Şemdinli İddianamesi/Patlama Olayından Sonra Konu ile İlgili Bazı Tanık Beyanları (Mehmet Salih Yıldız)

Vikikaynak, özgür kütüphane

2 - Tanık Mehmet Salih YILDIZ Beyanında : Ben hâlen Yüksekova Belediye Başkanı olarak görev yapmaktayım. 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli ilçesinde meydana gelen bombalama olayında akşam saat 17:00 - 18:00 sıralarında Şemdinli ilçesine intikal ettim. Gece olmasına rağmen çarşıya çıktığımızda halk hâlen arabanın başında bekliyordu. Zorda olsa halkı dağılmaya iknâ ettik. Keşfin yapılma imkânını sağladık. Tek ağızla sanki herkes bu olayları yapanlar artık bellidir. Çünkü ortada cenazeler vardı. Ortada yaralılar vardı. Bütün bu psikolojiye rağmen halkın devlete güvenerek bu kişileri emniyete teslim etmesi önemli bir noktadır. Halka sakin olun dediğimizde daha ne kadar sakin olabiliriz başkanlar, artık yeter, bizi engellemeyin, Hakkâri’de, Yüksekova’da ve Şemdinli’de peşpeşe patlayan bu bombaları PKK örgütü atmış ise de dâhi bunların yarısını PKK attı sayalım, peki diğer yarısını kim yaptı. Özellikle son suçüstü yakalanan Şemdinli’deki sanıkların yakalanması dikkat çekicidir dediler. Ve özellikle şunu da eklediler. Bunlar Türkiye’nin demokratikleşmesini istemeyenler, Avrupa sürecine karşı çıkanlar, hükümete muhalefet olanlar, Cumhurbaşkanlığı krizini bu hükümeti aşarak düşünenler, bir de Başbakan’ın Diyarbakır’daki Kürt sorunu benim sorunumdur, söyleminden rahatsız olanlar yıllardır sıkı yönetimlerle bu bölgeyi yönetip artık bir şekilde bu yönetimi kendine rant sayanların işidir bunlar dediler. İşte onlarda suçüstü yakalansalar bile asıl yakalananlar değil, bunların perde arkalarında vardır şeklinde halkın yoğun tepkisi vardı. Bu psikoloji karşısında başta ben olmak üzere bölgede belediye başkanı olan yöneticilik yapan diğer arkadaşlarımızda bu genel kanı karşısında farklı bir mantık düşünemediğimizi bende de hâsıl olan kanaat birileri Türkiye’yi huzura götürmektense huzursuz bir Türkiye’nin birilerinin işine daha iyi yaradığı, Türkiye’deki son gelişmelere de bakıldığı zaman gerek Silopi de gelişen olaylar gerek son Konya’da gelişen çete-mafya ilişkileri, hâlen de üzerine ciddi gidildiği her yerde Edirne Kapıkule’de son Habur Kapısında yaşananlara bakıldığı zaman karmaşık bir Türkiye, sorunlu bir Türkiye bu karanlık güçlerin işine çok iyi yaradığı net görülmektedir. Bu olayların üzerine yargının bağımsızlığı ilkesi ile gidileceğine, ucu nereye dokunursa dokunsun ortaya çıkarılacağına inancım sonsuzdur. Bizim girişimlerimiz bazen bize risk de doğursa Türkiye’nin geleceği için, daha huzurlu bir Türkiye için doğru olanı yapmak ve söylemektir. Tepki de alsak ki bu olaylardan dolayı Yüksekova’da Şemdinli Olaylarını basın yoluyla protesto etmek, tepkilerini göstermek açısından yapılan basın açıklaması ayrıca dikkat çekicidir. Şiddete dayanmayan her türlü eylemin yapılabileceği sayın valimiz ve yetkililer tarafından defalarca söylenmesine rağmen basın açıklamasına Fransa’yı örnek verdiğimiz zaman Fransa’daki sağduyu sağlanmış olsaydı ve dünyada örneği olmayan, hiçbir yerde yaşanmayan basın açıklamasına kurşun sıkılmasaydı ve bu kurşun sıkılmada her türlü fırsatçılara ortam sağlanmasaydı belki Yüksekova’daki gösteriler sırasında yaşamını yitiren üç insanımız da aramızda olurlardı. Bu olay günü ben Ankara’daydım. Hemen geri döndüm ve olaya sağduyulu müdahale için çaba göstermeye çalıştım. Ancak halkın bizi dinlemediği, bize tepki gösterdiği hatta bizi bize kurşun sıkanlarla işbirlikçisiniz diye hakaret ettiği, bütün bu riskli psikolojiye rağmen bizin yine halk ile diyaloglu davranmamız, onları iknâ etme çabaları olumlu sonuç verdiği için daha büyük olayların olmaması cenaze töreninde özellikle hiçbir olayın olmamasını çok önemli buluyorum. Buradan da anlaşılıyor ki polisiye önlemlerle değil sivil toplum örgütlerimize güvenerek herkesi bir polis gibi, bir yargı mensubu gibi bir devlet sorumlusu gibi davranmaya zorlamalıyız. Herkese bu kültürü vermek zorundayız. Belki halkın içinden seçilmiş belediye başkanı olarak onların bu psikolojilerini bildiğimiz için yaklaşım ve davranışlarımız etkileyici olmuştur. Ülkemizin halk ile diyaloglu ilişkileri iyi olan yöneticilere sonsuz ihtiyacı vardır. Bir diğer dikkat çekici olayda iki yıldır belediye başkanıyım. Beş yıl öncemi de biliyorum. Yüksekova semalarında hiçbir savaş uçağı rutin uçuşlar yapmamıştı. Özellikle cenaze günü uçakların cenaze güzergâhı üzerinde halkın o anki psikolojisini de tahmin etmeyecek bir düşünceyle uçuş yapmaları, ayrıca halkın tepkisine neden olmuştur. Bu savaş mıdır, nedir söylemlerine kadar gidilen bu uçuşların hâlen rahatsızlığı devam etmektedir. Olay yaklaşık bir buçuk ay önce oldu. Genel detayı ile anlatacaklarım bunlardır. Daha sonra yargının bana ihtiyacı varsa, sorması gereken noktalarda hatırlayabileceğim kadarıyla anlatmaya ve yardımcı olmaya çalışacağım dedi. Lüzumuna binaen soruldu. Yüksekova ilçesinde Van-Erciş İtimat Firmasına ait otobüsün altına bomba konmuştu. Ondan önce de Ömer AKARSU’nun binasının önüne bomba konulmuştur. Ayrıca Ferzende YILMAZ’ın lokantasının önüne bomba bırakıldı, Zağros İş Merkezine iki kez saldırı yapıldı, askerlik şubesinin önüne bomba bırakıldı. Bu atılan bombalarda dikkat çekici olan Gemlik ilçesine gidecek kitleyi götürmek üzere kiralanmak istenen firmaların otobüslerinin verilmemesi açısından tepkiler aldığını, bu konunun da böyle dikkat çekici olduğunu,… bütün bunlardan daha önemlisi Ey Kürt Halkı adı altında dağıtılan bildirinin, dile alınamayacağı Kürtlere yönelik hakaretli sözler kullandığı, Şemdinli ilçesinde de Beş Şehidimizin Kanı Yerde Kalmayacak şeklinde yazılar olan bildirilen dağıtılması tamamı ile huzurlu Türkiye’den rahatsız olanların kendilerine göre bir Türkiye’yi yaratmak isteyenlerin emelleri olduğuna inanıyorum. Bunların hepsini toplumu tahrik edici davranışlar olduğunu belirtebilirim. Bir diğer dikkat çekici husus polisin bölgedeki özellikle yöneticilerinin olaylar karşısında (basın açıklaması vb) sağduyulu davranmaları, şiddet içermedikçe müdahale etmemeleri, sloganlara ve açılan pankartlara yargı yolu ile müdahaleye giren polisin bu tavrından rahatsız olanların bana göre bu bildiride polisi daha çok provakatif daha çok tahrik olaylar içerisine çekme amaçlı olduğuna inanıyorum. Çünkü polis oradaki halka daha kazanımlı yaklaşıyor. Askerîn oradaki halka yaklaşımı ve diyalogu yok denecek kadar azdır. İki kez Yüksekova’da asker basın açıklamasına destek olara güç kattı. Birincisinde ben Yüksekova’daydım diyaloglarımızda olaysız geçti, ikincisinde ben yoktum. Üç insan yaşamını yitirmiştir. Çünkü hoşgörülü yaklaşım poliste daha güçlüdür. Varsa bir sorun yargı yoluyla çözmeye çalışıyor. Ancak asker olay anında halkın psikolojisini göz önüne almadan şiddet yoluyla sorunu çözmeye çalışıyor. Bu da son olaylarda görüldüğü gibi sıkıntılara sebep oluyor. Polisin hoşgörülü yaklaşımının asker tarafından da tepki ile karşılandığını düşünüyorum. Bu bildirinin ve bölgede sık yaşanan bombalama olaylarının ortak noktası polisin bu sağduyusunu kırmak, halk ile karşı karşıya getirmek daha demokratik, daha şeffaf, daha huzurlu bir Türkiye’den ziyade kendilerinin rahat yaşayabileceği, söz sahibi olabileceği bir Türkiye yaratmaktır. Bunları yapanların halkın psikolojisinde, halkın anlatımlarında bunlar karanlık güçlerdir, bunlar kontrogerilladır. Bunlar derin devlet tabiri ile adlandırılan kimselerdir deniliyor. Devletimizin bir an evvel bunlardan kurtulması gerektiğinin altını da çiziyorlar. Lüzumuna binaen soruldu. Yüksekova ilçesinde bulunun 21. Dağ Komando Jandarma Tugay Komutanı Erdal AKPINAR’ın da ilginç uygulamaları ile halkı askerden ve devletten soğuttuğu sabittir. Bu konuda sivil toplum örgütleri ile de bir toplantı yaptı. Toplantı da bize slayt gösterileri ile 15 yıl boyunca yaşanan olayları gösterdi. Gösterimlerinden ziyade anlatımları önemlidir. Ben gerektiği zaman sıkıyönetimde ilan ederiz bu olaylarda yani isteseydik Şemdinli, Yüksekova ve Hakkâri’nin de yarısı tarihten silinirdi. Gerekirse sıkıyönetim ilan edilir. Her şeyi sıkı yönetim kuralları içerisinde çözeriz. O zaman herkes tek tek hesap verir. Bu halk yanlış yapıyor. 2005 yılı 15 Şubatı’nda kepenk kapatma olayından sonra en az ben yüz küsur trilyon para ben dışarı verdim. Benim tırlarım var istediğim erzağı getirtebilirim. Askerî çarşıya sokmayacağım, alışveriş yaptırmayacağım. Bunun üzerine bende en sağduyulu yaklaşımın sizin 16 Şubatta sizin daha fazla askerî alışverişe göndermenizdi, bizi ve esnâfı daha fazla mahçup etmenizdi, bir devlet büyüğüne yakışan buydu. Bunu yapmış olsaydınız bugün burada rahat konuşamazdık dememiz üzerine kendisi hayır asla önümüzdeki 15 Şubata bakacağım tekrar kapanırsa kepenkler asla bir daha düşünmeyeceğim böyle bir şeyi. Bu benim kuralımdır. Ben bu kuralımdan da vazgeçmem. Zaten diyalogları yeterli değil. Herkese imâlı vurguları ile tehdit içerikli söylemleri ile yaklaştığı için halk ile diyalogu yoktur. Hatta 30 Ağustos’ta korucuların bile alındığı törene belediye başkanı olarak bizi kapısından geri çevirmesi bana Yüksekova’da % 70 oy veren herkesin kendisine tepkili olduğu net görülmektedir. Adeta kendisini her şeyin üstünde gören bir tavrı var. Son olaylarda da sıkıntıların yaşanmasının sebebi de kendisinin astlarına karşı verdiği talimatlar Yüksekova’daki resmî iyi niyet ve sağduyulu yaklaşımı da zorlamıştır. Bu kanı Yüksekova’da sokakta rastlayacağınız her insana sorabilirsiniz. Herkes bu tavırdan rahatsızdır, Şeklinde Beyanda Bulunmuştur.