır. Bu şahsiyetler hem gündüz (KK-2, KK-19), hem de gece saatlerinde insanlara görülebilirler (KK-20,KK-22,KK23,KK-25). Bir dudağı yerde bir dudağı gökte (KK-19), normal insan suretinde (KK-20), beyazlar içinde, aksakallı, asalı bir ihtiyar (KK-22, KK25), karartı, ses, ışık, siluet (KK-2,KK-26) şekillerinde görülmüş ya da varlıklarını hissettirmişlerdir. Rüya yoluyla iletişim kurarak uyarıda da bulunabilirler (KK-5,KK-21). Kızdıkları bir olay yaşarlarsa buna sebep olanları büyük küçük demeden korkutabilirler ya da cezalandırabilirler (KK19, KK-21).

Yatır, evliya, şehit ile kurulan iletişimi içeren anlatı örneklerinden bazıları şunlardır:

Taşköprü mahallesinde bir matbaa vardır. Matbaanın bahçesinde Arap Dede adlı şahsın yattığı bir türbe vardır. Arap Dede mahallede içkiye düşkün kişilere görünür ve onları korkutarak içki içmelerine mani olurdu. Bizim evimizle yatırın duvarı birdir. Çocukken buraya piknik yapmaya giderdik. Yatırın bahçesinde piknik yaptığımız bir gün birden Arap Dede’yi gördük. Arap Dede’nin ayağında takunya ve kolunda da havlusuyla abdest alamaya gidiyordu. Yüzüne baktığımızda bir dudağını yerde bir dudağını gökte gördük. Arap Dede kardeşimi kolundan tutarak bahçeden dışarıya doğru fırlattı. Hepimiz korkudan dışarı kaçtık. Bahçe duvarının dışından onu izledik (KK-19).

Bizim ev şehitliğin karşısında. Kardeşimle karşılıklı kanepelerde uyuyorduk. Bana seslenmesiyle uyandım. Abla bak orda biri var diye bağırıyordu. Kalktım baktım kimse yok. Annemler sesimize geldi. Onlar da baktı kimseyi göremediler ama kardeşim ağlayarak orada nasıl göremezsiniz diye bize kızıyordu. Onu sakinleştirmemiz zaman aldı (KK-20).

Meydan mahallesindeki marketin karşısında eskiden yatır bulunmaktaymış. Evi yatırın hemen yanında olan bir hanım kullandığı sıcak suyu götürüp buraya dökermiş. Buradan yatan zatta bundan çok rahatsız olmuş ve kadının rüyasına girerek “sen bizi çok rahatsız ettin, biz buradan gidiyoruz sen de ev yüzü görme inşallah” demiş. Bu olaydan sonra orada yatan zatın başka yere gittiğine inanılmış. Rüyayı gören kişi de çok pişman olmuş, geri kalan ömründe ev sahibi olamamış ve bunun sebebini mübarek zata verdiği rahatsızlık olarak belirtmiş (KK-21).

Kızımla birlikte gece komşuya oturmaya gittik. Eve dönerken kabristan yolundan gelen bir kurt saldırmak için bize doğru koşmaya başladı. Can havliyle kızımı sırtıma aldım ve koşmaya başladım. Kızım çok korktu ve çığlık atmaya başladı, kaçarken bir ayakkabısını da düşürdük. Tam bu olaylar yaşanırken bizim mahallede bulunan tekkeden beyaz giyimli, aksakallı ve asalı biri görülür. Hatta kızımın düşen ayakkabısını da asasının ucuna takarak bana uzattı (KK-22).

Öğrencilerimin anlattığı bir olaydır. Olayı yaşayan kişi kendi gözleriyle görmüş. Menderes Caddesi üzerinde iki adet türbe bulunmaktadır. Bu türbede yatan zatlardan biri Ali Dede diğeri de İbrahim Efendidir. Burada yatan kişilerin 17 Ağustos

depreminde yattıkları yerden kalkarak bir elleriyle caddenin sağını bir elleriyle de solunu tutmuşlar ve toprağın kalkmasına müsaade etmemişlerdir (KK-23).

Biz küçükken karşı komşumuzun avlulu bir evi vardı. Oyun oynarken avlunun dip kısmında başka bir komşunun evi vardı. Bu evin yanında bir yatır vardı. Yedi metreye bir buçuk metre boyutunda etrafı taşlarla çevrilmişti. Orada bir askerin yattığı söylenirdi. Bu asker genç yaşta şehit olup gençliğine doymadan göçtüğü için ara sıra kalkıp dolanırmış. Yatırın yanındaki eve uğrarmış. Bizim bu evin köşesinde oyun oynadığımız bir gün evin sürgülü olan camı birden açıldı. Ev sahibi olan kişi de bizim yanımızdadır. Nene birden bağırdı “duvar dibine çömün” dedi. Karartı gördük ve bu karartı pencereden içeriye girdi. Pencereyi kapattı. İki adımda karartı odadan odaya geçti. Sonra sokak kapısına geldi ve çıkıp gitti. Kapı kapandıktan sonra nene bize “kalkabilirsiniz” dedi. Biz bu karartının gezdiğini kendi gözümüzle gördük ve evde gezerken tahtalardan çıkan sesi kulağımızla duyduk. Bazı gecelerde eve gelip evin içinde gezdiğini evde yaşayan nene anlattı ( KK-2).

Eski evimizin arkasında yatır bulunmaktaydı. Bu yatırdan gece dua sesleri ve ışık gelirdi. Siluet şeklinde hareketlerini mahalle sakinleri görürdü. Yatırın üzerine koruması için etrafına ve üst kısmına tahtalar gerilmişti. O tahtaların geceleri parçalandığını görürdük. Sabah gidilip bakıldığında her şey normal görünürdü. Daha sonra o yatır başka bir araziye taşındı (KK-2).

Seyitömer köyünde meydana gelen bir olaydır. Orada devasa makina bulunmaktadır. Bu makina on, on beş katlı apartman büyüklüğündedir. O yüksek duvarlarda açık ocakta kömürler çıkarılır. Termik santralin kömür duvarlarından birinde bir olaya tanık oldum. Bizi santralden aradılar ve gazeteci olarak görmemizi istedikleri bir olay olduğunu söylediler. Biz de dönemin belediye başkanıyla beraber gittik. Olay şöyle olmuş: Gece yarısı o dev gibi büyük olan makina durmuş. Hiçbir sorun yokken çalışmamış. Teknik servisten sorumlu kişiler, makine mühendisleri yataklarından kaldırılarak çağrılmış. Ne yaptılarsa makinayı o gece çalıştıramamışlar. Tam gün ışırken kömür duvarında kireç renginde, damar şeklinde Arapça yazı olduğu görünmüş. Biz gittiğimizde “ente mübareke” yazısını gözlerimizle gördük ve okuduk. Benzetme harfler falan değildi, gayet net okunuyordu. Orada makine mühendisi olan bir çalışan vardır. Bu olaydan çok etkilendi ve “ben inancı zayıf birisiyim ama artık başımı secdeden kaldırmam, böyle bir olayın yaşanması mümkün değil” dedi. Oradaki yazıyı görüntüledik ve harflerden birini belediye müzesine getirdik. Orada hala sergilenmektedir (KK-29).

Bazı geceler Gaybi Sultan Tekkesi civarında beyaz giyimli, aksakallı dedeler görüyorum (KK-25).

Şeyh Ali Efendi Türbesi’ne cuma vakti huysuz çocuklar götürülür. Çocuklar “huyumu koydum” derler, sonrasında adak dağıtılır. Civarda oturanlar bu türbeden ara ara sesler duyarlarmış (KK-26).

Evimizin bahçesinde yaşlı bir armut ağacı var. Evimizi genişletmek için bu ağacı kesmek istedik. Tam niyetine düştüğümüz vakit rüyamda bir aksakallı gördüm. Bana “ağacın altında yatır var sakın ağacı kesmeyin” dedi. Bu rüyadan sonra ağacı bir müddet daha kesmedik. Belli bir müddet sonra oturduğumuz evi genişletmek için gene ağacı kesmenin niyetine düştük. Bu sefer rüyamda aksakallı zatı ağaca sarılmış bir vaziyette gördüm. Bu rüyadan sonra ağacı kesme fikrinden tamamen vazgeçtik. Son rüya olayından sonra ağacın altında her yıl tutmaç çorbası kaynatıp dağıttık (KK5).