Şemdinli İddianamesi/PKK KONGRA-GEL Terör Örgütüne İlişkin Açıklamalar

Vikikaynak, özgür kütüphane
PKK/ KONGRA- GEL TERÖR ÖRGÜTÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

PKK/ KONGRA-GEL terör örgütü 1978 yılında gerçekleştirdiği ilk kongresinden beri konjonktürel gelişmelere göre faaliyetlerini ve stratejisini belirlemiştir. Günümüzde örgütün güncel hedefi “Demokratik – Ekolojik Toplum” paradigmasını gerçekleştirmek olarak ilan edilmiştir. 1999 yılında örgütün lideri Abdullah ÖCALAN’ın yakalanması sonucu zorunlu olarak ortaya konulan ve temelde sivil toplum örgütlenmesine dayanan bu paradigma büyük ölçüde 1999-2004 arasındaki görece eylemsizlik dönemine aittir. Ancak terör örgütü PKK/KONGRAGEL ABD’nin Irak’ı işgali ile ortaya çıkan yapısal ve ideolojik sorunlarla baş etmek üzere tekrar silâhlı eylemleri yükseltmeyi bir çıkış yolu olarak görmüştür. Hâlen örgütün yurt içerisinde 1000-1500 yurtdışında ise 5500-6000 kadar kırsal kadrosu bulunmaktadır.

Terör örgütünün 1999-2004 yılları arasındaki görece eylemsizlik tavrına rağmen “meşru savunma konsepti” içerisinde kırsal kaynaklı silâhlı eylemlerini sürdürüldüğü görülmüştür. 1 Haziran 2004 tarihinden itibaren ise “aktif meşru savunma” adı altında şiddet eylemlerini yaygınlaştırma kararı almıştır. Bu kararın alınmasının söylemden öte taktik bir anlamı vardır. Öyle ki örgüt şiddet eylemleri ile birlikte içerisinden çıkan hizip hareketini bastırmayı ve dağılma sürecine giren örgütsel yapıyı tekrar toparlama amacını gütmüştür.

Tarihî Geçmişi :

PKK/KONGRA-GEL terör örgütü 1973 yılında gruplaşma faaliyetleri içerisine girmiş ve 1978 yılında ise parti kurulmuştur. Örgüt kuruluşunu Abdullah Öcalan’ın yurt dışına çıkışı akabinde 30 Temmuz 1979 yılında dönemin Adalet Partisi Şanlıurfa Milletvekili M. Celal BUCAK’a yönelik eylem ile ilan etmiştir. 12 Eylül 1980 askerî harekatı ile birlikte ise güvenlik kaygısıyla mensuplarının birçoğunu yurt dışına çıkartmıştır. Suriye ve Lübnan’daki eğitim faaliyetlerinin ardından 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerine yapılan baskınlar ile adını tekrar duyurmuştur. Kuruluşunda amacını bağımsız, birleşik Kürdistan’ı kurmak olarak ilan eden terör örgütü bunu gerçekleştirmek için bölgedeki halkın üzerinde sınırsız tedhiş hareketlerine girişmiştir. Örgütün şiddet uygulamalarının bölgede yaygınlaşmasının da etkisi ile hızlanan göç ile birlikte PKK/KONGRA-GEL büyük şehirlerde zemin kazanarak örgütlenme imkânına kavuşmuştur. 1991 yılında ise 1. Körfez Savaşı sonrasında 36. paralelin kuzeyinin uçuşa yasak bölge olarak ilan edilmesi ve Irak Ulusal Güvenlik Güçleri’nin bölgeden uzak tutulması sonucu örgüt geniş lojistik ve örgütlenme imkânlarına kavuşmuştur. Yine 1992 yılından itibaren örgütün birtakım siyasî partiler ve legal kurumlar aracılığıyla kitle desteğini arttırma yoluna gittiği görülmüştür. 1995 yılından itibaren ise Avrupa alanındaki kitle desteğini kullanarak Sürgünde Kürt Parlamentosu ve Med TV (Hâlen Roj TV adı altında faaliyet yürütmektedir) vb. organlar aracılığıyla siyasî faaliyetlerini yaygınlaştırmıştır. Terör örgütü böylece Avrupa alanının özelliklerini kullanarak siyasî olarak tanınma ve muhatap kabul edilme çabalarını sürdürme arayışı içerisinde olmuştur. 9 Ekim 1998 tarihine gelindiğinde ise örgütün lideri Öcalan uluslar arası baskılara dayanamayarak Suriye’den çıkmak zorunda kalmış ve akabinde 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmiştir. Örgütün lideri can güvenliği endişesiyle 1999 yılı Eylül ayından itibaren yurt içerisindeki kırsal kadrolara yurt dışına çekilme emri vermiş sonrasında ise mahkeme savunmalarında yeni paradigmayı ve stratejik dönüşümü ilan etmiştir. Yine bu dönemde elebaşısının emri ile Avrupa alanından ve Kuzey Irak’tan 8’er kişilik grupların sözde barış elçisi olarak gelip teslim oldukları görülmüştür.

Terör örgütü belirtilen dönemde içerisine düştüğü ideolojik bunalımı aşmak ve gerek taktik gerekse siyasî liderliğin yerini doldurmak için 2002 yılı Nisan ayında gerçekleştirdiği VIII. Kongre ile PKK olan ismini KADEK (Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) olarak değiştirmiştir. Örgüt isim ve yapı değişikliği ile uluslar arası düzlemde meşru bir görüntü sergilemek istemesinin yanında müzahir kitlesini daha rahat eyleme geçirmeyi hedeflemiştir.

Abdullah ÖCALAN’ın mahkeme savunmaları incelendiğinde Türkiye’nin AB sürecine önem atfettiği görülmektedir. İlk başta “Kopenhag Siyasî Kriterleri” çerçevesinde taleplerini revize eden örgüt bunların karşılanması ve Türkiye’nin adaylığının kabul edilmesi ile birlikte taleplerini genel affın çıkartılarak Öcalan ve üst düzey kadronun siyasî hayata katılımının sağlanması, Devlet tarafından Kürtçe Eğitimin yapılması, Öcalan’a uygulanan (sözde) tecritin sona erdirilmesi vb. ütopik hedefler indirgemiştir.

ABD’nin ve Çok Uluslu Gücün Irak’ı işgale hazırlandığı 2003 yılı Mart ayından itibaren ise Ortadoğu bölgesinde ortaya çıkan belirsiz durum ve işgal unsurlarının örgüte takınacakları tavrın belirsizliği karşısında Öcalan’ın emri ile Türkiye, İran ve Irak’ın sınırlarının kesiştiği alanda yer alan bölgeyi “Medya Savunma Bölgeleri” ilan etmiştir. Yine 2002 yılı içerisinde Irak’ta faaliyet göstermek üzere PÇDK (Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi) kurulmuştur. Terör örgütü böylece hem kendi güvenliğini sağlamayı hem de Kuzey Irak’taki parçalı yapı içerisinde etkin rol almayı arzulamıştır. Kasım ayında ise KADEK feshedilerek KONGRA-GEL kurulmuştur. Örgütün bu yeni yapılanmasında asıl amacı işgal ile ortaya çıkan yeni duruma uygun olarak yapılanmak ve geniş bir tabana ulaşmak olmuştur.

Irak’ın işgali sürecinde bölgede rol alma arzusunda olan PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ABD’ye bölgedeki statükocu devletleri çözen bir güç olarak bakmıştır. Bu sebeple bizzat liderinin ağzından yeni yapılanmada öne çıkmak için işgal güçleri ile temasa geçilebileceği de belirtilmiştir. İşgal sonrasında ise Irak’taki durumun belirsizliği karşısında örgüt içerisinde ABD’liler ile ilişkileri yürüten kanat tasfiye edilmiştir. Tasfiyenin görünen gerekçesi ise kitle eylemselliğinin silâhlı faaliyet ile desteklenememesi ve başarısız olunması olarak açıklanmıştır. Örgüt buna rağmen Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını Türkiye’de örgütün etkisizleştirilmesine yönelik bir operasyon olarak değerlendirmektedir. Örgütün lojistik zorunluluklardan ötürü Irak’ta ABD’ye karşı temkinli bir tavır içerisindedir. Irak’ın Kuzeyindeki Kürt gruplarını siyasî kazanımları ise desteklenmekte ve federal bir yönetim desteklenmektedir.