Dostlar Tiyatrosu'nun Yeniden Üretimi Abdülcanbaz'da Yabancılaştırma/Sonuç
Görünüm
Sonuç
Bertolt Brecht'in Epik tiyatro kuramı, gerek politik-ideolojik içeriği gerek dramatik tiyatronun duvarlarını yıkan yenilikçi biçemi bakımından yirminci yüzyılın ikinci yarısında, özellikle 1960'lı, 1970'li yıllarda, toplum düzeninin eleştirisine yönelen Türk oyun yazarlarının ilgi odağı hâline gelir. Geleneksel Türk tiyatrosunun göstermeci anlatımından ve açık biçim olanaklarından kaynaklanan anti-
illüzyonist nitelikleriyle belirgin ölçüde benzerlik taşıyan bu tiyatro anlayışı, yazarları gelenek ve yenilik arasında bir sentez arayışına iter. Bu arayışın ürünlerinden biri olan Abdülcanbaz, Dostlar Tiyatrosu'nun dramaturji kurulundan Genco Erkal, Mehmet Akan, Macit Koper ile onlara dışarıdan dâhil olan gazeteci-yazar Engin Ardıç'ın kolektif çalışmasının sonucunda 1972-73 tiyatro sezonunda seyirciyle buluşur. Turhan Selçuk'un meşhur çizgi romanı Abdülcanbaz'ın bir yeniden üretimi niteliğini taşıyan eser, seyirciyi bir yandan güldürüp eğlendirirken bir yandan da erdemsizleri galip kılan düzene ilişkin ciddi bir tartışmanın ve sorgulamanın içine çeker. Tartışmaya davet edilen seyircinin çözümlenemeden kalan sorunlar karşısında etkin/ eleştirel bir tutum sergileyebilmesi için Brecht estetiğinin başat unsuru olan ve zaman zaman geleneksel Türk tiyatrosunun yanılsamayı bozan bazı yanlarıyla da benzeşen yabancılaştırma etkisi (Verfremdungseffekt) yöntemine başvurulur. Salt oyunun kurgusu ile sınırlı olmayan, sahnelemedeki ve oyun tekniğindeki özdeşleşme ve yanılsama karşıtı yaklaşımlarla da sağlanan yabancılaştırma, Abdülcanbaz'da yalnızca metnin sunduğu olanaklar doğrultusunda değerlendirilmiş, dolayısıyla daha ziyade oyunun kurgusunda bulunan yabancılaştırma etkileri belirlenerek incelenmiştir. Metnin sunduğu malzeme ise yabancılaştırmanın episodik/ parçalı anlatım, müzik, projeksiyon yöntemi, anlatıcı, oyunsuluk, tarihsel yöntem, oyunun sonunda seyircinin beklentisini tersine çevirme, bunlarla birlikte dil çeşitliliği ve yanlış anlamalara dayalı güldürü gibi çeşitli ögelerle sağlandığı yönündedir. Seyircinin oyun kişileriyle özdeşleşmesine neden olan duyu birliğini (Einfühlung) yıkan bu ögeler, estetik bir uzaklık yaratarak seyirciyi duyguların büyüleyici etkisinden kurtarır ve bilinç/ düşünce alanına taşır. Geniş kitlelerin beğenisiyle bir zamanların tiyatro olayı olan Abdülcanbaz'ın ardında bıraktığı, yalnızca gülüp eğlenen, sorunların çözüme kavuşmuş olmasının verdiği huzur ile gevşeyen hipnoz durumunda bir seyirci değil, aksine yabancılaştırmanın sağladığı uzak bakış ile gülümserken düşünen, eleştiren, huzursuz ve tatminsiz bir seyircidir.