Şemdinli İddianamesi/Olay ile İlgili Mağdurlar Seferi Yılmaz ve Metin Korkmaz'ın Beyanları

Vikikaynak, özgür kütüphane
Olay İle İlgili Mağdurlar Seferi YILMAZ ve Metin KORKMAZ’ın Beyanları Aşağıya Aynen Aktarılmıştır.

1 - Müşteki-Mağdur Seferi YILMAZ Beyanında : Ben 5 yıldır Özipek Pasajında şu anda bulunduğumuz dükkânda Kitapevi işletiyorum. Kırtasiye çeşidim yoktur. Tam saatini hatırlayamamakla birlikte saat 11:00–12:00 arası Çarşamba günü şu gördüğünüz raf ile ayrılmış arka bölümde üç dükkân ilerideki kunduracı komşum Metin KORKMAZ ile birlikte küçük tüpün üzerinde öğle yemeği için salçalı yumurta pişirmiştik. Yanımızda arka bölümde Metin’in amcasının oğlu Mehmet Zahit KORKMAZ vardı. Yumurta pişmişti ayrıca işhanı kapısının karşısında karşı tarafta Çocuk giyim dükkânı olan Bedri YALÇIN’a haber vermek için dükkânın arka bölümünün kapısı (geçiti) olan şuraya yöneldiğimde ve perdeyi açtığım anda cam kırılma sesi geldi bu sırada açık kapının yanındaki camın kırıldığını anladım. Yerde yuvarlanan el bombasını gördüm. Bomba attılar diye bağırdım. Kendimi dışarı attım. Merdivenlerden bir basamak inmiştim. Bu sırada kaçan kahverengi montlu, kumral saçlı, kişi koşarak iş hanı kapısına doğru koşuyordu. Ben bir basamak inip bu kahverengi montluyu gördükten sonra patlama oldu. Bu dediğim yani cam kırılması, sesi bombayı yerde görmem ve hemen dışarı çıkıp bir basamak inmem anlık oldu. Belki iki üç saniye belki dört beş saniye oldu. Patlama olmadan önce kahverengi montlu kişiyi iş hanı çıkışında gördüm dedi. Dışarı ilk çıktığı yer ile kahverengi montlu kişiyi gördüğü yer soruldu. Gösterdi. Bu anda kahverengi montlu ile arasında 9.5–10 metre olduğu görüldü. Soruldu: Bu sırada arkası dönüktü. İş hanı girişinden çıkıp sağa doğru döndüğündü yandan yüzünü gördüm. Bu sırada iş hanı giriş kapısındaki kırtasiyeci açıktı, işhanında bulunan berber ile iddia bayisi kapalıydı. İddia bayi sabahtan biraz açtı sonra kapatıp gitti. Berber ise hastası olduğu için Van ilindeydi. Ben peşinden koştum. Bu kahverengili de iş hanından çıkıp sağa doğru koştu. Ben pasajı çıktığımda kahverengili kişi şuradaydı dedi. Aralarında yaklaşık 10 metre mesafe olduğu gözlendi. Ben Ekrem BAŞ’ın marketinin oraya kadar ben onun peşinden koştum. Onun koştuğu yönden de patlama sesini duyan esnâf geliyordu. Ben peşinden 20–30 metre gittim. Bu sırada karşı yönden gelen grubun önünde Konfeksiyoncu Zeydan ÖZER’i gördüm. Kahverengi montluyu kaçırmayın, bombayı atan bu diye Türkçe olarak bağırdım. Ben daha sonra yani Zeydan ÖZER ile yanındakiler kahverengi montlu kişinin peşine döndüklerinde dükkânımdaki yaralılara bakmaya koştum. Ben dükkâna geri döndüğümde Çocuk Giyimci Bedri YALÇIN benden önce dükkâna gelmişti. Dükkânımın ışıkları yanmıyordu. (pasajın dip tarafında penceresiz olan Kitapevinin aydınlatması olmadığından karanlık olduğu görüldü, el bombası patladığında ampulün kırılması sonucu karanlıkta kaldığı değerlendirildi). Bedri ile Kadri ALKAN Metin’i tutmuşlar dışarı çıkarıyorlardı. Mehmet Zahir diye içeriye seslendim. Ses vermedi. Benim arkamdan o da çıkmış mıdır diye düşündüm. Gördüklerime, M. Zahir nerede hastaneye bakın diye söyledim. Pasajın dışında caddeydim. Kalabalık Ak Parti bürosunun olduğu iş hanının önündeydi. Ben de oraya vardım. burada yaklaşık 15-20 kişi vardı. Beyaz bir otomobilin etrafındalardı. Kovaladığım kahverengi montlu kişi arabanın arkasında oturuyordu. Şoför tarafında dışarıda sonradan adını Ali KAYA olarak öğrendiğim kır saçlı kişi vardı. Ali KAYA’nın yanında bagaja doğru da top sakallı hafif burnu çıkık, uzun boylu, üzerinde Adidas marka mavi mont vardı. Kırtasiyeci Reşit KAYA ile İHD üyesi Kadir ÖZCANER vardı. Hatırlayamadığım başka 15-20 kişi daha vardı. Reşit ile Kadir arkadaki kahverengiliye saldıranları önlüyorlardı. Reşit bu kahverengiliye kimliğini ver sen kimsin dedi. O da kimliğim amirimde dedi, Ali KAYA’yı gösterdi. Arabayı sallayanlar vardı. Benim bu arabanın başına gelmemden 15 dakika kadar sonra Emniyet Müdürü geldi. O arada Şemdinli de görevli Yanık Yarbay geldi. Ali KAYA ben emniyettenim bu içerdeki de bizim görevlimiz, uzman çavuş diye söylüyordu. Diğer top sakallı olan onlardan ayrı duruyordu. Esnâflardan biri bu da onlarla beraber dedi. Geçmiş olaylardan kaynaklanan hassasiyet vardı. Çevredekiler arabaya bakacağız ne var, bomba mı var dediler. Ali KAYA ile sonradan adını Özcan diye öğrendiğim kişi açamazsınız dediler. Sonra Özel Harekatçılar geldi, havaya ateş ettiler. Ali KAYA bagajdan Keleş almak istedi. Çevredekiler silâhı onun elinden aldılar. Sonra silâhın şarjörü düşerken her halde alnına değmiş. Bu sırada kahverengili hâlâ aracın içindeydi. Yanık Yarbay ile Emniyet Müdürü halka söz verdi. Bunlar Adalet önüne çıkarılacak, bundan hiç kuşkunuz olmasın diye söylediler. Kahverengi montluğu her halde akrep denen kapalı polis aracı götürdü. Ben bu sırada kahverengi montluya vuran olup olmadığını görmedim. Yanık Yarbay adlarını sonradan Ali KAYA ve Özcan diye öğrendiğim kır saçlı ile top sakallı kişiyi, oradaki askerlere yakalayın dedi. Askerler de bu ikisini kollarından tutup, jandarmaya doğrud götürdüler. Arabanın etrafında kalabalık çoğalmaya devam etti. Pasajdan eller üstünde Mehmet Zahir’i getirdiler. Hastaneye doğru yürüyerek taşıdılar. Kalabalık bunu görünce daha da öfkelendi. Mehmet Zahir ile Metin’in köyden akrabaları da gelmiş, kalabalığın bir bölümü hastaneye doğru gitti, bir bölümü de aracın etrafında kaldı. Ben 5 saat sonraki bir uzmanın sivil arabasından ateş edilmesi ile yaralanan kişiler ile ilgili olayı görmedim. Benim dükkânımda bomba patladığı zaman saat 11:00 – 12.00 arasıydı. Öğlen ezanı okunalı yarım saat olmuştu. Bu zaman konusunda emin değilim, ancak herkes namazda yada yemekteydi. Ortalık tenha idi dedi. Soruldu : Ben 1984 yılında Vekil Öğretmen idim. 1984 yılında Eruh ve Şemdinli olayları olmuştu. PKK Şemdinli’yi basmıştı. Ben o olaya katılmadım. Ancak itirafçı beyanları ile mahkum oldum. 1985 yılının Mart ayından 2000 yılı Mayıs ayına kadar cezaevinde kaldım. Cezaevinden çıktıktan sonra Şemdinli’ye dönüp Kitapevi açtım. Kitapevinde sadece kitap satıyorum. Ayrıca DTP delegesiyim. Bekarım, ekonomik sorunlar sebebi ile evlenemedim. Emniyet Bekçisi olup Koçyiğit Köyüne ziyarete giden ağabeyim Nurettin YILMAZ’ı köy basılıyor diye koruyucular 1988 yılında vurmuştu. Ben hâlen yengem Hemra ve yeğenlerim ile birlikte kalıyorum. Evlenmek için ev yapmam lazım dedi. Soruldu : Ben yemek hazır olduğundan Bedri’ye haber vermek için paravanın perdesini açtığım anda cam kırılma sesi ile birlikte yerde bir tane el bombası gördüm. Kendimi bomba atıldı diye bağırıp dışarıya attım ve bir basamak indikten sonra eğildim. Bu sırada kahverengili pasajdan koşarak çıkıyordu. Bu sırada benim bitişiğimdeki boş dükkân ile iddia Bayinin hizasındaydı. Pasaj içinde başka kimse yoktu. Benim dükkânıma bombayı atan kesin bu kahverengilidir. Başka kimse yoktu. Benim dükkânımın üst katı bilardo salonudur. Bazen top yere düştüğünde ses geliyor. Ben cam kırılma sesi ile birlikte dükkânın ön bölümünde yerde el bombasını gördüm. İkinci el bombasını görmedim. Belki arka bölümde patlayan el bombasını kapıdan yuvarlamıştır. Belki aynı anda atmıştır, bilemiyorum dedi. Patlamanın olduğu Kitapevinin ön ve arka bölümünü iki bölüme ayıran raf ve rafın arkasındaki kontroplak iki el bombasının patladığı yerler, dükkânın geneli, iş hanı, kendisini dışarı attığını söylediğinde bulunduğu yer ile kahverengilinin bulunduğu yer olarak tarif ettiği mesafe, iş hanından çıktıktan sonra kahverengili ile arasındaki mesafe ve beyaz otomobilin park etmiş olduğu AKP bürosu ve İnşaat Malzemecilerinin olduğu iş hanının önündeki mesafe görüldü. Değerlendirildi. İş hanından çıktığım anda kahverengili şurada idi dediği noktanın iş hanı çıkışına yaklaşık 10 metre, bu noktaya otomobilin bulunduğu yerin ise yaklaşık 105 metre olduğu değerlendirildi. Soruldu : İş yerime bomba atılarak benim hem canıma hem malıma kastedildi. Bu sebeple şikâyetçiyim. Benim iş yerime bombayı atan Veysel ATEŞ’den ve ona bu işi yaptıran Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ’den şikâyetçiyim. Bu ikisinin benim dükkânıma bomba atılmasında ilgisi vardır. Kaçan Veysel ATEŞ askerîyeye ait bu araca sığınıyor. Ayrıca bu aracın bagajında benim dükkânım ve evimin krokileri ile şahsıma ait özel bilgiler çıktı. İsim listesinde benim adım kırmızı ile çizilmiş, başka şüphelendiğim yoktur, Beyanlarına göre neden başkasının dükkânına değil de, kendisinin dükkânına bomba atıldığı soruldu; Benim geçmişte PKK üyesi olmaktan yargılanmam, yine daha sonra HADEP, DEHAP ve en son DTH (DTP) de çalışmam sebebi ile olabilir. Belki benim durumumda olanlara mesaj vermek, buna bomba atarız da diğerleri de dağa kaçar diye düşünmüş olabilirler. Belki yeni kurulan Demokratik Toplum partisine bir uyarı olabilir diye düşünüyorum. Şemdinli de önce 5 Ağustosta İlçe Jandarma’nın gazino tarafında bomba patladı. Orada beş altı asker yaşamını yitirdi. Bunun üzerine 1 Eylül gecesi Beş şehidimizin kanı yerde kalmayacak diye sokaklara bildiri atılmıştı, bu bildiride terör örgütüne yardım edenler hem canları hemde malları ile ödeyecekler diye bir söz vardı. 1 Eylül günü Dünya Barış Günü etkinliğini DEHAP Şemdinli İlçe Teşkilâtı organize etmişti. Barış Çadırının yanında bir metre arkasında ağaçların arasında bomba patladı, 15.e yakın yaralı oldu. Bu konuda Şemdinli Savcılığına DEHAP ilçe örgütü olarak şikâyette bulunduk. 25 Ekim de emniyet binası ile askerî lojmanların arasında poşete konmuş bomba patladı. Yaralanan ve ölen olmadı, camlar kırıldı. Bence iki bina arasında nöbetçinin gördüğü yere poşet bırakılmış olması dikkat çekicidir. Sonra 1 Kasım da Cumhuriyet Caddesinde İlçe Jandarma’nın yakınında askerî gazino ile bunun karşısındaki Belediyeye ait Uzman Çavuşların kaldığı bina arasında cadde de bomba patladı, gazetelerin yazdığına göre 27 kişi yaralanmış, bunlar arasında 3 asker vardır. Diğerleri sivillerdir. Ondan sonra da benim dükkânımda bomba patladı. Kahverengili iş hanından çıkıp sağ tarafa doğru koşarak gitti. Esnâf arkadaşlardan ; Tahir ERBAŞ, Kadir KAÇAR, Mehmet ATİLA, Fahri YILMAZ, Burhan YILMAZ, Metin EROĞUZ ve Zeydan ÖZEL arabanın park edildiğini görmüşler. Bu konuda bilgi sahibi olduklarını öğrendim. Ben aynı konuda Şemdinli Savcılığında ve Mülkiye Müfettişlerine yazılı ifade verdim. Mehmet ELKATMIŞ’a da sözlü olarak bilgi verdim. Benim söyleyeceklerim bundan ibarettir. İsimlerini bildirdiğim şahitlerimin ifadelerinin alınmasını, bu işte daha başka kişilerinde katılımı varsa onlar hakkında da gereğinin yapılmasını istiyorum. Şeklinde Beyanda Bulunmuştur.

2 - Mağdur-Müşteki Metin KORKMAZ Beyanında : 09.11.2005 tarihinde saat 11:30 ile 12:00 sıralarında Şemdinli ilçe merkezinde Özipek Pasajı’nda Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitapevi’nin arkasında bulunan mutfak bölümünde ben, Seferi YILMAZ ve amcamın oğlu Mehmet Zahir KORKMAZ yemek pişiriyorduk. Yemek pişmişti. Yemeği masanın üzerine koymuştuk. Seferi YILMAZ’ın Kitapevinin arkasında bulunan aynı Kitapevinin içerisinde kitapların bulunduğu bölümle kitap rafları kontra plakla ayrılmış mutfak bölümünün ortasında bir masa vardı. Ben masanın arkasındaydım. Mehmet Zahir KORKMAZ ve Seferi YILMAZ masanın kapıya yakın tarafındaydı. İkisi de masada yan yana oturmuşlardı. Sonra birden Kitapevinin camının kırıldığını duyduk. Kırılan camlarda yere düşünce bir gürültü oldu. Seferi YILMAZ ve Mehmet Zahir KORKMAZ ayağa kalktılar. Seferi YILMAZ daha önce kapıya doğru hareket etti. Ardından Mehmet Zahir Kitapevinin giriş kapısına yöneldi. Seferi YILMAZ bomba var diye bağırdı. Benim kaçma imkânım yoktu. Önümde masa vardı. Zaman yoktu. Bu nedenle kendimi yere attım. İlk önce Seferi YILMAZ dükkândan dışarı çıktı. Mehmet Zahir KORKMAZ Kitapevinden çıkmak üzere iken birinci el bombası patladı. Ben birinci bombanın patladığını duydum. Ardından ikinci el bombasını bana 1,5-2 metre uzaklıkta alev almış şekilde döndüğünü gördüm. Ben başımı korumak için masanın arkasına köşeye soktum. Amacım başımı ve vücudumun yukarısını korumaktı. Bomba da patlayınca ben kalçamdan ve bacağımdan yaralandım. Mağdurdan soruldu: Cevaben: Birinci patlayan bomban benden 4 metre kadar uzaklıktaydı. İkinci bomba bana daha yakındı. Ben el bombasını atan kişiyi görmedim. Bomba patlayınca özellikle ikinci el bombası patlayınca her şey üzerime yıkıldı. 1,5-2 dakika kadar bekledikten sonra üzerimdekileri atıp sürünerek el hareketiyle Kitapevinin kapısına doğru yöneldim. Yaralıyım beni kurtarın diye bağırdım. Başımı Kitapevinin dışına doğru çıkardım. Hatırladığım kadarıyla Naif ERLER ve Bedri YALÇIN beni aldılar. Pasajın dışına çıkıp Necmettin KEYFİ’nin arabası ile Şemdinli Devlet Hastanesi’ne getirdiler. Orada tedavi gördüm. Ben bu saldırıyı kimin gerçekleştirdiğini bilmiyorum. Ben bu saldırıyı yapanlar ve beni yaralayan şahıs veya şahıslardan şikâyetçiyim dedi. Tanıktan soruldu: Cevaben: Patlamanın olduğu saatte Özipek pasajında Seferi YILMAZ’a ait Umut Kitapevi, bana ait kundura dükkânı ve pasajın giriş kapısında Naif ERLER’e ait işyeri açık idi. Diğer işyerleri kapalı idi. Öğle vakti olduğu için herhalde yemeğe gitmişlerdi. Pasajımızın içerisinde bir tane berber dükkânı vardı. Sahibi Van’a gitmişti. Bir tane de iddia bayii vardı. Oda her hal de yemeğe gitmişti. Yemekten önce kendilerini yemeğe çağırmak için pasaja bir bakmıştım. Şeklinde Beyanda Bulunmuştur.