Şemdinli İddianamesi/Patlama Olayından Sonra Konu ile İlgili Bazı Tanık Beyanları (Esas Canan)

Vikikaynak, özgür kütüphane

5 - Tanık Esas CANAN Beyanında : Ben hâlen Hakkâri Milletvekili olarak görev yapmaktayım. 09.11.2005 günü Yüksekova ilçesindeydim. Öğle saatlerinde Şemdinli ilçesinden telefon geldi. Telefonda; Şemdinli ilçesinde bir patlama olduğunu, bir kişinin öldüğünü ve yaralananların olduğunu ayrıcı üç kişinin de yakalandığını söylediler. Ne yapmalarını gerektiğini söyleyen kişilere ben bu üç kişiye zarar vermemelerini, üzerlerinde kimlik vs belge var ise güvenlik güçlerine teslim etmelerini söyledim. Telefon görüşmesini müteakip Şemdinli ilçesine intikal ettim. Buraya geldiğimde çarşıda çok yoğun, öfkeli bir kalabalık vardı. Onlardan kısa bir bilgi aldım. Daha sonra halk tarafından abluka altına alınan aracı gösterdiler. Pasajda bir kişinin öldüğünü, altı kişinin yaralandığını, failleri güvenlik güçlerine teslim ettiklerini söylediler. faillerin kullandığı beyaz aracı gösterdiler. Bu olay ile ilgili ne varsa aracın içerisindedir, onun için biz bu aracın incelenmesini istiyoruz dediler. Onun üzerine ben o insanları sabırlı ve sağduyulu olmaya çağırdım. Gerekenlerin yapılacağını söyledim. Yetkililer ile görüştükten sonra Hükümet Konağı’na giderek ilçenin Kaymakamı, Emniyet Müdürü, İlçe Savcısı askerî yetkililer ile görüştüm. Araç üzerinde incelemeler yapılması gerektiğini, halkın talebinin bu yönde olduğunu söyledim. Halkın abluka altına aldığı aracın kime ait olduğunu askerî yetkililere sorduğumuzda bana bize ait değil dediler. Bunun üzerine araç üzerinde inceleme yapılması gerektiğini tekrar söyledim. Yetkililer çarşıda güvenlik olmadığını, halkın dağılmasını, halk oradan dağılmadıkça sağlıklı bir keşfin yapılamayacağını söylediler. Bunun üzerine tekrar çarşıya gelerek halkı teskin etmeye, sağlıklı bir keşfin yapılabilmesi ve Cumhuriyet Savcısının rahat çalışabilmesi için aracın etrafının boşaltılması gerektiğini, Milletvekili olarak yardımcı olacağımı söyledim. Bunun üzerine halk biraz geri çekildi. Bu durum Cumhuriyet Savcısına iletildikten sonra Cumhuriyet Savcısı beraberinde İlçe Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı, birkaç avukat arkadaşımız ile birlikte aracın başına geldiler. Benim de bulunduğum bir ortamda araç üzerinde keşfe başlandı. Keşif esnasında aracın bagajı açıldı. Bagaj açıldığında; üç adet kalashnikov marka silâh, on adet mermi dolu şarjör, güvenlik güçlerinin kullanmakta olduğunu tahmin ettiğim kamuflaj yeleği, bomba imâlinde kullanıldığı söylenilen bir takım malzemeler, dört adet dosya, bir çanta içerisinde Makine Kimya menşeili iki adet el bombası ele geçirildi. Bunlar Cumhuriyet Savcısı tarafından birer birer zapta geçirildi, tespit edildi. Orada bulunan dosyalardan bir tanesinin incelenmesinde o zamana kadar kime ait olduğu bilinmeyen aracın Jandarmaya ait olduğu, dosya içerisinde bulunan tescil belgesinden anlaşıldı. Dosyanın içerisinde aracın tesellüm belgesi, kime emanet edildiği, görev belgesi, Karabük’ten getirildiğine ilişkin belgeler görüldü. Diğer kısım dosyalarda şahıs isim listelerinin bulunduğu, sakıncalı, devlet yanlısı, devlet yanlısı olmayan şeklinde Hakkâri bölgesinde bulunan aşiret yanlısı ve aşiret ileri gelenlerinin isimleri görüldü. Bu inceleme devam ederken akşam karanlık olmuştu. O sırada bir panzerden bizim bulunduğumuz yere doğru ateş açıldı. Kısa bir panik yaşandı. Ben Emniyet Müdürü’ne dönerek, “Müdür Bey ne oluyor, burada Cumhuriyet Savcısı inceleme yapıyor, böyle bir şey olamaz lütfen müdahale edin, bunu durdurun” dedim. İlçe Emniyet Müdürü de cep telefonuna sarılarak müdahale etmeye çalıştı. Ancak bir süre devam etti. İlk tedirginlik yaşandıktan sonra keşif yine devam etti. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra bu sefer daha küçük çaplı bir ateş açıldı. O ateş açılması sonucu keşfi izlemekte olan halk feryat etmeye başladı, imdat sesleri geldi, bizi öldürüyorlar şeklinde bağrışmalar geldi, halk paniğe kapılarak bize doğru koşmaya başladı, Cumhuriyet Savcısı bu koşullarda keşif yapılamayacağını söyleyerek olay yerinden ayrılmak zorunda kaldı. Bizde oradan ayrılmak zorunda kaldık. En yakın hastaneye kendimi attım. Hastaneye vardığımda yaralanan 5 kişinin hastanede olduğunu gördüm. Yaralılardan Ali YILMAZ isimli vatandaşımız Yüksekova’ya gönderilirken yolda öldüğünü duydum. Bundan sonra ben Hakkâri Valisini ve İçişleri Bakanı’nı arayarak Şemdinli’deki bu durumu aktarmaya çalıştım. Özellikle Cumhuriyet Savcısının ve bir milletvekilinin hazır olduğu keşifte güvenlik görevlisinin neden ateş açtığını, bunun durdurulması gerektiğini, olayın ilçede gerginliğe yol açacağını belirttim. Hakkâri Valimiz o sırada Şemdinli ilçesine intikal etti. Daha sonra beni de hastaneden alarak İlçe Jandarma Alay Komutanlığı’nda bir değerlendirme toplantısı yaptık. Bu toplantıda başta Sayın Valimiz Erdoğan GÜRBÜZ, İl Alay Komutanı, İl Emniyet Müdürü, Şemdinli Cumhuriyet Savcısı, Hakkâri Cumhuriyet Başsavcısı, ben, Yüksekova ve Şemdinli Belediye Başkanları vardı. Toplantı yapıldı. Yarıda bırakılan keşfin yeniden yapılması ve aynı gece bitirilmesi için bir değerlendirme yapıldı. Çünkü halkın talebi bu keşfin, o incelemenin aynı gece bitirilmesi yönündeydi. Halk inceleme yapılmadan dağılmayacağını söylüyordu. Güvenlik sağlandı, aynı gece saat 21:00 civarında tekrar araç başına gidildi ve araçta keşif tamamlandı. O gün bulunduğum sırada vatandaş tarafından yakalanan ve güvenlik güçlerine teslim ettikleri üç kişiyi sorduğumda, iki kişinin mevcut olmadığını, sadece bir kişinin göz altına alındığını, bu kişinin ismini sorduğumda ismini bilmediğini ifade ettiler. Israrla diğer iki kişinin de gözaltına alınması gerektiğini halkın talebi olarak ileri sürmeme rağmen böyle şahısların mevcut olmadığını askerî yetkililer ifade etti. Yani iki gün içindede tüm sorularımıza ve taleplerimize rağmen ortaya çıkan aracı askerîyeye ait olduğu ve o araçta bulunun şahısların istihbarî görev yapmak üzere olduklarını kimse bize söylemedi. Aradan iki gün geçtikten sonra onların görevli oldukları ve aracın jandarmaya ait olduğu ileri sürüldü. Şemdinli halkının merakla beklediği bir açıklama yapılmasıydı. Ancak iki gün suskun kalan hiçbir yetkiliden olaya ilişkin açıklama yapılmadı. Vatandaşlarımızda sürekli bu olayın ortaya çıkarılmasını, olayın failleri olan diğer iki kişinin de göz altına alınmasını talep ediyorlardı. Bu kişinin bilinmediğini söylediler. Ben bunların bilinebileceğini, araçta tartaklama olduğunu, vatandaşlar tarafından yapılan müessir fiil ile hatta birisinin yaralandığını ve bunların kamu görevlisi olduklarını ve kolayca bulunabileceklerini belirttim. O aşamada bu kişilerin asker kişiler olduğu belli olmuştu. Bu kişilerin ilk aşamada emniyette veya jandarmada oldukları yönünde bilgi yoktur. Âdeta bu kişiler saklandı. Ancak halkın yoğun baskısı üzerine bildiğim kadarı ile bu kişiler gözaltına alınmadan 12.11.2005 tarihinde Savcılığa çıkarıldılar ve ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldılar. Bunların serbest kalması kamuoyunu rahatsız etti, tekrar gerginliğe sebebiyet verdi. Bu olayın açığa çıkarılması gerektiğini yetkililere ilettik. Benim orada gördüğüm tüm ortaya çıkan kanıtlara ve orada o anda hazır olan görgü tanıklarının anlatımlarına göre olay “Suçüstü” bir olaydır ve eylem iki kamu görevlisinin ve bir itirafçının olduğu üç kişilik ekip tarafından gerçekleştirildiği açıktır. Bunun lokâl bir olay olmadığı kanısındayım. Geçmişte de benzer olaylar bölgede yaşandı. Örneğin Yüksekova Çetesinde de yine itirafçı vardı ve yine asker kökenli kamu görevlileri vardı. Şemdinli de ortaya çıkan olay tamamen devletin içerisine girmiş, yasadışı işler yapan çetelerin ortaya koyduğu hukuk dışı bir eylemdir. Ancak bunların kendi başına yaptıkları lokâl bir olay olarak görülemez. Bunun bağlantıları da vardır. Talimat aldıkları yerler vardır. Bunların tümünün araştırılmasına ihtiyaç vardır. Geçmiş olaylarda da bu bağlantılar ortaya çıkmadığı için yeniden Şemdinli de bu tür olay ortaya çıkmıştır. Üst düzey komutanlarımızın “iyi çocuktur, suç işlemez” şeklindeki beyanları bile bu tür olayların üzerine gidilmemesi şeklinde aşağıdaki tüm birimlere bir mesajdır. Bence bu kişiler bu olayı yukarıdan talimat almadan gerçekleştiremezler. Olay organize bir şekilde yapılmıştır. Jandarma istihbaratın tek başına emniyet bölgesinde bu olayı gerçekleştirmesi mevzuatımıza da uygun değildir. JİTEM olarak tabir edilen görevlilerin görev alanı kırsal alandır. 2005 yılında Hakkâri, Şemdinli ve Yüksekova merkezlerinde toplam 18 patlama olayı gerçekleştirilmiştir. Bunların büyük bir kısmı Şemdinli olayında olduğu gibi devlet içine sızmış çetelerin gerçekleştirdiği yönünde kamuoyunun algılaması ve değerlendirmeleri mevcuttur. Örneğin: Yüksekova ilçe merkezinde bulunan Zağros İş Merkezinde bir ay ara ile biri bombalama biri roket atar iki kez patlama meydana gelmiştir. İstihbarat raporlarına göre bu bina sahibinin PKK sempatizanı olan bir kişi ve kara para ile bu binayı yaptığına ilişkin raporlarda vardır. Babasının da daha önce yine jandarma tarafından alınarak kaybedildiği, öldürüldüğü bilinmekte ve bu davadan dolayı İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm etmiştir. Böyle birisinin iş merkezine PKK.nın patlayıcı madde atması hiç kimseye mantıklı gelmemektedir. Kamuoyunda bu eylemlerinde devlet içerisine sızmış çeteler tarafından gerçekleştirildiği söylenmektedir. Bu durum başka Hakkâri Valimiz, Alay Komutanımız ve diğer yetkililere söylenmiştir, tedbir alınması istenmiştir. Ancak hiçbir tedbir alınmamış ve neticede Şemdinli olayları ortaya çıkmıştır. Şemdinli de 1 Kasım 2005 de gerçekleşen bombalama olayı ile ilgili de çok ciddi kuşkular bulunmaktadır. O patlamaya ilişkin sağlıklı bir soruşturma zamanında yapılmamıştır. 150 kg yakın bir patlayıcı maddenin askerî gazinonun yakınına kadar getirilmiş olması PKK tarafından yapıldığı iddiasının kamuoyunda çok inandırıcı olmadığı görülmektedir. Bu tür olayların PKK tarafından gerçekleştirildiği yönünde vatandaşın iknâ edilmesi lâzımdır. Yetkililer tarafından yapılan soyut açıklamalar vatandaşı inandırmamakta ve bu tür faili meçhul olaylar maalesef zaman zaman yaşanmakta ve vatandaşı devletten uzaklaştırmaktadır. Devletin içerisine sızmış bir takım hukuk dışı oluşumlar bölgede yeniden bir olağanüstü hâl koşullarını yaratıp, olağanüstü hâl koşullarının yarattığı imkân ve imtiyazlardan yararlanmak için bu tip tertiplere girmekte, zaman zaman mevcut yasaların terörle mücadele için yeterli olmadığını söyleyerek hukuk dışına çıkmak için kendilerine gerekçe aradıklarını bölgede görmekteyiz. Yeniden bölgede bir huzursuzluğun yaratılıp devletle vatandaşın arasını açmak için özellikle son zamanlarda bu gibi olayların ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Türkiye bir hukuk devletidir. Terörle mücadele edilirken hukuk kuralları içerisinde mücadele edilmelidir. Ancak terörle mücadele adı altında hukuk dışı uygulamaya geçildiği zaman halk büyük bir rahatsızlık ve tedirginlik duymakta ve ülkenin geleceği hukuk dışı uygulamalar ile tehlikeye girer. Başta Şemdinli halkı olmak üzere bölge halkı bu ülkenin bütünlüğünden yanadır. Bazı grupların, bazı kişilerin kendilerini daha çok vatansever ilân ederek bölgede yaşayan vatandaşlarımızdan kaygı duymalarına gerek yoktur. Türkiye bir hukuk devletidir. Terörle mücadeleyi hukuk kuralları çerçevesinde sürdürmelidir. PKK.ya katılmış, daha sonra ülkeye gelerek itirafçı konumuna girmiş şahısların bölgedeki insanlardan daha fazla vatansever olduğunu söylemek mümkün değildir. İtirafçı suç işleyen kişidir. Bu kişilerin hâlen hukuk devleti tarafından bir kahraman gibi görevlendirilmiş olmaları, kendilerine maaş bağlanmış olması ve bunlarla terörle mücadele yapması hukuk devletine yakışan bir davranış olamaz. Bu olayın yani Şemdinli olayının tüm bağlantıları ile birlikte açığa çıkması, ülkenin bütünlüğü ve ülkemizde demokrasinin yerleşmesi açısından faydalı olacaktır. Bu bir fırsattır. Aksi taktirde bu olaylar devam edecektir. Vatandaşlarımızın geleceğe güvenle bakmaları mümkün olmayacaktır. Bu olayın Türkiye’de son olay olmasını diliyoruz, böyle bir olay yaşanmasın istiyoruz. Şemdinli ilçesinde ilk iki gün o iki kişinin göz altına alınmamasıyla deliller bence karartılmıştır. Soruşturmanın dikkatli ve düzenli şekilde yapılmasında fayda vardır. Araç üzerindeki inceleme esnasında Tanju ÇAVUŞ’un oradan geçmesi ve bir vatandaşımızın ölümüne ve beş kişinin de yaralanmasına sebebiyet verecek şekilde ateş açması oradaki incelemenin, oradaki delillerin ortaya çıkarılmasını engellemeye yöneliktir. Onun o eylemi sonucu sadece ölü ve yaralılar değil aynı zamanda keşifte yapılamamıştır. Bir milletvekilinin ve Cumhuriyet Savcısının bulunduğu yargının bir çalışması orada engellenmiştir. Buda bir suç oluşturur. Bunların araştırılması gerekir. Bombalama olayı ile Tanju ÇAVUŞ olayının birlikte değerlendirilmesinde ve bir sonuca varılması konusunda soruşturmanın birlikte yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede soruşturmanın genişletilerek diğer bağlantıları ile birlikte tüm ilgililerin dinlenmesine ihtiyaç vardır. Şemdinli olayı geçmişten beri bölgede yaşanan faili meçhul olaylardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu olayın ortaya çıkarılması ülkenin yararına olacak ve ülkenin geleceğine ışık tutacaktır. Bence olay açıktır. Deliller ortaya çıkmıştır. Sonradan ortaya çıkarılan olayı örtbas etmeye yönelik iddialar ve savunmalar gerçeği yansıtmamaktadır. Ortaya çıkan tüm olaylar tesadüf olarak ortaya çıkmış olamaz. Olaya ilişkin tarafımdan hazırlanan 13 sorunun aydınlığa kavuşturulması için soruları makamınıza sunuyorum. Şeklinde Beyanda Bulunmuştur.