İçeriğe atla

Zafername tahmisi

Vikikaynak, özgür kütüphane
Zafername
Ziya Paşa'nın eserleri
Zafername
Tahmis
Zafername Şerhi (Vikikaynak'a aktarılmadı)
Sonrası
Zafer-Nâme Reddiyesi
Fâzıl Paşa’nın Ziyâ Paşa Hakkındaki Kıtaları


İZMİD MUTASARRIFI SA'ADETLÜ FAZIL PAŞA HAZRETLERİ'NİN
HAKK-I ALİ-Y İ HAZRET-i SADARET-PENAHİ'DE İNŞADINA MUVAFFAK
OLDUKLARI «ZAFER-NAME» ÜZERİNE KARANTİ N A KITABETİ'NDEN

MÜTEKA'İD HAYRİ EFENDİ ' NİN NAZMEY L EDİG İ TAHMIS-İ NEFİS'DİR





Habbeza, nasr-ı hümayun-u bedi-ül-ahvalâ
Ni'meza feth-i beşaret-alem-i ferruhfalâ
Dese ukbada seza gıpta ile Rüstem-i Zal;
Barekâllah, zehi kevkebe-i âlel'âlâ
Levhaşallah, acep nusret ü feyz ü ikbalâ..

İşte tarih-i selef, lâzım ise bahsetmek,
Sath-ı âlemde nice mâreke geçti gerçek.
Bunu der müttefikan yerde beşer, gökte melek:
Hak bu kim görmedi agaz edeli devre felek
Böyle bir feth ü zafer, böyle şüküh ü iclâl...

Yer göğe gök de yere eyledi dehşetle nigâh,
Hayretinden aradı herbiri bir cay-ı penah,
Etti sükkân-ı semavat ü zemin nale vü ah,
Lerze saldı feleğe nâre-i Hayyâk Allahâ
Râşe verdi küreye gulgule-i Ya Mütealâ

Edelim dikkat ile cümle tevarihe nazar
Matla-ı şarktan aksa-yı ekalime kadar:
Gerçi geldi nice sahiphaşem ü feth ü zafer,
Kimseler olmadı bu feth-i mübine mazhar,
Ne Sekender ne Hülâgü ne Sezar ü Anibal.

Safder ü safşikeni böyle gerektir sadrın:
Olmadı şimdiyedek faili hiçbir gadrin,
Namını eyledi tecdit gaza-yı Bedr'in
Aferin himmetine asaf-ı âlikadrin,
Oldu şayeste-i tevfik-i Cenabı Müteal.


Mevc urup kandiye burcunda muzaffer alemi
Avrupa oldu dilâşüfte-i hüsn-ü rakamı,
Çünkü bir hizmet idi devletine mültezemi,
Girit'i aldı geri hizmet-i seyf ü kalemi
Halkına gelmiş iken daiye-i istiklâl.

Devleti hüsn-ü idare ise maksud ü murat
Ona pek mani imiş kesret-i emsar ü bilât.
Etti bu kaide-i hikmeti kendi icat,
Devleti eyledi bir öyle belâdan azat
Yoksa pek müşkül olurdu şu zamanda ahval,

Sıcacık halvet iken cariyeler ile yeri,
Turfe güyalık ederken geceler bendeleri,
Bisebep terkederek böyle huzur u hazarı,
İhtiyar eyledi bu kışta şu müşkül seferi,
Yoksa kim etmiş idi kendisini istiskalâ

Kışla-i fikri olup ceyş-i zaferle memlü
Kal'a-i zihnine endişe-i feth etti gulü.
Kılıcın çekti kınından diyerek “Kande adû”.
Bu ne gayret, ne hamiyyet, ne şecaattir buâ
Hiç görülmüş mü tevarib-i selefte emsal?

Ten-i nazendesi ne nazik igen pek de ne kart,
Kendine mani-i azm olmadı, kânun ile mart,
Ona nispetle cebandır şücean-ı Ispart,
Askere verdi kumandayı misal-i Bonapart
Gerçi kim gelmedi hiç silsilesinde general.
Yirmi beş kıta sefine idi hükmünde Fidel,

Tuttu bir rum vapurun bir sene ikdama bedel,
Hiç bahriyeden agâh değilken evvel
Vermedi ablokada şan-ı donanmaya halel,
İngiliz devletine olsa sezadır amiral.
Çünkü her kârda tercih olunur şerr-i ehaf,
Etti hükkâm-ı müsclmana nasarayı halef;

Tir-i ta'ne bu sebepten olamaz zatı hedef:
Vakıa haylıca can haylıca mal oldu telef,
Etti amma ki cezire şerefin istihsal.

Zat-ı Haydar-şiyemi azmedeli bu sefere
Baş keserler kılıcı namına cümle kefere.

Vermedi ruhsat-ı takib-i adu bir. nefere,
İktifa eyledi El'afvü zekât-üz-zafer'e,
Etmedi taife-i bagıyeyi istisal.
Gerçi her fende müsellemdir o sadrın zatı,
İlm-i inşada hususi ile malümatı;

Başka davada bulunmaz diyelim ispatı,
Ya o takrire, ki tafsil eder icraatı,
Hüsn-ü tâbir ü belügatte bulunmaz emsal.
Öyle takrir ki herbir sözü dürr ü meknun,
Öyle bir nusha ki her satrı mezaya-yı füsun.

Gören ol mülhemeyi ya nice olmaz meftun:
Serteser şive-i icaz ü scraser mazmun,
Lâfzı pürnükte vü her nüktesi lebriz-i hayal.
Gösterir kilk-i füsunkârı günü şep yerine,
Arzeder şimşeği kasteylese kevkep yerine,

Saydırır bir deveyi istese merkep yerine,
Kan saçar hame-i hunrizi mürekkep yerine
Meşrebi mâreke-i rezme olunca meyyal.
Seyrine göz eremez kilk-i hünercamesinin,
Nur-u mâna üzerinde dolaşır hâmesinin,

Oku bu beytini dikkatle Zafernamesinin:
Zülf-i yâre dokunur meselede hamesinin
Târ-ı mâna dökülür payına kangal kangal.
Ne yazarsa olur ıtrasına mecbur cihan,
Ne yaparsa eder elbette taaccüp insan.

Ya nasıl olmasın âsarına âdem hayran:
Yazdığı şeylere Mümtaz ü Fuat alkışhan,
Gördüğü işlere Tavkim ü Ceride tellâl.
Az gelir sıytını tarif için her ne desem.
Kulunuz Avrupa'nın halini gerçi bilmem.

Bunu bir diplomat ağzından işittim akdem:
Öyle bir şöhrete malik ki mülük-ü âlem
Namını bilse eğer elbet anar bil'ibcal,

Bir işi yapmayı zihninde eğer peyler ise
Onu icra eder elbet ne eder eyler ise,

Oluyor haric-i imkân sanılan şeyler ise,
Öyle bir kudrete malik ki murat eyler ise
Görünür suret-i imkânda nice emr-i muhal
Etti teshir dirayetle Şeh-i Devran'ı
Yaradı kendisine Saltanat-ı Osmani.

Zatına dense seza Şah-ı Cihan-ı sani,
Kendi sultan değil arama ki nice sultanı
Maksadı üzre eder bende gibi istimal
Şeh-i Devran ile yok beynine hail perde,
Yadolunmaz şu kadar var ki adı mimberde;

Yoksa ol rütbe yürür hükmü ki herbir yerde,
Padişahın adı vardır yalınız dillerde,
Zatıdır taht-ı hükümette hakiki faal
Kalbi ayine-i ilham-ı Hudavend-i ezel,
Zatı mürsel gibi masüm-u hatayâ vü zelel,

Kimseler eyliyemez kendi ile bahs ü cedel,
Her ne işler ise lâyüs'elü amma yef'al,
Her ne hükmeylese azade-i takyid-i sual,
Katli valiye verip Şam'da devlet hükmü
Kıldı telif-i muadat-ı raiyyet hükmü.

Verdi Lübnan'da nasaraya emaret hükmü,
Mısr'da eyledi tağyir-i veraset hükmü,
Btti bir yüzbaşıyı Memleketeyn üzre kıral.
Terk-i emlâk edip islâmdan on bin hane
Hicret etmişti itaat ederek fermana.

Şart edip rekz-i âlem etmeyi kahharane
Belgrat kal'asın ihsan ile Sırbistan'a
Devletin kıldı tamamiyyetini istikmal.
Kenez'i nuhs-u belâgat-eseri koydu yola,
Salamaz gayri mukaddemki gibi sağa sola.

Öyle me'mende ne hacet olacak karakola,
Karadağ kulelerin yıktı ise hükmü n'ola:
Peşşe tevfik-i Huda ile eder kal'-ı cibal.

Azmine yaver olur ise eğer kasd-ı Huda
Kıptıyan cayı olur mesned-i sadr-ı vâlâ.

Yalınız etti yahudiler için istisna;
Rumdan, ermeniden yaptı müşir ü balâ:
Eyledi resm-i musavat-ı hukuku ikmal.
Bir zaman akçece görmüştü Hazine kıllet,
Almayıp aylığını halk çekerdi zillet.

Ya nasıl zatına şükretmiye şimdi millet:
Verdi maliyeye tedbir-i musibi bereket,
Buldu hep saye-i lütfunda cihan vüs'at-i hal.
Fukara, zam ile vergisi, edilmez tâciz;
Sanma âşar ile ağnam rüsumun naçiz.

Buldu güya yeni bir mâden-i sim ü ibriz:
Tuz, tütün resme girip oldu hazine lebriz,
Etti tahvil ü kavaimle nükut istihsal.
Devlete Avrupa emniyet eder mi, heyhat,
Lütfedip eylemese arz-ı kefalet ol zatâ

İşte, lâzımsa bu davaya delil ü ispat:
İtibarı ile yaptı nice istikrazat,
Yoksa maliye işinde görülürdü işkâl,
Konferansta diyelim kendi cebanet etmiş,
Şam işin âhara sehv ile emanet etmiş,

Ne hamiyet ne sadakat ne metanet etmiş,
Tutalım cümle umurunda hıyanet etmiş,
Şu Girit hizmetini var mıdır inkâra mecal?
Şam'da nam bırakmaksa Fuat'ın kâmı,
Katliâm etmeğe hacet ne idi islâmı?

Etse taklit yetişmez mi o nik-encamıâ
Böyle iş görmeli ipka ise maksat namı,
Ne reva şöhret için Zemzem'e olmak bevval.
Öyle âlidir o mahsud-u güzin-i eslâf,
Bir lisanda ona şayeste bulunmaz evsaf.

Böyle vasfeyler idi zatını görse Vassaf:
Ehl-i seyf, ehl-i kalem, ehl-i dil, ehl-i insaf,
Muhsin ü mikrim ü memduh u gayur ü faal.

Daver-i mülk-ü hüner, safder-i nusrat-rehber,
Kahraman-kudret ü ahendil ü Rüstem-peyker,

Murtaza-meşreb ü hemtab'-ı Halil-i Azer,
Hami-i din-i mübin, muhyi-i şer'-i enver,
Hafız-ı Devlet ü derhemkün-ü evsan-ı dalâl.
Bir zaman Padişeh-i Alem'e muğber oldu,
Emrine ol dahi encam müsahhar oldu.

Hâsılı hep şeref-i talihe mazhar oldu,
Hangi hengâmeye girdiyse muzaffer oldu,
Değmedi ârızına lütme-i Elharbü sical.
Olamaz faris-i ikbale yürütmek ağrep
Sevt-i gayret ile divarı misal-i merkep.

Az zamanda şu kadar feyze nedir başka sebep:
Esb-i Devlet bu terakkide gider miydi acep
Olmasa himmeti mehmizzen-i isticalâ
Kime ne kendisinin karnı ya aç ya toksa?
Çok mudur parmak atıp her işe burnun soksa?

Geri versin diyelim zatına bunlar çoksa;
Kendinin gayret-i milliyesi koymaz, yoksa
Çekilir yük mü bu mihnet kişi olsa hammalâ
Eyliyen veçh-i dilârasına bir kerre nigâh
Bir daha âleme bakmaktan eder istikrah.

Ütlübülhayr mealinden olursun agâh,
Nazar et suret-i zibasına, maşaallah,
Nedir ol veçh-i mubarek, nedir ol hüsn-ü cemalâ
Afitaba yüzünün varsa da veçh-i şebehi
Andırır tal'at-i meymun ü ferahnaki mehi.

Onda kıl san'at-ı Mevlâya serapa nigehi:
Kad değil kamet-i matbuası bir serv-i sehi,
Göz değil çeşm-i dilârası, yenabi'-i zülâl.
Harem-i hasına dahil olamazlar eclâf,
Ulemanın eder âmalini daim is'af.

Eylemez nesl-i Resul'ü alenen istihfaf,
Öyle düstur-u muazzam ki Nakibül'eşraf
Gelse ger meclisine cayi olur saff-ı nial,

Bezm-i adline müsavi çakıcı, tamburacı;
Meclisinde bir olur lâgutacı, usturacı;

Tanımaz çizmeci ya losturacı, mosturacı,
Öyle nazik ki, eğer şapkalı bir kunduracı
Evine gelse eder ta kapıdan istikbal.
Oratörler, avukatlar yanına gelse eğer
Onu ilzamda elbette kalırlar muztar.

Bu değildir yalnız zat-ı şerifinde hüner,
Öyle bir cerbeze-i nutku da var kim eyler
Hasmının hakkı dahi olsa elinde iptal.
Geçti göhrette mülük-ü Arab ü İran'ı,
İttihaz eyledi elkab-ı hükümdaranı.

Monitörlerde Son Altes yazılır unvanı;
Çok mudur Avrupa'ya gitse ukab-ı şanı,
Beykoz'a Gekbüze'den gelse acep mi kartalâ
Mazhar olsa gazab-ı pâkine şir-i nerre
Dehşetinden dağılır cismi misal-i zerre.

Muziyat olmasın asayiş-i hale garre:
Kahrına uğramadı, uğrasalar bir kerre,
Ne tavanlarda gezer fare, ne dağlarda çakal.
Bazı ahvalde eylerse ağırca hakaret
Herbirinde bulunur bir nice sırr ü hikmet.

Ona tembel demek elbette hatadır, elbetâ
Hep teenni-i hakimaneden eyler neş'et
Tab'-ı pâkinde eğer var ise cüzi ihmal.
Mün ü Hatem denemez zatının emsalidir
Ki bunun bendeleri lütfu ile malidir.

Arızi sanma bunu, kendisinin halidir,
Himmet ü meşrebi de tab'ı gibi âlidir
Çünkü esma olunur nâsa semadan inzal. —
Himmetiyle edeli kaide-i adl zuhur
Nice mazlumların hatırı oldu mesrur.

Böyle lütfun kim eder şükrünü ifada kusur:
Sayesinde o kadar etti cihan kesb-i huzur
Eylemez kimse duasında dakika ihmal.

Nefreti olsa da fâzıllara ol kâmverin
Oğlunu terbiye etmek gibidir bir pederin.

Yoksa temyiz eder beynini şap ü şekerin,
Hanümanı yıkılırdı nice ehl-i hünerin
Canib-i affa eğer olmasa tab'ı meyyal.
Çünkü âlâ sözü eyler kötüsünden temyiz
Nutku tesir eder olsa da gayetle veciz.

Ehl-i hacâta olur her sühani şevkengiz:
Nakd-i vâdi ile hemyan-ı zaruret lebriz,
Zer-i nutku ile ceyb-i fukara malamâl.
Olalı turfe nümayan garabât-ı şüun
Görmedi mislini bu çarsu-yu reyb-i münun.

Hasedinden yeridir yerlere geçse Karun:
Kâle-i servet ü daratına olmaz arşun,
Galle-i nimet-i bigayeti bilmez mikyal.
Servet ü nimeti mahsul-i tasarruftur, inan,
İrtikâba veremez meşrebi çünkü imkân.

Şu yetişmez mi bu davaya gerekse burhan:
Vali-i Mısr ile Sultandan alırdı ihsan
Maksadı olsa idi cem'-i nükud ü emval.
Gördüğü hizmete emlâki olunsa tatbik
Acıyıp haline insaf eder ehl-i tetkik.

Zaten ahşap idi hem kendine nispet ile dıyk,
Beytini, malini yaktıysa eğer nâr-ı harik,
Kârgirini bina eyler onun Beytülmal.

Fetheden âlem-i endişeyi şemşirindir,
Zapteden memleketi tiğ-ı cihangirindir,
Veren ümmid-i teceddüt bize takririndir,
Asafââ himmet-i mahsusa-i tedbirindir
Eyliyen Devleti bu hadd-i kemale isal.

Bozdu ahlâkını hep Millet-i Osmaniye,
Kalmadı kimsede hiç gayret-i osmaniye,
Gitti eski şeref ü şevket-i osmaniye,
Girdi bir halete kim Devlet-i Osmaniye
Hissolunmaz gibidir şaibe-i izmihlği,

Gerçi pek çok hüner ister yoğu var göstermek,
Onu düzmekten inandırması müşküldür pek.
Eyledi haylı vukuat da yardım gerçek,
Ne dirayet bu ki yirmi senedir vâdederek
Aldatıp Avrupa'yı âlemi ettin iğfal.

Oldu mağlüb u müsahhar sana Sultan-ı Cihan,
Nice yıl ettin onun namına hükm ü ferman.
Ne kadar fikr ü taaccüp edilirse şayan:
Bu ne talih ki cihan hasmın iken bunca zaman
Müstakillen olasın tahtnişin-i ikbalâ

Vâd-i ıslaha dahi eylemeyip emniyet
Hikmetamiz olan ef'ali sanırlar cinnet.
Her belâyı sana bizzat ederler nispet,
Müslüman lânet eder, gayrimüselman lânet,
Kimseler kıymetini bilmedi hâlâ, bu ne halâ

Bezm-i ülfette soğuktur o kadar germi-i bahs,
Eder insana yılan gibi eser germi-i bahs.
Bu hararetle eğer gider ise germi-i bahs
Erbaine kadar elbette sürer germi-i bahs
sem ben ne kadar vasfını etmek icmal.

İhtiyarım, beni lâl eyledi lütfun, ne deyimâ
Vasfına söz bulamam, n'eyliyeyim, n'işliyeyim,
Fâzıl-ı şair ile bari sözü bir edeyim:
Asafâ, ömrümü evsafına hasreyliyeyim
Bir zaman Kabız-ı Ervah ederse imhal.

Olarak müstenid-i şime-i afv ü safhın
Nâtini Fâzıl eder, Hayri kulun da şerhin.
Genç iken söylememişti yine zemm ü kadhin,
Fâzıl-ı pire ateh gelse de söyler medhin:
Soy köpek kalmasa da dişleri durmaz battal.

Gâh dağlarda ve sahrada zamanım geçti,
Gâh Maliyede dâvada zamanım geçti,
Hâsılı hırs ile hülyada zamanım geçti,
Dalkavuklukta mudarada zamanım geçti,
Olmadım şimdiyedek mazhar-ı feyz ü âmal.

Nale-i hırsımı encam işitti lütfun,
Bana ilka-yı hayat eyledi gitti lütfun,
Şuaranın yüreği yağın eritti lütfun,
Âcizim şükrünü ifada ki etti lütfun
Şem'-i maksudumu âhır nefesimde iş'al.

Yes ü hırman ile benzim sararıp solmuş idi,
Ehl-i matlüp saçımla sakalım yolmuş idi,
Galiba mihnet ile çille dahi dolmuş idi;
Mutasarrıflığa bir kıt'a sebep olmuş idi,
Bu kasidem beni valiliğe eyler isal.

Nitekim şehr-i mayıs tıpça şifa mevsimidir,
Ehl-i hacâta seher vakti sefa mevsimidir,
Edelim sıdk ile Mevlâya rica, mevsimidir,
Yeter ey hame, ko tasdii, dua mevsimidir,
Tut yüzün kıbleye, aç başını ba saffet-i bâlâ

Ta ki ateşte bula mürg-u semender me-va
Ede hakisteri kaknusu demadem ihya,
Göstere nesr-i felek cünbiş-i pervazniima,
Ta ki pervaz ede âfakta simürğ u hüma,
gepk-i dâratını çâk etmiye şahin-i zeval.

Olmayıp kendisi azürdedil-i bud ü nebut,
Kıla Hak kendini vareste-i târiz-i hasut,
Kadd-i matbuu boyunca ola zılli memdut,
Lütf u ihsanı gibi ömrü ola namâdut,
Din ü imanı kadar kesbede feyz ü ikbal.