Nutuk/4. bölüm/Düvel-i İtilâfiye fevkalâde mümessillerinin Ali Rıza Paşa Kabinesi'ne verdikleri müşterek takrir

Vikikaynak, özgür kütüphane

Efendiler, şimdi, Seryaver Salih Bey vedâatiyle gönderildiğini arz ettiğim, Düvel-i İtilâfiye fevkalâde mümessillerinin, Ali Rıza Paşa Kabinesi’ne verdikleri müşterek takrirden de bir nebze bahsedeyim:

Fransa, Büyük Britanya ve İtalya fevkalâde komiserleri, Karadeniz Ordusu Başkumandanı Sir George Milne ile Osmanlı Harbiye Nâzırı arasında cereyân eden birtakım muhhaberâta, Osmanlı Hükümeti’nin nazar-ı dikkatini celp ettikten sonra, “bu muhhaberâttan vâzıhan anlaşılıyor ki, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa, Karadeniz Ordusu Başkumandanı’nın, Paris’teki Meclis-i Âli’nin kararlarına tebaan, verdiği talimatı tatbik edecek yerde, memuriyet-i âliyesinin istilzam ettiği mes’ûliyetten kaçınarak, birtakım gayr-i kabil-i kabul mazeretler ve sebepler serd etmiştir.

Fevkalâde komiserler, Harbiye Nâzırı’nın aldığı vaziyetin mûcib olacağı vahim netâyic hakkında Osmanlı Hükümeti’nin nazar-ı dikkatini celp etmekle beraber, Karadeniz Ordusu Başkumandanı tarafından tebliğ olunan konferans kararlarının tatbiki için ne gibi tedâbîr almayı düşündüğünü öğrenmek ister.

Fevkalâde komiserler, vakadan haberdâr olan Müttefikîn Meclis-i Âlisi’ni tenvîr etmek üzere, Meclis-i Âli namına verilen emirlerin, Harbiye Nâzırı tarafından yapılmaması hususunu, Osmanlı Hükümeti’nin nasıl mütâlaa ettiğini derhal bildirmesini talep eder.” diyorlar.

Efendiler, Osmanlı Hükümeti bu takrire verdiği cevapta: “İzmir’in bidayet-i işgalinin nasıl vuku bulduğunu, muhtelit komisyonun tahkikatını ve tahkikata kadar geçen zaman zarfında, Yunan yırtıcılığı karşısında halkın hıfz-ı hayat ve sıyânet-i namus kaydına düştüğünü ve hükümetle ordunun daima tahkik komisyonunun adl ü nasfetine itimat ettiğini ve yalnız akan kanları, muvakkaten olsun dindirmek için Osmanlı Harbiye Nezareti’nin, General Milne cenaplarına 23 Ağustos 335 tarihli tezkere ile teklifte bulunmuş olduğunu zikr ve bu teklifin, Yunan kıtaatıyla Kuvâ-yı Milliye arasına Osmanlı kıtaatı vaz’ından ibaret olduğunu ve bu teklifin reddolunduğunu” ifade ediyor.

Sonra, “mıntaka-i işgalin Yunan kıtaatından gayrı, İtilâf kıtaatı tarafından işgali teklifine ait, 20 ve 27 Ağustos 335 tarihli iki kıta tezkereye ve bunların da cevapsız kaldığına” işaret olunuyor.

Bundan sonra da; “General Milne cenaplarının, tahdîd-i hudûdu gösterir tezkerelerinin (3 Teşrinisani 335) Harbiye Nezareti’ne gönderildiği noktasına temas edilerek, Harbiye Nâzırı’nın böyle bir tebliğin ahkâmını tatbike re’sen salâhiyettar bulunmadığından, hükümete mürâcaatından ve hükümetçe de komiserlere arz-ı hal edildiğinden” bahsolunuyor.

Ba’dehu, –muvakkat hatt-ı hudûdun Yunanlılar tarafından tamamî-i işgaline mümânaat eden– kuvvetin ahali kütlesinden ibaret olduğunu söylüyor. Hükümetin ve ordunun halka mukavemet ibrâzında âciz olduğunu beyan ederek meselenin çare-i hal ve adlini tekrar niyaz ettikten sonra “gerek hükümet ve gerek Harbiye Nezareti güya Meclis-i Âli mukarrerâtını tatbik etmiyor gibi bir töhmetten artık tahlîse mürüvveten delâlet buyurulması” niyazlarına ihtirâmât-ı fâikasını da zam ve ilâve ederek cevapnameye hitam veriliyor (Vesika: 218).

Muhterem Efendiler, şimdi de Cemal Paşa’nın mektupları muhteviyâtında, temas ettikleri noktalara da işaret edeceğim.

Harbiye Nâzırı, bize İtilâf Devletleri komiserlerinin takririni okuturken, bir taraftan da öteden beri yaptırmak veyahut bizi yapmaktan menetmek istediği noktaları tekrar ve teyid ediyordu. Cemal Paşa, arzularını bu defa serd ve teklif ederken bu takriri de okutmak suretiyle, bizim ahvâl-i ruhiye ve maneviyemiz üzerinde müessir olmayı düşünmüş bulunduğuna, bilmem ihtimal vermek câiz olur mu?

Cemal Paşa, Düvel-i İtilâfiye’nin temâyülât-ı siyasiyesinden bahsettikten sonra, hükümet, Wilson prensipleri esası dahilinde kabul edebilecekleri ıslâhâtı vaad eden bir beyannameyi karîben neşredecektir. Dahiliye Nâzırı’nı gücendirmemelidir ve çünkü istifa eder. Bu takdirde buhran olur. Meclis’in küşâdında Dahiliye ve Hariciye Nâzırlarının tebdili muhakkaktır. Düşmanlar, Meclis’i küşâd ettirmemek istiyor, hatta Muhipler Cemiyeti’nin zât-ı şâhâneye mürâcaatla bu Meclis’in meşrû’ olmadığını beyan ve feshini isteyecekleri haber alındı (Vesika: 219) diyor ve mebusların Ankara’ya gelmesi meselesinden bahsediyor.