Marifetname/45

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu kütüphane maddesinin biçim olarak Vikikaynak standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.

Düzenleme yapıldıktan sonra bu açıklama silinmelidir.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM[değiştir]

Muhafazası lazım olan cânın bileşik uzuvlarının mahiyet, yer ve

menfaatlerini; insan bedeninin sıhhatinin esaslarını; bazı münferit gıda ve

ilaçların tabiat ve hükümlerini; bazı yiyecek ve meyvelerin fayda ve

faziletlerini; insan vücudunu ısıtan ve güzelleştiren bazı elbisenin şekil

ve renklerini onbir madde ile bildirir.


Birinci Madde[değiştir]

Ruhun, muhafazası lazım gelen bileşik uzuvlarının mahiyet, yer ve

menfaatlerini bildirir.


Ey aziz, malum olsun ki, tabibler demişlerdir ki: insan bedeninde bulunan

canın bileşik uzuvları, bu sayılandır ki: Dimağ, gözler, kulaklar, dil,

akçiğer, kalb, diyafram, göğüs, mide, bağırsaklar, karaciğer, safra, dalak,

böbrekler, mesane, husyeler, kamış ve kadınlarda rahim ve memelerdir.

Bunların hepsi, muhafazası vâcib olandır.

Dimağ (beyin): Yumuşak ve bağımlı bir cevherdir ki, rengi beyaz

bulunmuştur. O, atar ve toplar damarların özünden, dimağın anası olan zardan

ve kafatasına bitişik olan zardan bileşmiştir. Dimağın yapısı bir üçgene

benzer ki, onun tabanı başın ön tarafında, iki kenarı ile kuşatılmış olan

açıları başın arka nahiyesinde kılınmıştır. Bedenin his ve hareketi, dimağ

ile tamamlanmıştır ki, beden hisleri yumuşak sinirler ve uzuvların

hareketleri, sert sinirler vasıtasıyle bulunmuştur. Hikmetleri yukarıda

bilinmiştir.

Gözler: İkisinden her birisi yedişer tabakadan ve üçer rutubetten

bileşmiştir. Toplamı, on tabaka demekle bilinmiştir. Birinci tabaka,

mültehimedir ki, havaya temas eden tabakadır. İkinci tabaka, kariniyyedir

ki mültehimeden sonradır. O, renksiz yaratılmıştır ki, altında olan

tabakanın rengiyle renkli kılınmıştır. Üçüncü tabaka, ayniyyedir ki, ya

siyah veya şehlâdır. Ya sarı veya mavidir. Mültehimenin altında, rengiyle

benzeşmiş zehradır. Ayniyye tabakasından sonra beyaz rutubettir ki, şeffaf

ve berraktır. bundan sonra camsı rutubettir ki, erimiş cama benzer. Beşinci

tabaka, şebekiyedir ki, camsı rutubetten sonradır. altıncı tabaka,

meşimiyedir ki, ona benzemiştir. Yedinci tabaka, salbeyidir ki, hepsinden

sert ve göz kemiğine bitişik bulunmuştur. Bu tabakaların faydaları uzun

bir zeyl olduğundan, kısa geçilmiştir.

Kulaklar: İkisinden her birisi sadece et, kıkırdak ve hassas sinirden

bileşmiştir. Menfaatleri, sesi kabul etmek bilinmiştir.

Dil: Et, atar ve toplar damarlar ile hassas sinirden ve yemek borusuna

bitişik olan zardan bileşmiştir. Menfaati, yemeğin tadını almak, lokmayı

çevirmek, kelamı eda etmek ve yutmayı tamamlamak bulunmuştur.

Akciğer: Kırmızı gül renginde olan etten ve kendi borusunun

kıkırdaklarından ve yürekten biten atar damarlardan bileşmiştir. Akciğer,

kendi zatında hissizdir. Lakin zarının az bir hissi vardır. Bunun menfaati,

yürekte doğan tabii hareketten bedeni revaçlandırmak bilinmiştir.

Yürek: Kozalak şeklinde koni bir cisimdir ki, tabanı göğsün ortasında,

tepesi sol tarafta konulmuştur. Rengi kırmızı nar bulunmuştur. O, latif et

ile sert zardan bileşmiştir. O, tabii hareketin menbaı bilinmiştir. Onun

iki karıncığı vardır ki, sağ karıncığı, az ruh ve çok kan ile dolu olmuştur.

Onun kanalları vardır ki, onlarla yürekten akciğer tarafına gıda gidip,

akciğerden yüreğe ferah hava gelmiştir. Onun sol karıncığı, az kan ve çok

ruh ile dolmuştur. O, atardamarların bitiş yeri olmuştur.

Diyafram yani göğüs perdesi: Sağlam et, hassas ve hareketli sinirden

bileşmiştir. Bunun menfaati, göğsün yayılması ve büzülmesi bulunmuştur.

Mide: Yumru bir organdır ki, et, sinir, atar ve toplar damarlardan

bileşmiştir. O, üç cüze bölünmüştür. Bir cüzüne yemek borusu, birine mide

ağzı ve birine mide dibi denilmiştir. Yemek borusu, ağızdan gelip, bağır

kemiği bitiminde son bulmuştur. Mide ağzı, yemek borusu bitimindedir ki,

etsiz kılınmıştır. Mide dibi, etli yaratılmıştır. Yeri, göbeğin üstüdür.

Midenin menfaati, gıdayı hazmetme bilinmiştir.

Bağırsaklar: Katlanmış hassas sinirsi cisimler bulunmuştur. Sinri, yağ, atar

ve toplar damarlardan bileşmişlerdir. Bunlar sayıca yedidir ki; birine

kapakçık, birine oniki parmak, birine tutucu, birine ince, birine eğri,

birine kolon ve birine düz denilmiştir. Düz barsak, makat halkasına

bitişiktir. Bunların menfaatleri artık gıdayı atmak bilinmiştir.

Karaciğer: Et, atar ve toplar damarlar ile kendini örten zardan

bileşmiştir. Bunun kendi zatında hissi olmayıp, zarının hissi çok

bulunmuştur. Bunun rengi, donmuş kana benzetilmiştir. Karaciğer ki,

kandamarlarının bitişik yeri bulunmuştur. Bunun yeri, sağ tarafta uygundur.

Dışı, arka kaburgalara bitişik, içi mideye mutabık, üstü göğüs diyaframına

yetişik, altı, leğen kemiğine ulaşık bulunmuştur. Bunun menfaati, uzuvlara

gıda vermek için, kan üretmek bilinmiştir.

Safra: Karaciğere yapışık yaratılmıştır. O, safra (öd) kesesi kılınmıştır.

Bunun menfaati, safrayı, karaciğerden çekmek bilinmiştir.

Dalak: Boğumlu bir cisimdir ki, et ve atardamarlardan bileşmiştir. Rengi,

karaciğere benzer bulunmuştur. Kendi zatında hissi olmayıp, zarı hassas

kılınmıştır. Bunun yeri, sol tarafta, arka kaburgalar ile midenin arasında

tayin olunmuştur. Siyah köpüğe kese bulunmuştur. Bunun menfaati, o ödü

karaciğerden kendine çekmek bilinmiştir.

Böbrekler: İkisinden her birisi, az kırmızı olan sert et ile çok yağdan ve

atar damarlardan bileşmiştir. Böbrek ki, onun kendi nefsinde hissi olmayıp,

zarının hissi çok bulunmuştur. Bunun yeri, sırtın altında kılınmıştır.

Menfaati, ciğerden idrarı çekip, mesaneye akıtmak bilinmiştir.

Mesâne: Damarlar ile katlanmış sinirsel bir cisimden ve atar damarlardan

bileşmiştir. Bunun yeri, makat ile kasık arası bulunmuştur. Menfaati,

idrarı toplama ve dışarı atma bilinmiştir.

Husyeler: İkisinden her birisi, yağlı beyaz etten ve çok sayıda

atardamardan bileşmiştir. Menfaatleri, meniyi pişirip, oluşturmak

bulunmuştur.

Kamış: Az etten, çok sayıda atar ve toplar damardan bileşmiştir. Menfaati,

yukarıda uzuvların hikmeti bahsinde bilinmiştir.

Rahim: Sinirsel bir cisimdir ki, kadınlarda yaratılmıştır. Yeri, düz

barsak, göbek ve mesâne arasında kılınmıştır. Onun boynu uzun olup, ferce

ulaşıp, dibinde iki husye konulmuştur. Menfaati, nutfeyi çekme ve cenini

koruma bulunmuştur.

Kadın memeleri: İkisinden her birisi yumuşak et, beyaz yağ, çok sayıda atar

ve toplar damarlardan bileşmiştir. Yeri, sinenin dışında, müşahede

kılınmıştır. Menfaati, kanı pişirmek ve süt oluşturmak bilinmiştir.

İşte böyle sanat şaheseri bir binayı, sınıf sınıf imaretlerle tamir edip

güzelleştirmek, dışını ve içini türlü kemallerle süsleyip, güzelleştirmek,

hepsinden daha önemli ve lüzumlu bulunmuştur. Bu sanatları hayretten nice

yüz ibret alınmıştır. (İnsanı en güzel biçimde yaratan, hakîm, musavvir,

bâri ve hâlik olan Allah münezzehtir. Yaratıcıların en güzeli Allah ne

yücedir!)


İkinci Madde[değiştir]

İnsanın beden sıhhatinin korunması esasları olan mizacları bildirir.


Ey aziz, malum olsun ki, tabibler demişlerdir ki: Tıb ilmi, beden ilmidir

ki onun nazarisi ve amelîsi haddizatında iki ilimdir. Birinci ilim,

hıfsızsıhha, sıhhati koruma ve ikincisi tedbir-i illet, tedavidir. Halbuki,

beden sıhhati bir büyük nimettir. Din ve dünya ehline devlet serayesidir.

Vücudu korumak saadettir. Kadir ve kıymetini bilip, kaide ve erkanıyle âmil

olmak hoş ganimettir. Çünkü vücudunun sıhhatini koruyan akıllı kimse,

âfiyet bulur. Cismine illet ârız olmayıp, selamet kalır. Tedbir ve ilaca

ihtiyacı kalmayıp, rahat bulur. bol vakit bulup, Mevla'nın marifetine nail

olur. Şu halde 'Marifetnâme' de ancak sıhhati korumanın kaide ve esaslarını

yazmak ve açıklamak lazım gelir. Ta ki, o devlet ve saadetin kadir ve

kıymetini bilip, fırsat elde iken onu koruyasın. Ömrün oldukça sıhhat ve

âfiyette kalasın. Allah ile dolup, Mevla'yı tanımaya meşgul olasın. Sıhhati

korumanın kaidelerini bili, amel eden kimse, Hak'kın yardımı ile vücut

sıhhatine malik olabilir. Lakin mütahassıs tabib olsa bile, gençlik ve

kuvveti baki edemez. Her şahıs, en uzun ecel olan yüzyirmi sene yaşına

gidemez. Özellikle zaruri iş bulunan tabii ölümün vakti geldiğinde, o nu

bir kimse tehir edemez. Zira ki bedenin oluşum ve bekası, o rutubetle

mümkündür ki, onu gıda edip, fazlalarını atan sıcaklığa yakındır. Şu halde

bu tabii hararet, o maddesi olan tabi rutubeti ayrıştırarak, o rutubet az

kaldığında, bu hararet dahi azalıp, gıda hazmı da zayıf olur. O îrâdı

noksan bulur ki, eğer o îrat olmasaydı, bu beden oluşum müddetinde beka

bulmazdı. O halde bedene dahi gün gün zaaf ve noksan gelir. Ta tabii

rutubet yok olduğunda, tabii hararet dahi söner. Her şahsın kendine mahsus

olan mizac ve kuvveti hasebiyle ömrü müddeti ve mukadder eceli bulunan

tabii ölüm ancak budur.

Bu durumda sıhhati korumanın gayesi budur ki, önce mizacları bilip, onda

zaruri sebebleri, açık sebeblerle bedende bulunan tabii rutubeti

bozulmaktan korumak ve fazla ayrışmadan koruyup, ecele varıncaya dek,

dışarıdan bir zarar isabet etmezse, dört çağdan her yaşı, kedi gereğince

koruyarak, sıhhat ve âfiyette gönül safasıyle ömrünü tamam eder.

Bedenin mizacları, on alâmetle bilinmiştir. Zarurî sebebleri altı adet

bulunmuştur.

İkincisi: Et, yağ ve iç yağdır. Bunların çokluğu bedenini rutubetine, azlığı

kuruluğuna alâmettir. Fakat etin çokluğu, bedenin rutubet ve hararetine,

sadece yağ ve içyağın çokluğu, bedenin rutubet ve soğukluğuna alâmetidir.

Dördüncüsü, beden rengidir ki, onun beyazı, soğukluğuna ve balgam çokluğuna

alâmettir. Kırmızılığı, hararetine ve kan üstünlüğüne alâmettir. İkisinin

bileşimi, itidale alâmettir. Buğday rengi, hararetine alâmettir. Sarılığı,

hararetine ve safra üstünlüğüne alâmettir. Siyahlığı, soğukluğunun ifratına

ve siyah köpük üstünlüğüne alâmettir.

Beşinci, uzuvların yapısıdır ki, göğsün genişliği, nabzın fazla hareketi,

damarların dışta oluşu ve kalınlığı, el, ayak ve kemiklerin büyüklüğü,

bedenin hararetine alâmettir. Bu uzuvların zıt olması, bedenin soğukluğuna

alâmettir.

Altıncısı infial keyfiyetidir ki, süratli infial hangi keyfiyetten olursa

beden dahi o keyfiyette olduğuna delalet eder. Mesela soğukluk

keyfiyetinden süratle müteessir olmak, o bedenin soğukluğuna telalet eder.

Yedincisi tabii fiillerdir ki, fiillerinde olgun olan tabiat, kendi

itidaline, eksik veya bâtıl olan soğukluğuna, yavaş bulunan hararetine

alâmettir. Tabiat sürati hararetine, yavaşlığı soğukluğuna alâmettir.

Sekizincisi uyku ve uyanıklıktır ki, uykunun çokluğu bedenin soğukluk ve

rutubetine, uyanıklığın çokluğu, hararet ve kuruluğuna alâmettir. İkisinin

itidali bedenin itidaline alâmettir.

Dokuzuncusu büyük abdesttir ki, onun keskin kokulusu ve sağlam renklisi

bedenin hararetine, bunun zıttı bedenin soğukluğuna alâmettir.

Onuncusu nefsânî intikallerdir ki, onların kuvvet, sürat ve çokluğu bedenin

hararetine, yavaş hissi bedenin soğukluğuna alâmettir. Devamlılık ve sebatı

bedenin kuruluğuna, çabuk bitişi rutubetine alamettir. Gazap ve şiddet,

cür'et ve hiddet, kelamda sürat ve çokluk bedenin hararetine; vakar ve haya

çokluğu soğukluğuna; kalp zaafı rutubetine; korkaklık ve ürkeklik onun

kuruluğuna alâmettir.

Sayılan bu on alâmetten başka insan bedeninde olan dört karışımdan her

birinin ziyadeleşme ve galebesinin nice almetleri vardır ki, bu

söyleneceklerdir: Kan üstünlüğünün alâmeti, baş ağrısı, sallanma, esneme,

durgunluk, hislerin bulanıklığı, dil kızarması, çıban ve basur çıkması, yüz

yarılması ve burun kanamasıdır. Rüyada kızıl eşya görmek, uyanma anında

ağız tatlılığıdır.

Balgam üstünlüğü: Beyaz renk, hissizlik, deri yumuşaklığı, deri soğukluğu,

tükürük çokluğu, susama azlığı, hazım zayıflığı, vurdumduymazlık, geğirme,

çok uyuma, rüyada su ve kar görme, uyanma anında ağzın tuzluluğudur.

Safra üstünlüğünün alametleri: Renk sarılığı, göz sararması, ağız

kuruması, burun ucu kuruması, şiddetli susama, iştah zayıflığı, kusma

çokluğu, dil sertleşmesi, düşte ateş görme ve uyanınca ağız ekşiliğidir.

Tıpçıların tecrübe ile bildikleri bunlardır. Her şeyi en iyi bilen

Allah'dır.


Üçüncü Madde[değiştir]

İnsan bedeninin sıhhatini koruma kaide ve esaslarından olan altı zarurî

sebebi bildirir.


Ey aziz, malum olsun ki, tabibler demişlerdir ki: Bedenin oluşum bekasının

zarurî sebebleri altıdır.

Birinci sebeb: Bizi kuşatan havadır ki, onu teneffüs edip, akciğer içinde

ruhun dumansı buharı olan fazlalıklarını nefesin itilmesiyle çıkarıp, ruha

itidal vermek için zorunlu olmuştur. Bu hava, madem ki hali üzere safî ve

mutedil kalıp, piş rüzgârlar ve çirkin dumanlarla karışmamıştır. Bedenin

oluşum bekasını ve vücut sıhhatini koruyucu bulunmuştur. Eğer hava, kötü

duman ve rüzgârlarla değiştiyse, hükmü dahi değişmiş bilinmiştir. şu halde

dört mevsimin her biri, kendine uygun olan hastalığı verip, zıttını

giderir. Gerçekten, yaz mevsimi, safrayı çoğaltmakla hastalıklar verip,

rutubeti ayrıştırma ve kalbi ısıtma ile susuzluk ve hareketi ortaya

çıkarır. Sonbahar, gece ve gündüzü, sıcaklık ve soğukluğu değiştirmekle

hastalıkları çoğaltıp, meyveleri çoğaltma ile kanı azaltır, sevdayı

çoğaltır. Kış mevsimi, balgamı çoğaltma ile hastalıkları verip, başın

maddelerini sıkma ile nezle ve öksürüğü ortaya çıkarır. İlkbahar,

karışımları hareket ettirmekle bademcikleri şişirip, kanı çoğaltma ile

maddeli hastalıkları ortaya çıkarır. Bu mevsim, mevsimlerin en

sıhhatlisidir. Hayat ve sıhhat için en uygun ve en latif ve en tatlıdır.

İkinci sebeb cismani sükun ve harekettir. Bu beden hareketi, zaaf ve

kuvvete, azlık ve çoğunlukta, yavaşlık ve süratte muhtelif olduğundan; az ama

çok kuvvetli ve süratli hareketin, bedeni ayrıştırmasından ısıtması daha

çok bulunmuştur. Zayıf ve yavaş olan çok hareketin tesiri, onun aksi

bilinmiştir. Hareket ve sükunun ifratı bedeni soğutur. Hareketin itidali,

yeme ve içmeyi düzenler ve hazma yardım eder.

Üçüncü sebeb: Nefsanî hareket ve sükundur. Bu nefs hareketi, ruh ile kanın

hareketiyle olur. Bu durumda ruh, ya bedenin dışına defaten hareket eder,

şiddetli gazap halinde olduğu gibi. Veya tedric ile hareket eder, ferah ve

lezzet sırasında bulunduğu gibi. Veya ruh bedenin içine defaten hareket

eder. Korku ve ürperme halinde olduğu gibi. Veya yavaşlıkla hareket eder,

hüzün ve keder vaktinde bulunduğu gibi. Veyahut iç ve dışa ard arda hareket

eder. Hacalet zamanında bulunduğu gibi. Ruhun bu anılan hareketlerinde

bedenin üzerine hareket olunan tarafının suhuneti ve kendisinden hareket

olunan tarafın soğukluğu lazımdır. Zira ki, bedenin ısınması kanın

hararetindendir. Soğuması, azlığındandır. Bu hareketin ifratı helak

edicidir. Bu durgunluğun ifratı, soğutucudur.

Dördüncü sebeb, uyku ve uyanıklıktır ki, uyku sükuna benzer, uyanıklık

harekete benzer. Zira ki uyku halinde, ruh, kendi hararetiyle yemeği hazım

içim beden içine yönelip, bedenin dışı, soğukluğu üzere kalır. Onun için

beden, uyurken uyanıklık halinden ziyade örtünmeye muhtaç kalır. Uykunun

ifratı, bedeni ziyadesiyle rutubetlendirir ve soğutur. Eğer uyku, ruhun

girmesiyle beden içinde hazmı kabil gıda bulduysa, onu hazmedip, bedeni

ısıtır. Eğer hazmı kabil olmayan gıdayı veya karışımı bulduysa harareti

hareket ettirmekle onu neşredip, bedeni soğutur. Gece uykusuzluğunun

çokluğu, dimağı zayıf, hazmı bozuk edip, maddeyi ayrıştırarak tabii

rutubetle açlığı verir. Gündüz uykusu dahi iyi değildir. Zira ki, o, rengi

bozar, dalağa zarar verir ve üzüntüyü artırır. Eğer gündüz uykusu itiyat

olunup, ikinci tabiat bulunduysa, terki caiz olmaz. Ancak yavaş yavaş terki

gereklidir. Uyku ile uykusuzluk arasında tereddüt dahi kötü olup, şaşkınlık

ve eleme sebep olur.

Beşinci sebeb yiyecek ve içeceklerdir. O, bedene ya keyfiyetiyle tesir eder

ki, o halis ilaçtır. Ya salt maddesiyle tesir eder ki, o halis gıdadır.

Veya sadece suretiyle tesir eder ki, eğer onun özelliği bedenin mizac ve

hayatına uygun ise tiryaka şamildir. Eğer muhalif ise, öldürücü zehir

gibidir. Veya hem maddesiyle, hem keyfiyetiyle tesir eder ki, o has gıdadır.

Veya hem keyfiyeti hem suretiyle tesir eder ki, o, özel etkisi olan ilaçlar

böyledir. Sekmoniya gibi. Veya hem maddesiyle hem suretiyle tesir eder ki,

o, özelliği olan gıdadır. Elam gibi.

Gıda ise kâh latif, kâh kalın ve kâh orta olur. bunların her birinin bedene

gıdası ya çok olur veya az olur. Mutlak su basit olduğundan bedene gıda

olmaz, ancak o, gıdayı yumuşatmak ve pişirmek için ve onu dar yollara

geçirmek için kullanılır.

Altıncı sebeb istifra ve hapsetmedir. bunların mutedili cisme faydalı ve

sıhhati koruyucudur. İstifranın ifratı, bedeni soğutur ve boşaltır. Meğer

ki o istifra olunan kan ve safraya üstün olan balgam ve sevda gibi soğuk ve

kuru ola. O surette ifrat derecede istifra, bedeni rutubetlendirir. İfrat

derecede hapsetme, kan kanallarını doldurur, kokuşma, rutubet, iştah

kesilmesi ve ağırlık yapar. Soğuk su ile gül suyu yüze çarpılsa, her

hareketi itip, tabii harekete takviye verip, fenalığı önler. Ancak ârif ve

âgah olan hepsini Allah' dan bilir.


Dördüncü Madde[değiştir]

Altı zaruri sebebden üç sebebin tadillerini bildirir.


Ey aziz, malum olsun ki, tıb bilginleri demişlerdir ki: Sıhhati koruma,

vücudunu gözetme gerekli iştir ki, sayılan altı zaruri sebebi tedbir ile

gözete. Ama kuşatan havayı gözetmek önce gereklidir. İlkbaharı kan aldırma,

ile karşılayıp, kusarak istifra ede. Kavrulmuş şeyleri kullanıp, nar gibi

teskin edici maddeleri yiye. Kuvvetli hareketler, tatlılar, sıcak hamamlar

gibi sıcaklıklardan kaçınıp, gıdayı azaltma ve elbiseyi hafiflete. Yaz

mevsiminde hareketsizliğe devam, gölgeye sığınma, safrayı mahveden latif

soğuk gıdaları yiyip, her ısıtan ve boşaltan gıdadan sakına. Hıyar, kavun

ve karpuz gibi rutubetli meyveleri seçip, beyaz elbise ve soğukluk veren

keten giye, Sonbaharda çok cimadan, soğuk su ile yıkanmaktan ve bütün kuru

şeylerden kaçınıp, soğuk içeceklerden, yaş meyve yemekten, kusmaktan, baş

açmaktan, gecenin soğuğundan ve öğle sıcağından sakına. Kış mevsimini kürk

ve kalın giyeceklerle karşılayıp, et ve keşkek gibi çok sıcak gıdaları

seçe. Bu mevsimde ani ve kuvvetli hareketler bedene faydalıdır. Bunda

kusmak, kuvveti zayıf edendir.

Cismanî hareket ve sükunda itidal: çünkü bedenin içinden ve dışından

bulunan sebebler ile daima ondan ayrışan cüzlere bedel, gıdaya muhtaç

olmakla, beden gıdasız beka bulmaz. Hiç bir gıda yendiği şekilde bir uzva

cü olmaz. belki dört hazmdan her birisi yanında gıdadan bir farzla bir

lahza kalır ki, onda bir fayda kalmaz. O fazlanın atılmasına, tabiat fırsat

bulduğundan, ona iltifat kılmaz. Şu halde eğer o fazlalar terk olunup, uzun

müddetle çoğalırsa, o kadar madde toplanır ki, bedene keyfiyetle zarar

verir. Yani bedeni ya ısıtır, ya pörsütür, ya soğutup yahut sıcaklığını

söndürür. Veya kemiyeti ile zarar verir. Yani kan kanallarını kapatıp

bedene ağırlık verip, kabızlık hastalıklarını verir. Eğer o toplanan madde

istifra olursa elbette beden o tedaviden incinir. Zira ki istifra edilenin

çoğu zehirlidir ki, bedene yararlı olan karışımı dışarı çıkarmaktan hali

değildir. Şu halde biriken fazlalıklar terk olunsa da, istifra olunsa da

zararlıdır. Halbuki riyazet adı verilen beden hareketi o fazlalıkların

doğurduğunu bile men eder. Zira ki beden hareketi bütün uzuvları ısıtıp,

fazlalıklarının öyle bir derece izale eder ki, hiçbir hazım yanında bir

fazla kalmaz. Eğer mutedil hareket açıklanacak zamanlarında yapılırsa o bir

riyazettir ki, cisme sürur ve hafiflik verip, onu gıdayı kabul edici eder.

Mafsallara sertlik verir, rutubetleri ayrıştırma ile sinir ve damarlara

metanet verir. Bütün maddi hastalıklardan emin edip, mizaci hastalıkların

çoğundan uzak eder. Bu riyazetlerin vakti, gıdanın alınması ve hazmının

tamamlanmasından sonradır. Yani akşam yemeği, mide, karaciğer ve damarlar

içinde hazm olunup, son yemeğin vakti geldiği zamandır. Mutedil hareket odur

ki, onunla yüz rengi kızarıp, deride damar ortaya çıkar. ama o hareketler

ki, onda kanın akışı çoğalır. İfrat ola odur ki, onunla bedene hararet

gelip, kuruyup rutubeti gider. Hangi uzvun mutedil hareketi çok olursa, o

uzuv dahi kuvvetli olur. Özellikle o hareketin türünde ziyade kuvvet bulur.

Mesela elin hareketi, yük taşımada çok olsa, onun kuvveti eşyayı itmede ham

ellerden ziyade olur. Belki her kuvvetin şanı uzvun hareketi gibidir.

Nitekim, hıfza devam edenin hafıza kuvveti kuvvet bulur. Çünkü her uzvun

bir özel riyazeti olur. Şu halde dimağın riyazeti aksırmak olur ki, o

hareketle tabiat, onda bulunan ezayı ve onu genizden bitişen habis

rüzgarları iter. Akciğerin riyazeti, öksürüktür ki, o hareketle tabiat,

onda olan galiz balgamı veya göğüse isabet eden şiddetli soğuğu ondan atar.

Uzuvların ihtilaç (seğrime) illeti bir galiz rizgardır ki, onunla adaleler

ve onlara yapışık olan deri hareket eter. Tak ki, o yel onlardan ayrılsa.

titreme, hareket etme kuvvetinin adaleyi hareket ettirmekten aczi sırasında

hâsıl olur. Nitekim, o, korku, gazap, zihin karışıklığı, gam ve gayretten

meydana gelir. Göğüsün riyazeti okumadır. Onda yavaşlıkla başlayıp derece

derece sesi yükseltmek rahattır. Kulağın riyazeti güzel sesler ile leziz

nameleri dinlemektir. Gözün riyazeti, güzel eşyaya bakmaktır. Elin

riyazeti, yakalamak ve ayağın riyazeti gitmektir. Mutedil olan at binme

güzel bir beden riyazetindendir. Bedeni ısıtmasından ziyade ayrıştırandır.

Bağlanılmış iple (salıncak) sallanmaktır. Bu, at sırtında mutedil gitme

gibidir. top ve çevgan oyunu nefislerin ve bedenlerin riyazetidir. Zira ki,

galip olan sevinçli ve neşelidir. Mağlup olan gamlı ve gazaplıdır. Müsabaka

dahi nefs ve bedenlerin riyazevtidir. Gemiye binme, karışımları hareket

ettirici ve mideye faydalıdır. İstiska ve cüzzam gibi müzmin hastalıkları

def edicidir. Zira ki, nefs onda ferah ve elemi ardarda toplayıcıdır. eğer

onda kusma gerekirse, tutması ki, beden gayet faydalıdır. Uzuvları ovma

dahi, bu riyazetten sayılır. Eğer ovmak sert hırka ile olursa, kanı derinin

dışına çekip, rengi kırmızı görünür. Normal ovma uzuvlara kuvvet verip,

ifratı zahmet verir.

Nefsani sükûn ve hareketin itidali gerçekten ruh hareketlerinin kaynağı onun

kendisinde olan gazap ve şehvettir. Gazabın aşırısı tehevvür, azı cüben ve

itadali şecaattır. Bu mutedil hareket bedene sıhhat, nefse izzet, dünya ve

diyaneti korumaktır. Şehvetin aşırısı şere, azlığı humut ve itadali

iffettir. Bu mutedil hareket bedene sıhhat, nefse lezzet ve iki cihanda

rahat ve selamettir. Şere nefsin istilasi ile aklı yendi ise, ona mecezi

aşk derler ki, mal-i hülyanın bir türüdür. O bir hastalıktır ki, çoğunlukla

gençlere ve bekarlara ârız olup, âşık olduklarından başkasından onları yüz

çevirttirir. Bu aşkın sır ve sebebi, sevgilinin şekil ve şemalini aşırı

derecede güzelleştirme ile fikretme ve düşünmeye yapışma ve devam etmedir.

Çoğunca o fikir ile cima, şehveti dahi bulunur. Bunun alameti renk

sararması, beden zaafı, yağ kuruması, göz morarması bilinir. Bu âşığın

gözünün hareketi güleç ve sevinçlidir, sanki bir leziz nesneye bakar

gibidir. İçiah ile, sesi hazin gelir. Onun tavır ve halleri, düzensiz olur.

az uyumaktan seherlerde uykusuz kalır. Eğer bir tabib onun nabzına el

basıp, nice akran ve yaranı vasıflarını saysa, hangi isim il enabzı

değişip, yüzünün rengi değişirse o ismi, onun sevgilisi olduğunu bilir. Ona

kavuşma gibi ilaç olmaz. Eğer ona sevgiliye kavuşma meşru yol üzere mümkün

değilse, ona sevgilisini kötüleme ve buğuz etme ile ilaç verilir. Eğer, o

akıllardan ise, nasihat kabul edip, o sevdadan vazgelir. Ancak onu

küçümseme ve alay etme, aşka delilik ve sevda deme bu hastalıktan kurtarır.

Eğer dinlemeyi terk ve cimayı çoğaltma ile acilen ilaç olunsa, aşk onun

tabiatına tahi istila edip, helak olur.

BEYT

Aşka feda olana ilaç yoktur.

Mesih ona tabib olsa bile


Beşinci Madde[değiştir]

Zaruri altı sebebden kalan üçünün itadalini bildirir.


Ey aziz malum olsun ki, top âlimleri demişlerdir ki: Bedenin sıhhatını

korumaya taahhüt ve iltizam eden kimseye gerekli iştir ki, meşhur altı

sebebin kalan üçünü dahi tedbir ile itidal edip, ömrünün sonuna dek sıhhat

afiyetle gide.

Uykunun itidali ve uyanıklığın itidali: Uykunun en iyisi odur ki, süresi

mutedil ola. Yani dört saat geçecek kadar değin ola. Hazmolunduktan sonra

kestirirse yani yemem içmeden sonra iki üç saat geçmesinde uyku bastırıp,

ikinci hazımda bulunma. Eğer midesi zayıf olan kimse yemek hazmına uyku il

yardımcı olursa, önce yarım saat kadar sağ tarafı üzerine yatmak lazımdır.

Ta ki, gıda, sağ tarafa eğit olan mideye karaciğerin çekmesi ile kolay

olup, karaciğerin harareti onu ısıta. İki saat kadar solu üzerine yatıp

uyumak lazımdır. Tak ki, karaciğer mide üzerine yorgan gibi örtülüp, onu

ısıtıp, birinci hazımda mideye yardımcı ola. Sonra yine iki saat kadar sağ

tarafı üzerine yatıp uyumak gerektir. Ta ki ikinci hazm içi karaciğer

gıdanın inişine yardım ede. uykunun içteki hareketi uyanıklıktan fazladır:

Maddenin tabiatını istila bakımından. Zira ki uyku halinde hararet içeride

ziyade olduğundan, maddeye ziyade üstün olur. uyanıklığın terletmesi,

maddenin rutubetini istila bakımından daha çoktur. Zira ki uyku halinde

hararet içeride ziyade olduğundan, maddeye ziyade üstün olur. Uyanıklığın

terletmesi, maddenin rutubetini istila bakımından daha çoktur. Zira ki

uyanıklıkta hararet dışa yönelip, maddeyi ayrıştırır ve akıtır. Kimin ki

uykuda terlemesi sebebsiz çok olur, o, gıda ile ya karışım ile dolu olur.

Kimin ki uykusu ağır ve uzun olur, yani sekiz saatten ziyade uyur kalır,

onun dimağında rutubet üstün olur. O, kuru gıdalarla uykusu hafif olup,

itidal bulur. Kim ki uykusuzlukla mübtela olur, yani yirmidört saatte

ziyade uykusuz kalır; o hamam ile rahat bulur. Süt ve arpa suyu benzeri

rutubetler ile uyku gelir.

Boğucu kâbus ki, uyuyan uyku esnasında tahayyül eder ki, üzerine bir ağır

nesne düşüp, onu sokup, hareketten menedip, nefsini daraltır; bu boğucu

kâbus buharı ayrıştıran uyanıklık ve hareketinin yokluğu sırasında kanın ya

balgamın veya sevdanın buharı dimağa çıkmasından ortaya çıkar. Şu halde

bunun ilacı, istifra ile beynin temizlenmesidir.

Yiyeceklerde itidal: Her sıhhat ki, onun hali üzere kalması murat olunur. o

bedenin keyfiyetinde benzeri ona verilmek gerektir. Eğer bozulmuş bir

sıhhati, kendisinden daha iyi olan sıhhate nakletmek murat olunsa, ona

zıttı verilmek lazımdır. Şu halde vücudunun sıhhatini hali üzere korumaya

özenen kimseye lazımdır ki, gıdalardan siah taneler gibi pisliklerden

temizlenmiş buğday ekmeğiyle, mülayim tatlılar, koyun eti, kümes hayvanları

eti ile yetine. Lokmayı küçük alıp, çiğnemeyi çok ede. Meyvelerden ancak

incir, üzüm kuru üzüm seçe. Ama ilaç olan meyvelere iltifat etmeye. Meğer

ki, mizac itidali için yenile. Veyahut hazır yiyecek onda buluna. Zinhar

iştihasız yemek yemeye, İstihasını giderip, geri bırakmaya. Yaz günlerinde

soğuk gıdalar, kışta sıcak gıdalar ala. Hazmolunmuş yemek üzerine başka

yemek sokmaya, Yemek saatlerini uzatmaya. Ta ki gıdanın evveliyle sonuncusu

hazımda karışmaya. yemek çeşitlerini çoğaltmaya, ta ki hazımda tabiata

şaşkınlık gelmeye, Çok olmazsa leziz gıdalar en faydalıdır. Ekşi gıdalar

zararlıdır, ihtiyarlığı çabuklaştırıcı ve uzuvları kurutucudur. Tatlı

gıdalar, mideyi rahatlatıcı, bedeni ısıtıcı ve safrayı hareket ettiricidir.

Tuzlu gıdalar, bedeni kurutucu, safrayı doğurucu ve uzuvlarla kuvvetlere

zarar vericidir. Zararlı tatlıyı, ekşi defeder. ekşiler, tatlı ile gider.

Tuzsuzlar tuzluyu, tuzlular tuzsuzu mutedil eder. Nefsinden gıda iştihası

kalmış iken, ondan el çekmek lazımdır. Yemek vakitlerini gözetmek elbette

lazımdır, vacibtir. Lakin kötü gıdalar alışmış olan, devam etmeyip, yavaş

yavaş terk etsin. Yemek vakitlerini düşürerek, birle yetinsin. Zira ki

gündüzde bir kere gıdalanmak, bir kere gecede yemek, karıştırmak

tabiata müşküldür. Zira ki bu iki su, biri birine incelik ve kalınlıkta

uygun değildir. Suların en iyisi nehir suyudur. Özellikle pak yerde akıp,

her şeyden saf gele veya taşar üzerinde akıp, kokuşmuş şeylerden uzak ola.

özellikle kuzeye veya batıya aka. Yüksek bir yeden aşağıya inip gide.

Kaynağı uzak olup, uzun süre akmakla incele, İnceliğinden ağırlığı hafif

ola. Çok olup, şiddetli aka gele. Bu vasıflar ile vasıflanmış olan bir sudur

ki, faziletten nihayet bulmuştur. Mübarek nil suyu bu güzelliklerin çoğunu

toplamıştır. Menba suyu hareketinin azlığından kalın kalmıştır. Toprak

altında olan kerizler içinde akan sular sertlik bulmuştur. Mağara suları ve

kuyu suları onlardan daha serttir. Su içmek, yemekten iki üç saat

geçmesinden sonra faydalı bilinmiştir. Yemek arasında su içmek, hastalığı

körükler. Hemen sonra içmek, bozucu ve kötüdür. Lakin midesi sıcak olan

kimse yemeğin arasında ve akabinde su içmekle istifade eder. iştihası zayıf

olan kuvvet bulur. zira ki, o zaaf, hararet çokluğundan gelir. Şu halde su

içmekle hararet mutedil olur. Aç karnına ve terli iken, özellikle cima,

hamam, müshil içme kaplarında, meyveler üzerine özellikle kavun üzerine su

içmek; soğuk içecekler oldukça kötüdür. Eğer bu vakitlerde susuzluğa

tahammül olunmazsa, çocuğun meme emdiği gibi, dudak ile kâse kenarı arasında

yalama ile içip üç nefesten geçmesin. Her nefeste, üç yudumdan ziyade

içmesin. Zira ki, çok olur ki, susuzluk yapışıcı balgamdan veya tuzlu

balgamdan dolayı olur. Halbuki su içmeye iltifat olundukça, susuzluk

çoğalır. Eğer o susuzlukta sabır olunsa, tabiat o susatan maddeyi eritip,

susuzluk dahi gider. çok olur ki, bunun gibi susuzluk maddesini bal gibi

sıcak şeyler yatıştırır. Her zaman ayakta su içmek hatalıdır. Ancak zemzem

suyu şifadır.

NAZM

Beş yerde su içmekten sakın

Çünkü o hastalığı çeker

Hamam, yorgunluk akabinde

Yemek akabinde ve yatakta

Tutma ve istifrada itidal: Vücut sıhhatini muhafaza edene gereklidir ki,

daima kendi tabiatını mukayyet ve gözetleyici ola. Eğer tabiatı kabız

olursa, onu incir ve sinemaki gibi içeceklerle yumuşatsın. özellikle

ihtiyarlık tabiatına yumuşaklık, rahat ve selamettir. Eğer tabiatında aşırı

yumuşaklık bulursa, onu sumak ve kavruk gibi şeylerle tutsun. Eğer dolarsa

gıda fazlalığından midede hasıl olup, geğirmekle çakan duman ile ekşime ile

veya sadece ağırlıkla gıdayı bozucu bulursa, o saat kusmaya can atsın. Eğer

kusmak ona zorsa veya vakti değilse, sakızla kaynamış sıcak su içip, sağ

yanı üzerine yatsın. Veyahut bir parmak bala ince tuz katsın. Ve pamuk ile

makatında yarım saat kadar taşımaya tahammül etsin. Ta ki, yumuşaklık bulup

rahatla o bozucu gıda gitsin. Sonra elma gibi mideye kuvvet veren şeyleri

yiyip hamamda yatsın. Eğer ishal olursa gül yaprağı, dövülmüş mazı, nohut

sakızı, ermeni çamuru, fesleğen tohumu, tebeşir ve kimyon gibi kuru

şeylerden yesin. Veyahut elma, sefercen ve ekşi nar gibi meyveler yesin. Ta

ki, tabiatın yine normale yetsin. Küçük ve büyük abdesti fazla tutmak

zararlıdır. Titreme verir ve ihtiyarlığı çabuklaştırır. Alışılmış olan

boşalmaların en kolayı cima ve hamamdır.

İnsan hayatının temeli mide

Eğer bağlanırsa ki açılmamalı

Eğer bağlanmamacasına açılırsa

Dört tabiat muhalif ve serkeş

Eğer gâlib olursa dörtten biri

Elbette ârif ve kâmil olanlar

Yavaş yavaş gitmeli olmamalı gam

Bağlanırsa gönüle elem verir

dünya hayatından götürür ölüme

Nice günler hoş kaynaşmışlar

Söker kalıptan can koymaz diri

Geçici dünyaya gönül bağlamazlar


Altıncı Madde[değiştir]

Sıhhat durumunda alışılan istifrânın en güzel türleri bulunan cimâ ve hamamın îtidâlini bildirir.

Ey aziz,

Mâlûm olsun ki tıp âlimleri demişlerdir ki:

Sıhhatteyken alışılan inzâlin en kolay ve en faydalısı, cimâ ve hamamdır. Cimânın en faydalısı, birinci hazımdan sonra vâki olanıdır. Bedenin hararet, rutubet ve kuruluğunda, boşluk ve doluluğunda itidâli sırasında bulunandır.

Eğer o, hatâ ile bu itidâllerin dışında bulunduysa bedenin harâret, rutûbet ve doluluğunda bulunan cimânın zararı; onun soğukluk, kuruluk ve boşluğunda bulunandan daha az ve daha kolaydır. Cimâ şehveti kuvvet bulmadıkça, âlet düşünmeksizin ve bakmaksızın yayılmadıkça ona öne alma ile girişme; vücûda zararlı bir oyundur.

Faydalı cimânın alâmetleri odur ki: Onun akabinde vücûda hafiflik, tam neşe, yemek isteği ve uyku gele. Tâ ki fazla maddenin inzâli hâsıl olmuş ola.

Zira ki mûtedil cimâ, tabi'î harâreti def ile bedeni ferahlandırır. Yeme ve beslenmeye bedeni hazırlar. Gazâbı zayıflatıp kötü vesveseyi ve sevda düşüncelerini giderir. Balgam hastalıklarının çoğu onunla gider.

Çok olur ki cimâyı terk edenin menisinden kötü buharlar dimâğına çıkıp baş dönmesi ve göz kararması gibi belâlar başına gelir. Meni buharı, bedenin içinde hapsolup kaplarına dolduğunda husyeleri şişer, kasık acısı ve beden ağırlığı hâsıl olur. Cimâ yapıldığında sür'atle hafiflik ve şifâ bulur.

Çok cimâ; endâmı boşaltır, kuvveti düşürür ve gözü zayıflatır. Mübtelâsını titretip, sinirlerini boşaltır. Acûzeye, çirkine, hastaya, küçük bâkireye ve uzun süredir cimâ olunmayan dula cimâdan kaçınılmak elzemdir. Zira ki bunlar; elbette kuvveti çeker, âleti yumuşatır, rutûbeti kurutur ve üzüntü verir. Pişmanlığa sebep olur.

Livata, tabî'ata aykırı ve zararlıdır. Zira ki ihânet ve eziyeti toplar, inzâl zevkini önler.

Genç ve güzel kadınla cimâ; vücûda sıhhat, hislere kuvvet verip tabî'atı mesrûr ve kalbi huzur dolu eder. Zira ki tabî'at ona mâ'il olduğundan meni boşalması çok olup o fazla madde bedenden gider.

Cimâ şekillerinin en iyisi odur ki:

Kadını sırtı üzerine yatırıp açılmış baldırları arasında dize gele. Önce oyun, konuşma ve iltifât ile göğüs, dudak ve yanağını öpmeli. Göğüs ve kasığını ovmalı. Sonra âletiyle bıza sürmeli ve kadının gözüne bakmalı. Tâ ki şehvetin şiddetinde ikisi de eşit ola. Vaktâ ki kadının gözü değişip göğsünden menisi ayrılmakla ister ki erkeği göğsüne ala. O zaman üzerine düşüp sokma ve çekme ile inzâli vaktine hazır ola.

İnzâlden sonra kadının karnı üzerinde bir miktar kala. Ta ki iki meni karışıp rahme girmeye yol bula. Evlâd arzû eden, bu âdâb üzre hareket kıla. Tâ ki inzâli kolay olup kadın dahi ondan lezzet ala. Tam bir çocuk vücûda gelip hepsi âfiyet bula. Boşalma tamam ola.

Zinhâr kendi yatıp kadını üzerine almasın. Tâ ki artan meni, mesâne yolunda kalmasın ve onda kokuşup hastalık olmasın; bızın rutûbeti ona damlayıp onda mesâne iltihâbı kalmasın.

Cimâyı tahrîk eden şeylerin biri, insanların cimâ ettiğine muttali' olmaktır. Biri, kadın seslerinin nağmesini duymaktır. Biri dahi hayvanların cimâ ettiğini görmektir. biri de cimâ ile ilgili hikâyelerdir. Kasık kıllarını kesmek de şehveti uyandırır. Bu durumda başka şeyler düşünerek bu arzûyu yenmek gerekir.

BEYT

Nazar-ı şehvet için rup-u zenân ağ olsun

Zeni olmazsa kişinin sağ eli sağ olsun

Deyip eliyle istimnâ etmek; üzüntü ve sıkıntıya sebebdir. Cimâ ile boşalmayı terk edenin cildinin içinde olan harâretle rutûbetten bit oluşup hareketiyle ürer. Kâh olur ki bit, bedende def'aten hâsıl olur. Bu derece çoğalır ki rengi sarartıp uykuyu kaçırır ve şehveti keser. Onun için erkekler, ziyâde bitli olur. Onun ilâcı, beden ve elbiseyi temizlemede ihtimâmdır. Tuzlu su ile yıkanmaktır. Sonra tatlı su ile yıkanma ve ipek gömlek ile tamamdır.

Hamamın en iyisi; binası eski, içi geniş, suyu tatlı, sıcaklığı orta olandır. Onun ilk odası soğuk ve rutubetli, ikincisi sıcak ve rutubetli, üçüncüsü sıcak ve kuru olandır. Böylece vücûd sıhhatini koruyup ter boşalımı için hamama giden onun sıcak olan üçüncü odasına yavaşlıkla girsin. Ondan çıktığında yine yavaş yavaş dışarı gelsin.

Hamamın içinde uzun bekleme; baygınlık, bulanıklık, ıztırâb, kuruluk ve hafakān verir.

Mîzâcı kuru olan, suyu havadan çok kullanmalıdır. Şu hâlde rutûbete şiddetli ihtiyacından, evinin döşemesine su serpip yatmalıdır. Rutûbetli buharı çoğaltmak için, hamamın içine su dökmeli ve hapsetmelidir. Mîzâcı rutûbetli olan; havayı sudan çok kullanmalıdır. Şu hâlde ayrışma ve kurumaya ihtiyacının çokluğundan, su kullanmadan önce çok terlemelidir.

Sıhhatini koruma bakımından hamamda çok ter ayrışması gerekir. Zîrâ ki cildi, rutûbetli ve kızarmıştır. Beden pörsümeye ve sıkıntı gelmeye başlarsa o vakit sür'atle dışarıya gelmelidir.

Hamamdan sonra, örtünme ve kurulanma her mevsimde ziyâde kılınmalıdır. Zîrâ ki beden, hamamın havasından daha soğuk olan havaya çıkar. Beden hamamın suyundan emip çektiğinden, onun ârızî hareketi, ondan sür'atle gidip tabi'aten soğuk olan su, soğukluğunu bulduğunda bedeni dahi soğutur.

Eğer hamam, yemekten sonra vâki olduysa bedenin yağlanmasına sebeb olur. Lâkin sirke balı içerse hastalıktan emin olur. İtidâl üzere yağlanır. Eğer hazmolunduktan sonra hamama giderse yağlanır ve hastalıktan emin olur. Midenin boş olduğu zaman hamam yapmak, bedeni kurutur. Zîrâ ki aslî hareket ile ârızî harâreti toplar. Riyâzeti az olan kimse, hamamda terlemeyi çoğaltsın. Tâ ki riyâzî hareketlerle ayrışacak fazlalıklar; hamam ile ter olup gitsin. Bu boşalma ile vücûd, mîzâcının îtidâline yetsin.

Soğuk su ile yıkanma, gençlerin bedenine güç verir. Yaz günlerinde, öğle öncesi sıcak mîzâçlı ve normal etli olan kimselere sıhhattir. Ama ihtiyarların, çocukların, ishal ve nezlesi olanın, hazmı eksik olanın bedenine zarar ve ziyan eder.

Kültürlü kaplıcaları kullanma, yani kükürtten kaynayan ve galeyân eden sıcak su ile yıkanma; fazlalıkları atıcı, titreme ve felce ilaçtır. Uyuzu iyileştirir, mafsal ve romatizmaya şifâ verir. Mâdenî suların hepsi, beden kokularını giderir, yaralara merhemdir. Bu ilaçların vücûda olan menfâ'atlerini Allah Ta'âlâ en iyi bilir.

Yedinci Madde[değiştir]

Çok kullanılan ilaç ve gıdaların tabiat ve menfaatlerini, özellik ve

hükümlerini (ebced) harflerinin terkibince bildirir.


Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki: Herkes kendi

vücudunun hekîmi olmalıdır. Kullandığı ilaç ve gıdaların tabiat ve

menfaatlerini bilmelidir. Her birisini hükmüyle kullanmalıdır. Ta ki vücudu

sıhhat üzere kalmalıdır.

Gıdalardan her birinden her bir deva ki, insan bedeninde keyfiyetiyle tesir

eder. Gerçek o ilaç, insan bedenine gelip, onunla beden kendi tabii

hareketinden uyanırsa; eğer bedene insanî keyfiyetten ziyade tesir etmezse,

o ilaç mutedil; eğer bedene keyfiyyetten ziyade tesir ederse, o ilaç

itidallerden ve o keyfiyetten yana dışarıdadır. Şu halde eğer o tesir az

olup, hissedilmezse, o ilaç birinci derecedir. Eğer bedene zarar verirse,

lakim zararı helak edici değilse, o ilaç üçüncü derecededir. Eğer zararı

ölüme varırsa, o ilaç dördüncü derecededir. Ona zehir ilaç adı verilmiştir.

Gıdaların da hükümleri, bu ilaçlar gibi bulunmuştur. Hepsinin hükümleri

hece harfleri tertibiyle açıklanmıştır.

(ELİF)

İbrişim: Sıcak ve rahattır. Özellikle hamı faydalıdır. Kurusu, bit

türemesine engeldir.

İcsas (erik): İkinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Onun tatlısı mideyi

bozar ve ishal eder. Ekşisi, kalbi teskin edip, safrayı söker. Eksisi,

tatlısından daha az ishal eder.

Ispanak: Birinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Gıdası iyidir. Sıcak ve

kuru olan akciğere ve göğse faydalıdır. Karnı yumuşatır. Bel ve sırttaki

kan ağrılarını giderir.

Eftimon: Bir kuru ottur ki, birinci derecede kuru ve ikinci derecede

sıcaktır. Kokusu müsekkin, düşkün ve yaşlılara faydalıdır. Sevda

hastalıklarını ve balgamı gidericidir. Sara ve malihülyayı defedicidir.

Gençleri ve hararetlileri susatır.

Anason: Bilinen bir tohumdur ki, üçüncü derecede kurutucu ve ısıtıcıdır.

Böbrek, mesane, rahim, karaciğer ve dalak tıkanıklıklarını açar. Yeli

ayrıştırmada tam etkisi vardır. Baş ağrısı ve safravî hastalıkları teskin

için buhar ve suyu faydalıdır. Ezilmişi gülyağı ile kulağa damlatırsan,

kulak içinde çarpma ve düşmeden ârız olan ağrıları dindirir. Bevli ve hayzı

söker. Balgamdan doğan susuzluğa faydalıdır. Süt ve meniyi çoğaltıcı,

zehrin zararını gidericidir.

İsmet: İsfahan sürmesi denir. Öldürücü kurşun madeninin cevheridir. Birinci

derecede soğutucu ve ikinci derecede kurutucudur. Ekşisiz kurutucu ve

kabız edicidir. Gözü kuvvetlendirir, burun kanını keser.

Ürüz (pirinç): Bilinen gıdadır ki, birinci derecede ısıtıcı ve ikinci

derecede kurutucudur. Suyuyla yıkanmak, uzuvları kirden pak eder. Yenmesi,

mideyi temizler. Süt ile pişirilmesi meniyi fazlalaştırır.

(BE)

Basal (soğan): İkinci derecede kurutucudur. Üçüncü derecede ısıtıcıdır. O,

ayrıştırıcı, kesici, yumuşatıcı ve açıcıdır. Damarların ağızlarının açmak,

onun halidir. Kuvvetlisi, yüzü kızartır. Tuz ile siğili sökker. Normal

olarak yenmesi, mide ve iştihaya kuvvet verir, çok yenmesi, baş ağrısı yapar

ve aklı hafifletir. Pişmiş soğan çok gıdalıdır. Lakin susatıcıdır.

Parlamaya faydalı, basur ağızlarını açıcıdır. İdrarı kuvvetlendirici,

tabiatı yumuşatıcı, zehirli rüzgâra faydalıdır. Pişmişi yaranın üzerine

sarılırsa, ağrıyı dindirir.

Bıttıh-ı asfar (kavun): Birinci derecede ısıtıcıdır. Süratle safraya

dönüşür. Onu sirke balı düzeltir.

Bıttıh-ı ahzar (karpuz): İkinci derecede rutubet verici ve soğutucudur.

Bedeni kirden açar. İdrarı çoğaltır. Mesanede oluşan ve böbrekte peydalanan

taşları düşürücüdür. Yemek ile yenmesi faydalıdır.

Beyz (yumurta): En iyisi, yağ içinde yarı pişirilen tavuk yumurtasının

sarısıdır. En faydalısı, taze olan yumurtadır. Sarısı hararete, beyazı

soğukluğa ziyade meyilli olmuştur. ikisi dahi rutubetli ve faydalıdır.

Beyazı yüze sürülse, güneş tesirini ve ateş sıcaklığını manidir. Sarısı bal

ile karıştırılıp, yüzdeki sivilcelere sürülse, onu giderir. Beyazı,

göz ağrılarına, boğaz sertliğine, ses kesilmesine, nefes darlığına, öksürüğe

ve kanın havalandırılmasına faydalıdır. Tavuk yumurtası, çabuk nüfuz

edici, en iyi kimyon ve en çok gıda ve meni vericidir. Bayat yumurtanın

sarısı kabız edicidir. Dövülmüş mazı ile ishali kesicidir. Yumurta et

kuvvetindedir. zira ki o, hayvanın cüzüdür. Belki kuvvetli hayvandır.

Bazican (patlıcan): İkinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Sevda, baş

dönmesi, tıkanıklık, uyuz ve cüzzamı doğurur. Rengi bozar, sarı ve siyah

eder.

Bindük (fındır): Hararet ve kuruluğa meyillidir. Hazmı ağırdır. Cinsî

kuvveti artırır. Baş ağrısı ve mide bulantısı doğurur. Dimağa yararlı olup,

öksürüğü defeder.

(CİM)

Ceviz: Birinci derecede kurutucu ve ikinci derecede ısıtıcıdır. Onun

baş ağrısı vardır. Hazmı güz ve harareti çoktur. özelliği, ağzı tebşirdir.

Bal ile soğuk mideye faydası iyidir.

Hindistan cevizi: İkinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Gözü

kuvvetlendirici ve sebel hastalığına faydalıdır. Kokusu güzel, yemeği

hazmettiricidir. karaciğer, dalak ve mideyi kuvvetlendirici, idrarı

getirici ve tabiatı kabzedicidir.

Cübn (peynir): Tazesi, rutubetli ve soğutucudur. Eskisi, ısıtıcı ve

kurutucudur. Normali gıda vericidir. Tuzlusu eski olursa zayıflatıcıdır.

Mesanede taş yapar.

Cüzür (havuç): Aslı ikinci derecede hararet verici ve birinci derecede

rutubetlidir. Mideyi üfürücü ve şehveti dalgalandırıcıdır. Onun tohumu

idrarı getirir.

(DAL)

Darçın: Üçüncü derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Oldukça latif ve çekicidir.

tıkanıklıkları açıcıdır. Her bozukluğu düzelticidir. Onun yağı, açıcı,

ayrıştırıcı ve eriticidir. Faydası, yüzdeki siğillere ve titremelere

çoktur. Baş ve göğüs ağrılarına faydalıdır. Soğuk nezleyi, rutubetli

öksürüğü defeder. Mideyi kuvvetlendirici, kalbi açıcıdır. karaciğer

tıkanıklığına, rahim ve böbrek ağrılarına faydalıdır. Göz perdelenmesini ve

kararmasını defedicidir.

Dik ve dücac (Horoz ve tavuk): Horozun en iyisi, henüz ötmeyenidir. Tavuğun

en faydalısı, yumurtlama vakti gelmeyendir. Horoz çorbası, mafsal ağrısına,

titreme, mideye, yele ve kulunca iyi gelir. Tavuk eti, aklı güçlendirir,

tabiatı açar, meniyi artırır, sesi saflaştırır.

(HE)

Herise (Keşkek): Bir tanınmış gıdadır ki, et suyu ile pişirilmiş, buğdaydan

hâsıldır. O, kuruluk ve rutubette ısıtıcı ve mutedildir.

(VAV)

Verd-i ahmer (kırmızı gül): Birinci derecede soğutucu, ikinci derecede

kurutucudur. Tohumu yaprağından ziyade kabız edicidir. Onun kurusu dahi,

ziyade kabız edicidir. O, tıkanıklığı açıcı, sevdayı yatıştırıcı, iç

uzuvları kuvvetlendiricidir. Gülsuyu, baygınlığa faydalı, ateşli

baş ağrısını gidericidir. Beden kokusunu güzelleştiricidir. Terbiyelenmişi,

sıcaktır ki, mide ve karaciğere kuvvet verip, hazma yardım eder. Tazesinden

on dirhem kullanan, ishal olup, on defa tuvalete gidendir.

(ZI)

Zaferan: Birinci derecede kurutucu ve ikinci derecede ısıtıcıdır. Rengi

güzelleştirir, idrarı çoğaltır, şehveti düşürür, tıkanıklığı çözer ve

damarları açar. Lakin kabzı vardır.

Zencefil: İkinci derecede kurutucu, ikinci derecede ısıtıcı ve rutubet

vericidir. Cinsî isteği köpürtür. Özelliğiyle karaciğer ve midenin

soğukluğuna uygun gelir. Onunla mide rutubeti gider. Tabiat dahi yumuşaklık

bulur. Onun kullanılması yaramdan iki dirheme kadar faydalı olur.

Zeyt-i ham (Zeytinyağı): Birinci derecede soğuk ve kurudur. Dalından

koparılan zeytin itidal üzere ısıtıcıdır. rutubete eğilimlidir. eskisinde

hararet ziyade hâsıldır. Her gün zeytin sürünmek, saçları kuvvetlendirir ve

beyazları düşürür.

(HA)

Hınna (kına): İkinci derecede soğutucu ve kurutucudur. Ayrıştırıcı, açıcı,

kurutucu ve kabız edicidir. Ateşli şişlikler ve balgam için pişirilmesi

faydalıdır. Yağı, sinirleri yumuşatıcı, zorlukları çözücü ve defedicidir.

Hımmes (Keten tohumu): Birinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Siyahı ve

kırmızısı iyisidir. Makbulü büyüğüdür ki, sırt ağrısına faydalıdır. Diş

etlerindeki ve yüzdeki şişlikleri giderir. Sesi saf edip, diğer tanelerden

daha gıdalı olduğu şayidir. Pişmişi, nefese faydalıdır. Taşları, böbrek ve

mesaneden düşürür. Keten tohumunun tesiri, meniyi çoğaltma ve şehveti

kamçılamadır. İdrarı ve doğumu kolaylaştırır.

Hınta (Buğday): Hararet ve rutubette mutedildir. İnsanın hararet ve

rutubetine muadildir. Onun tanesinin hazmı yavaştır. Kırmızı iri buğday en

iyisi, en kuvvetlisi, en lezizi en gıdalısıdır.

Hamam (Güvercin): Bunun uçanı, yavrusundan hafif ve gıdalıdır. Yavrusu daha

sıcak ve daha rutubetlidir.

(TI)

Tın-i Ermeni (Ermeni çamuru): İkinci derecede soğutucu ve kurutucudur.

Tabiatı, kanı gayetle tutucudur. Basur ve çıbanlara içilmesi ve sürülmesi

faydalıdır. Uzuvların pörsümesini ve ateşli nezleyi iyileştirir.

Tabaşîr (Hint hıyarı): İkinci derecede soğutucu, üçüncü derecede ısıtıcı ve

kurutucudur. Kalbi kuvvetlendirir ve ateşli hafakanı giderir. Safradan olan

hastalıklara faydalıdır. Mide hararetini ve iltihabını, karaciğer

hararetini teskin eder, ateşli hummaları durdurur.

(YE)

Yaktin (Kabak): İkinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Dönüşmesi seri,

karışması iyi ve gıdası latiftir. Koruk, sumak, sefercel veya ekşi nar ile

kabağın pişirilmesi, safraya faydalıdır. Lakin kulunca zararı çok fazladır.

Bal ile pişirilmesi, onu da giderir.


Sekizinci Madde[değiştir]

Çok kullanılan gıda ve ilaçların isim ve hükümlerini (kelemen sa'fes)

harfleri sırasınca bildirir.


Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki:

K- Kafurdur: Üçüncü derecede soğuk ve kurudur. Afiyet verici olup,

hararetli şişlikleri gidericidir. Baş ağrısını geçiricidir. Ateşlilerin

hislerini kuvvetlendirir. Uyku getirici, cinsî istekleri artırıcıdır.

Kehribâ: Birinci derecede sıcak, üçüncü derecede kurudur. Kandaki nefesi

(oksijen) tutucu, ateşe faydalı ve ishali kesicidir.

Kimyon: İkinci derecede sıcak, üçüncü derecede kurudur. yeli ayrıştırır.

İdrar zorluğuna faydalıdır. Kurutucu ve kabız edicidir. Yaraları

yapıştırıcı, taşları düşürücüdür.

Kem'e (mantar): Hükmü sert, gıdası kötüdür. Ancak onun suyu iyidir. gözü

parlatır.

Kereviz: Birinci derecede sıcak, ikinci derecede kurudur. Yağı ayrıştırır.

damar ağızlarını açar. Ağrıyı müsekkin, kokusu güzel ve cinsî arzuyu

körükleyicidir. Karaciğere, böbreklere, dalağa ve mesaneye faydalıdır.

Kilye (böbrek): Sıcaklık ve soğuklukta mutedildir. Bir miktar kurudur.

Hazmı zor, karışımı kolaydır.

Kebed (karaciğer): Sıcaktır. Böbrekten iyidir, İyisi ördek ve tavuk

karaciğeridir.

Kira (paça): Tabiatı yumuşatıcıdır. Hazmı kolay, öksürüğü giderici,

fazlalıkları azaltıcıdır.

L- Lübiya (böğrülce): Kurudur. Lakin onda fazla bir rutubet vardır ki,

karışımı, balgam rutubetidir. Göğsü yumuşatır, idrarı tutar. Akciğer için

dahi güzeldir. Onun ıslahı karabiber, tuz ve sirkedir.

Lûz (badem)0 Tatlısı, rutubetinden yana mutedil, acısı ikinci derecede

sıcaktır. İçilmesi durumunda idrarı tutar. Acı bademin gıdası az, açma ve

kusturması çoktur. Tatlı bademin sayılan tesirleri zayıf ve hafiftir. Lakin

bedeni yağlandırır ve öksürüğü defeder. Karaciğer ve dalak tıkanmasını

açar.

Leben (süt): Kadınların sütü, hayvanların sütünden daha faydalıdır. Zira ki

insan mizacı hepsinden mutedildir. Kadınların sütünün en iyisi, göğsünden

emilendir. Her süt ki, çoktan sağılmıştır, kötü bulunmuştur. Her hayvanın

ki, hamilelik müddeti insanınki kadar olanın sütü, inek sütü gibi, iyidir.

Sütün suyu, sıcak, yumuşatıcı ve yıkayıcıdır. Onda hiç ekşilik olmaz. Onun

özelliği, yakıcı safrayı ishaldir. Eftimon ile yakıcı sevdayı dahi

müshildir. Yoğurt, soğuk ve kurudur. Taze yoğurt, rutubetli ve sıcaktır.

Bütün süt türleri, bedeni kuvvetlendiricidir. Zira ki, hepsi kan

kuvvetindedir. Bal ile içteki yaraları temizler. Dimağa kuvvet, meniye

çokluk verir. Sütün hepsi, şehveti körükler. Sıcak ve kuru mizaçlı olan az

safraya faydalıdır. öksürüğü def eder. Lakin balgamlılara zararlıdır. Zira

ki onlardan harareti, onu hazmedemez. Kana dönüştüremez. İhtiyarlara rutubet

verdiği için, faydalı ve uygundur. bal ile onların hazmını kolaylaştırır.

Çok olur ki süt, karnı boşaltıp, bağırsaklardaki fazlalıkları çıkarır. Sonra

bedende dağılıp, tabiatı kabız edip, itidal üzere gider. süt mahsulleri

şişkinlik verir. Pişirilirlerse hazmı kolaydır.

Lüba (ağız): Onun hazmı yavaş, karışımı kötü, bal düzelticisidir. Her süt,

karaciğer boşluğunu tıkar. Ancak deve sütü tıkamaz. Çok süt, vesvese ve

unutkanlığa ilaçtır. Lakin dişlere ve dişetlerine zararlıdır. Göz karartır.

Onun ıslahı şekerdir. Şekerli süt, rengi güzelleştirir, bedeni yağlandırır.

Süt cinsinin bileşimi, sulu, peynirli ve yağlıdır. İnek sütünün çoğu

yağlıdır. Deve sütün ince olduğundan suludur.

Lahm (et): En faydalısı toklu etidir. Buzağı ve oğlağın fazla kısmı azdır.

Her hayvanın erkeği, yağlı ve siyahı, daha lezzetli, daha hafif ve daha

iyidir. İnek eti, keçi etinden kurudur. Keçi eti, koyun etinden kurudur.

Hazmı zor ve tutucudur. Deve etinin gıdası ağır ve hazmı zordur. Tavşan

eti, sıcak ve kuru olduğundan sevdası çoktur. Et cinsinin gıdası bedeni

kuvvetlendiricidir. Süratle kana dönüşür.

Lâden: Birinci derecede kuru, ikinci derecede sıcak ve latiftir. Rahim

hastalıklarına faydalıdır. Saç dökülmesini önler. Ağzı kapanmayan akar

yarayı kapatır.

M- Mastiği (Kendir): İkinci derecede sıcak ve kurudur. Gayet latif,

ayrıştırıcı ve kabız edicidir. İnce balgamı gidericidir. Balgamı çeker.

Öksürüğü giderir. Kan tükürmeyi keser. Mideyi yumuşatır ve güçlendirir.

Milh (tuz): Birinci derecede kuru, üçüncü derecede sıcaktır. Ziyade

ayrıştırması, kurutması ve parlatması vardır. çeşitli yelleri giderip,

donmuş karışımları ısıtır ve eritir. yarım dirhem kadar içilmesi kifayet

eder. Kavrulmuş tuz ile dişlerin kiri gider. Tuzu normal olarak kullanma,

rengi güzelleştirir, gıdayı oluşturur, fazlalıkları çıkarır. İshal

ilacıdır. Şeffaf ve billurî beyaz tuz, olmamış balgamı, siyah tuz, balgamla

sevdayı kuvvetle söker.

Muluhiya (Ebe gümeci): Birinci derecede soğuk, ikinci derecede

rutubetlidir. Karaciğer tıkanıklığını açar.

Mişmiş (Zerdali): İkinci derecede rutubetli ve soğuktur. Çekirdeğinin yağı

ikinci derecede sıcak ve kurudur. Basurlara faydalıdır. Zerdalinin karışımı

çabuk bozulur. Kurusu, susuzluğu teskin eder. O, mideye şeftaliden hoştur.

N- Nil otu: Birinci derecede sıcak, ikinci derecede kuru ve üçüncü derecede

kabız edicidir. Zayıflığı keser, yüzdeki sivilceleri giderir. Yeni cerahate

faydalıdır. Yaprağından çivit boyası olur.

Nane: Kuru ve sıcaktır. Onda ayrıca rutubet vardır. Mideyi hemen ısıtır ve

kuvvetlendirir. Hazma yardımcıdır. Balgamı ve kan kusmasını önler. Meniyi

çoğaltır ve cinsî arzuları körükler. Yaprağı süte konsa kesilmesini önler.

Nahale-i dakik (ince kepek): Birinci derecede soğuk ve kurudur. Yumuşatıcı

ve özel kuvvet vericidir. Zaferen ve macunla sürülmesi, yüzdeki sivilceleri

giderir.

S- Sumak: İkinci derecede soğuk, üçüncü derecede kurudur. Kabzedici,

kuvvetlendirici, tıkayıcı ve tutucudur. Safrayı boşluğa çeker, kanı

durdurur. Şişleri ve urları giderir. Diş ağrılarını keser, susuzluğu teskin

eder, mideyi düzeltir ve iştahı açar. Saçı siyahlaştırır. Bayılmaları

önler.

Şeker: Birinci derecede rutubetli ve sıcaktır. Eskisinde kuruluk vardır.

Semen (hayvanî yağ): Birinci derecede rutubetli ve sıcaktır. Zehirlenmelere

faydalıdır. Boğazı ve göğsü yumuşatır ve ayrıştırır. Fazlalıkları dahi

azaltır. Badem ile tesiri çoktur.

Sefercel: İkinci derecede soğuk ve kurudur. Kendisi ve çiçeği

kabız edicidir. Ekşisi tatlısında ziyade kabız edicidir. Her türü, susuzluğu

teskin edici ve idrarı getiricidir. Şehveti kuvvetlendiricidir. Özellikle

bal ile dahi mideye kuvvettir. Çekirdeklerinin suyu, tabiatı yumuşatır.

Kabızlığı akabinde önler. Akciğeri yumuşatır, öksürüğe faydalıdır. Çok

alınması kulunç yapar.

Semek (balık): Rutubetli ve soğuktur. İyisi küçüğüdür ki, kanı az ve tadı

leziz olup, süratle bozulmaya, Akıcı lan tatlı su içinde doğup kılçığı çok

olmaya. Yahut tuzlu denizlerden tatlı nehirlerin akışına karşı hareket

edip, onda kalmaya. Deniz balıklarının iyisi odur ki, çok bayat olmaya. Ona

tuzun kuvveti üstün olup, sıcak ve kuru olmaya. Taze balık, sulu balgam

yapar. Çabuk bozulduğundan, sıcak olan mideden başkasına faydalı değildir.

Balık etini bozan, rutubetliler ve sütlülerdir. Onu tatlılar düzeltir.

Ayn- Anber: İkinci derecede sıcak, birinci derecede kurudur. mide,

karaciğer, klb, his ve kuvvetleri güçlendirir. Anber, müsekkinden ziyade

mutedil ve dimağ hastalıklarına devadır.

Ud: İkinci derecede kuru ve sıcaktır. Mide, karaciğer, kalb ve his kuvveti

için faydası vardır. Tıkanıklığı açar. Dimağa gayet faydalıdır. İltihabı

iyileştirir ve yeli defeder.

Asel (bal): İkinci derecede sıcak ve kurudur. Parlatıcı, açıcı ve

çekicidir. Kokuşmaya manidir. Karışımları dahi, biti öldürür. Yaraları

temizler. Göz kararmasını giderir. Mideyi kuvvetlendirir ve iştihayı açar.

Karnı düzeltir. Yaraya sürülürse ilaç olur. Zift ile çok etkili ve

çekicidir.

Ineb (üzüm): Kabuğu soğuk ve kurudur. İçi rutubetli ve sıcaktır. Çekirdeği

hem soğu, hem kurudur. Gıdanın iyisidir. Mideyi ve şehveti kuvvetlendirir.

iyisi olmuşudur. Asmada olanı beğenileni ve siyahı yararlıdır. Mesaneye

zararlıdır. Tatlı nar onu düzeltir.

F- Fızza (gümüş): Soğuk v kurudur. Hafakanı önler. Suyu, mide ve kalbe

faydalıdır. Uykusuzluğu giderir.

Fıstık: İkinci derecede kuru ve sıcaktır. Onda fazladan rutubet te vardır.

Kalbi kuvvetlendirir, karaciğer tıkanıklığını açar. Faydalı ilâçtır.

Fücl (turp): Gıdası az, balgamı çok ve karaciğer tıkanıklığını açıcıdır.

Bit doğurur. Bedendeki yelleri ayrıştırır. Kurtları öldürür. Yemek hazmına

yardımı çoktur. Lakin hazmolunması zordur.

Fülfül (biber): Dördüncü derecede kuru ve sıcaktır. Siyahından ziyade

beyazında hararet vardır. Kırmızısının kuruluğu daha azdır. Biberler, mide

ve bağırsaklarda olan kalın yelleri ayrıştırır. Yapışık karışımları kesip,

sinir ve adaleyi ısıtır.

Sad- Sandal: İkinci derecede soğuk ve kurudur. Sürülmesi ve içilmesi sıcak

şişliklere, ateşli baş ağrılarına ve hafakana faydalıdır. Sıcaklık ve acıdan

olan mide zayıflığına uygundur.

Sa'ter (keklik): İkinci derecede sıcak ve kurudur. Latif, ayrıştırıcı ve

faydalıdır. İçilmesi, kokuyu giderir. Mideyi kurutur. İdrarı getirir. Gözü

kuvvetlendirir. Kasık ağrılarını kesicidir.

Sumg (ağaç sakızı): Kurutması kuvvetlidir. En latifi arap sakızıdır. Zira

ki o, göğüs sertliklerini çözüp, bağırsaklara kuvvet verir. Renkli haberlerle

yazmayı güzelleştirir.


Dokuzuncu Madde[değiştir]

Çok kullanılan ilaç ve gıdaların isim ve hükümlerini (karaşet) harflerinin

sırasınca bildirir.


Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki:

Kaf - Kusa (acur): Kavunun bir türüdür. Hıyar gibi uzun olur. İkinci

derecede rutubetli ve soğuktur. Olmuşu güzeldir. Hararet ve safrayı teskin

eder. Lakin karışımı ve bozuşumu ateş doğurur. Olmuşunun bozulması daha

seridir. Koklaması baygınlığa faydalıdır. Susuzluğu keser. Mesaneye

uygundur. İdrarı ve tabiatı yumuşatması vardır. Hıyar ise, acurdan daha

soğuk ve latifütir. Şiddetli ateşleri giderir. idrar için oldukça

faydalıdır. Az kere mide ve böbrek ağrılarına iyi gelir. Bunun düzeltilmesi

tuz, bal veya zeytinyağıdır.

Karanfil: İkinci derecede sıcak ve kurudur: Kalbi kuvvetlendirir, basuru

giderir. Koklanırsa uyku getirir.

R- Reyhan: Birinci derecede sıcak ve kurudur. Kalbi kuvvetlendirir. Basuru

giderir. Koklanması uyku getirir.

Ravend: Aç karnına iki dirhem kadar sabah içilmesi yara, kir, düşük,

çarpma, karaciğer, mide, fıtık, kasık, böbrek ve mesane için faydalıdır.

Razıyane: Onun birisinin hararet ve kuruluğu üçüncü derecededir. Bahçede

yetişeninin hararet ve kuruluğu ikinci derecededir. Gözü kuvvetlendirir.

Karaciğer tıkanıklığını açar. İdrarı düzeltir. Soğuk su ile mide iltihabını

giderir.

Reybas: İkinci derecede soğuk ve kurudur. Kanı ve safrayı söker. Harareti

teskin eder ve keser. Usaresiyle sürme, göze faydalıdır. Yaraları ve safra

ishalini giderir.

Rumman (nar): Tatlısı, birinci derecede soğuk ve rutubetlidir. ekşisi

ikinci derecede soğuk ve kurudur. İkisi, safrayı keser, dışa fazla akıntıya

engeldir. Ekşisinin bal ile macunu, kulak ağrısına faydalıdır. Yeşili çok

idrar yapar. Ekşisi, mide iltihabına faydalıdır. Boğaz ve göğüsü

sertleştirir. Tatlısı, onları kuvvetlendirir ve yumuşatır. Ateşli öksürüğe

engeldir. Her türlü hafakanı defeder. İyisi, sulu olanıdır.

Şın - Şaîr (arpa): Birinci derecede soğuk ve kurudur. Gıdası buğdaydan

azdır. Arpa suyu, unundan gıdalıdır. Arpa suyunun un ile karışımı, göğüs,

öksürük ve yüz sivilcelerine iyidir.

Şuniz: Siyah tanedir. İkinci derecede sıcak ve kurudur. Sıcaklığı ciladır.

Kokusu ayrıştırıcıdır. Kokusu ayrıştırıcıdır. Basuru giderir, kanındaki

kurtları öldürür. Keten torba içinde iki dirhem nohut ve ayranla

karıştırılıp alna konursa, nezleye faydalıdır.

Tı - Temr-i Hint (Hint hurması): İkinci derecede soğuk ve kurudur. Mideyi

kuvvetlendirir, safrayı giderir. Kusmayı teskin eder, susuzluğu keser.

Tüffah (elma): Onun tatlısı, normale yakın sıcaklığa meyyaldir. Onda

fazladan soğuk bir rutubet vardır ki, onunla şişirir. Ekşisi çok soğuk

olup, rutubeti azdır. Ezilmişi harareti keser.

Tin (incir): Onun tazesi az rutubetli ve sıcaktır. çok su ve gıdası vardır.

mideden hemen emilir. Kurusu latif ve sıcaktır. Bütün meyvelerden

gıdalıdır. Olmuşu itidale yakındır. Etli yaraları iyileştirir ve yumuşatır.

Harareti müsekkindir. Cerahatli kanı dondurur, donmuş olanı eritir.

Hastalıklarla bozulan renkleri düzeltir. Macunu, çıbanları oldurur. Tozlu

balgamın hararetini yatıştırır. Müzmin öksürüğü giderir. Akciğer ve göğüse

faydalıdır. Karaciğer, dalak, böbrek ve mesane tıkanıklıklarını açar. Aç

karnına incir yemek, gıdanın geçiş yollarını açar. Badem ve ceviz ile

yenmesi çoktur. Lakin ağır yiyeceklerle yemek iyi değildir. Üç sabah sirke

içinde sulandırılmış üçer incir yiyen, ateşli hastalıktan kurtulur.

Safradan zarar görmez.

Dut: Beyaz incire yakındır. Lakin ondan az gıdalıdır. Mideye kötüdür.

kırmızısı rutubetli ve soğuktur. Onda kabız etme vardır. Boğazdaki şişleri

giderir. Yenmesinde ve suyunda iştiha ve gıda kuvveti vardır. Gıdaları

mideden çabuk, bağırsaklardan yavaş geçirir. İdrarı artırır.

Se - Sum (sarımsak): Aslı üçüncü derecede sıcak ve kurudur. Suyu

değiştirmek için, müzmin öksürük ve göğüs ağrıları için gayet faydalıdır.

Asalak ve kurtları döker. İdrarı getirir. Bitleri öldürür. Buharının

çokluğundan baş ağrısı yapar ve göze zararlıdır.

Selc (kar): Hapsedilmiş olan duman hararetinden susuzluk verir. Mide ve

sinire zararlıdır. Dişlerin hararetten doğan ağrısını teskin eder.

H - Haşhaş: İkinci derecede soğuk ve kurudur. Siyahı şurup ve macun olarak

üçüncü derecede soğuk ve uyutucudur. Yenmesi nezleyi önler.

Hatmi: Şebboy çiçeğidir. İtidal üzere sıcaktır. Onda, erdirici, yumuşatıcı,

ayrıştırıcı ve gevşetici özellikler vardır. Mafsal ağrılarını ve titremeyi

önler. Tohumu ateşli öksürüğü keser. Yaprağı göğüs şişkinliklerini

giderir. Kaynatılan kökü, bağırsak ve idrar yanmalarını, makat

şişkinliklerini ve ishali giderir.

Huh (şeftali): Birinci derecede rutubetli ve ikinci derecede soğuktur.

Çabuk bozuşan ve yumuşak tabiatlıdır. yonca suyu ve yaprakları ile kulak

kurtlarını öldürür. Göbeğe sürülmesi veya içilmesi karın kurtlarını

öldürür. çok besleyicidir. lakin gıdası zararlıdır. Yemekten sonra yemek

iyidir.

Hal (sirke): Hararet ve rutubetten bileşmiştir. Soğukluğu çoktur.

Kaynatılırsa soğukluğu azalır. Kanı inceltir, safrayı söker. Sevdelilere

zararlıdır. Balgama zıttır. Hazma yardımcı ve uyuzu önleyicidir. Yanıklara

iyidir. Gül yağı ile baş ağrısına faydalıdır. Ağızda gargara edilirse

diş ağrılarını keser.

Hubz (ekmek): En iyisi temiz buğday unundan olanıdır ki, ince elenmiş olup,

mayası tuzlu ve hamuru normal olanıdır. Tandırda pişirilmelidir. Buna yakın

olanı, fırında pişirilen somundur. Ekmeğin sıcağı zararlı, soğuğu

yararlıdır. Peksimetin gıdası çoktur. Sert ve kuru olduğundan nüfüzu

yavaştır. elenmemiş un ekmeği tabiatı yumuşatır. pide lezzetlidir. Fakat

sertlik verir. Süt ile yoğurulanı çok besleyicidir. Fakat zor sindirilir.

Siyah buğday ekmeğini su ile yemek, şişmanlatır. Sıhhati korur.

Harmil (üzerlik): Üçüncü derecede sıcak ve kurudur. Balgamı söker. Mafsal

ağrılarını giderir. Uyuzu izale eder. Şişkinlikleri indirir. Baş rutubetini

temizler. Yağı, kulak ağrısına faydalıdır. Bal ile aç karnına yenmesi,

akciğer tıkanıklığını giderir.

Ze - Zeheb (altın): Latif ve mutedildir. Toz, sevdevî hastalıklara ilaçtır.

Kalbi kuvvetlendirir. Hafakanı önler. Ağızda tutulması ağız kokusunu

giderir.

Dad - Zarur: İkinci derecede sıcak ve kurudur. Yaraları temizler.

Gayn - Galiye: Kıymetli bir ıtırdır. Sert şişleri urları yumuşatır ve çok

derde ilaçtır. Soğuktan olan baş ağrısını giderir. Taşınması rahim ağrısını

giderir.

Bütün ilaçlar ve gıdalar, Hak'kın tesiri ile etkileyici olduğu muhakkaktır.

Bu sayılanların zannı sebeblerden olduğuna, tıbbî hastalıklar kesin

delildir. Şu halde bütün sebeb ve eşyalardan tesir eden ancak sebebleri

yaratandır ki, herkese o, zarar ve yarar verendir. Burada, Çilim ikidir,

tıp ve din ilmi,È sözündün bu miktar yazılma ve açıklama, tıp ilminin

hülasasıdır. Geri kalanları, tabibler arasında şayidir.


Onuncu Madde[değiştir]

Vücut sıhhatine ait olan yeme ve içmenin âdâb ve kaidelerini ve bazı

yiyecek ve meyvelerin fazilet ve faydalarını bildirir.


Ey aziz, malûm olsun ki, muhaddisler demişlerdir ki: Peygamberlerin (selâm

onlara olsun) âdetleri sürekli arpa ekmeği yemektir. habib-i Ekram

Sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin yediği çoğu zaman o ekmek idi.

Veya ince buğday ile karışık olan arpa ekmeği idi. Arpa ekmeği ile üç gece

ard arda doymayıp çoğu vakitleri aç ve susuzdu. Şu halde tenbih ve beyan

buyurmuştur ki, gündüz beyazlığı ve gece karanlığı içinde ikişer kere yemek

ve içmek israf ve illettir. Et yemek ve çorba içmeye devam etmek kasvet

verir. Kırk gün kadar et ve yağlı yememeye devam etmek ahlakı bozar,

tabiatı değiştirir. tok karnına yemek ve susamadan su içmek vücut sıhhatine

zarardır. Nitekim, gereksiz gülmek insanı mahcup eder. Uykusuz gece ve

gündüz ona tembellik verir.

Sıhhatini korumak isteyen tokluğa devam etmeyip, açlığı kadar yemekle

lezzeti bulur. Firdevs ziyafeti için kudreti kadar aç kalsın. Ta ki, aklı

saf, göğsü geniş ve kalbi nurlu olsun. Mümkün oldukça gıdayı aklına

getirsin. ta ki, bedeni sıhhat ve tabiatı kuvvet bulsun. Akşam yemeğini

terk etmesin ki, uzuvları düşkünlükten emin olsun. Türlü nimetlerle renkli

servetleri birleştirmeyip, bir yemek üzerine devam etsin. Ta ki, cismi

sıhhat ve sürura, kalbi hayat ve huzura yetsin. zira ki her hastalığın aslı

tokluk, her davanın aslı açlık olduğu tecrübe edilmiştir. Edeple sadece

ekmek yiyenin bedeni, ömrü oldukça sıhhat ve afiyette bulunmuştur. Edep ise

açlıktan sonra yemek ve doymadan sofradan kalkmaktır. şu halde, az yeme ve

içmenin dünyevî derecesi karnın üçte birini yemek, üçte birini içmek ve

üçte birini teneffüs için ayırmaktır. Orta derecesi yeme ve içme ile ancak

karnın yarısı dolmaktır. En üst derece yemesi hasta yemesi; uyuması suda

boğulanın uykusu olup, huzur lezzetini bulmaktır. Tokluk üzerine yemekten

kaçınmak mühim ve lüzumludur. Zira ki o, israf ve haram olduğundan başka

abraşlık verici, hastalık ve düşkünlüğe sebeptir. Huzura gelen yemek ve

içeceği ayıplamasın. Eğer iştihası var ise yesin. Ancak terk edip

söylemesin. Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. Nitekim iki kişinin yemeği

dört kişiye, dört kişinin yemeği sekiz kişiye yeter.

Bazı yiyecek ve meyvelerin fazilet ve faydalarında nice Hadis-i Şerif varit

olmuştur. Nitekim Cibril-i emin Aleyhisselâm, Habib-i Ekrem Sallallah-u

Aleyhi ve Sellem Hazretleri4ne keşkek yemeği işaret kılmıştır. O zaman onu

o, yiyip, kuvvet, cima ve gece namazı için otuz kırk adım kadar güç

bulmuştur. O'nun yanında bütün yemeklerden arpa ekmeği, mercimek çorbası ve

su kabağı daha iyi ve sevgili olmuştur. Zira ki, Allah4ı andıkça ondan

kalbi rikkat bulmuştur. Etten dimağ, kulak, göz uzuvlar ve diğer cüzler

kuvvet almıştır. Etin iyisi omuz eti ve sırt etidir ki, hasta kalbi düzeltir

ve hüzünlü kalbi rahatlatır. Katıkların en faydalısı, sirke olmuştur. Hurma

ve üzüm meyvelerden olup katık rütbesini dahi bulmuştur. Üzümü ekmekle

yemek tatlı ve güzel koku verenden reddetmeyip tatmak ve koklamak haberde

gelmiştir. Mübarek balı sabah ile aç karna yiyen ve içen her hastalığından

şifa bulmuştur. Hazret-i Peygamber' e bütün meyvelerden kavun, karpuz ve

taze hurma; içeceklerden, soğuk ve tatlı olanlar lezzetli gelmiştir. Pirinç

pilavı yerken, 'Peygamber' e Salat ve selâm olsun' lazım olmuştur. Zira ki,

pirincin nuru cevherinden meydana gelmiştir. Hadis-i Şerif varid olmuştur

ki: 'Her kim ki baklayı kabuğu ile yer, onda o kadar hastalık çıkar gider.'

Şüniz ki siyah tanedir, o ölümden başka her hastalığa şifadır. Peynir ve

cevizi yalnız yemek hastalık verir. Lakin ikisini birleştirene şifa verir.

Kuru üzüm yemek kokuyu güzel, rengi saf eder. Balgamı keser. Sinire kuvvet

verir. Onu yiyen çekirdeklerini atsın ki, o zararlıdır. Üzümü tane tane

yemek güzeldir. Sefercel, kalbe cila, zekâ ve korkağa cesaret vermede

bedelsizdir. Onu pilav ile yiyen hamilenin çocuğu üstün ve güzeldir. Narı

iç kabuğu ile yemek mideyi temizler. İncir yemek kulunçtan kurtarır. Kalbe

incelik verir. Mübarek karpuz, her yemekte olan lezzeti toplamıştır. Onun

eti, çekirdeği ve kabuğu bütün uzuv ve kuvvetlere faydalıdır. O, yemek,

içmek ve reyhandır. Karın ve mesaneyi temizler. Bel suyuna bereket ve

şehvete hareket verir. Kokusu güzel olup, baş ağrısını yatıştırır. Deriyi

temizler ve süsler. Göze hiddet, yemeğe iştah ve lezzet verir. Susuzluğu

giderir. Bağırsak kurtlarını öldürür. Yetmiş hastalığı çıkarır. Bedene

faydalıdır.

Hıyarı tuz ile, cevizi tatlı ile yemek sünnettir. Meyveleri mevsiminde çok

yiyen ve sonra azaltan sıhhat bulur. patlıcanı yumuşatır, süsleyerek, deva

niyeti ile yemek illeti giderir, hikmet verir. Dimağa kuvvet, cimaa kuvvet

ve şehvete hareket verir. İnce baklalar, karpuz, kereviz... bunlar Hazret-i

İlyas'ın yemeğidir. Hafızayı güçlendirir, deliliği ve cüzzamı önler. Ak

mantar ki, bir tür Çemen' e benzer. Suyu göze şifa verir. Siyahı iyidir, bir

yere giren oranın soğanından yesin. Ta ki, o yerin vebasından emin olsun.

Pişirilmiş soğan ve sarımsak yiyen lezzet ve kuvvet bulur. Pişmemişi

yemesin ki kokusundan melekler incinir. Toprak yiyen kendini öldürendir.

Zira ki o, mideyi bozar, rengi sarartır, bedeni helak eder. Hadis-i Şerif

gelmiştir ki: 'Üç şey sineye sürûr ve bedene sıhhat verir. Biri güzel koku

koklamak, biri bal şerbeti ve biri güzel elbisedir.' O Hazret-i Peygamber

ki, doğru söyleyendir. Zira ki, 'insanlar elbise ile iltifat görür' sözü bu

mânâyı tasdik etmiştir. Şu halde insanlar elbise ile süslüdür. Takva

elbisesi ise hepsinden daha güzeldir. Cismi canı korur.


Onbirinci Madde[değiştir]

Dini Mübin âdâbı üzere ve Resuûl-ü Emin sünneti üzere güzel giyim ve

elbiseyi tayin ve bedeni süslemenin şeklini bildirir.


Ey azuz malûm olsun ki, muhaddisler ittifak ile demişlerdir ki: Habib-i

Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem hazretlerine elbisenin en sevgilisi

gömlek olmuştur. Gömleği, parmaklarının ucuna kadar ulaşmıştır. Eteği

topuklarının üzerine kadar ancak gelmiştir. elbiseyi kısaltmakla ümmetine

vasiyet kılmıştır. Elbiseyi kısaltmak sünnet, uzatmak bid'at ve kibre

alâmet olmuştur. Halil'üllah aleyhisselam erkekler ve kadınlar için şalvarı

örtünme için elbise bulmuştur. zira ki şalvar, avret yeri ile yer arasında

bile hail olmuştur.

Sarık hilim, vakar, makamdır. Arap tacıdır ki, o Hazretin mübarek sarığı

siyah kumaş olmuştur. Sarığın ucunu iki omuz arasında iki karış miktarı

uzatmak sünnettir. Çene altına çevirmek bid'attir. İslâm sünnetlerinin

birisi, sert elbise ve kaftan giymektir. Sert elbise, damarları yayar,

kalbi huşû üzere bulundurur. Kıl ve yün elbise, büyük peygamberlerin

sünnetidir. Aba Süleyman aleyhisselamındır. Tavazu ile miskinlere benzemek

için aba giymek Evliya-ı kiramın âdetidir.

Habib-i Ekrem Sallallahü aleyhi vesellem hazretlerinin gömleği, iç elbisesi

ve şalvarları pamuktan beyaz; aba, kaftan ve kuşağı yünden yeşil şaldır.

Yeşile bakmak kalbe sürür ve göze kuvvettir. Şu halde yeşil elbise onun

ümmetine sünnettir. Erkeklerine sırf sarı ve kırmızı mekruhtur, bidattir.

Halis ipek onlara haram, karışık renkler mübahtır. Elbiseyi temizlemek,

nimeti anmadır, zinnet, letafet ve nezafettir. Ağırlığı, gamı ve kasveti

atmadır. Gönül zenginliği ile eski elbise giymek, insanın tavazuuna

alâmettir. Hepsinden önce gömlek giyip, sonra otururken şalvar giymek

sünnettir. İnsanların buğzunu çekmekten ve kalbe gam gelmekten emniyettir.

Bir elbiseyi yamamadıkça atmamak kalbe rahattır. Eski elbiseyi bir fakire

vermek âfetlerden selamettir. Üç kat elbisesi oldukta; bir katını fukaraya

bahşetmek cömertliktir. elbisesini her çıkardıkça toplamak, onu şeytanın

giymesinden korumaktır. Elbisenin hal diliyle: 'Beni gece süsleyeni, gündüz

süslerim,' demesi, ol Hazretten rivayettir. Mevla'nın yaygısı olan yer

üzerinde, ara sıra yalınayak yürümek nefsi kırmaya delâlettir. Misk, anber,

ud ve kâfur gibi güzel ve kokular; buhurlar ile kokulanma sünnettir,

lezzettir. Sürme taşı ile her gözüne üç kere sürmek sünnettir, zinettir.

Kirpikleri bitirir ve göze kuvvet verir. Aşure günü gözü sürmelemek,

göz ağrısından korunmadır.

Temizlenmek, süslenmek, yağlanmak, saç ve sakal taramak dahi sünnettir. Yağ

sürmeye kaşlardan başlamak, baş ağrısını giderici bilinmiştir. Bıyığı

kısaltmak, koltuk ve kasık kıllarını yolmak revatip sünnetlerindendir.

Kasık kılını, arpadan ziyade terk etmek nehy olunmuştur. Her perşembe yahut

her cuma ikindiden sonra saçı olmayan kimse, başını kazıtmak, sakalını

boyundan ve eninden bir tutam fazlasını kesmek, tırnaklarını makas ile

tıraş edip, sakala gömmek, cismin sıhhati ve canın rahatı için sünnet ve

âdet kılınmıştır. Nitekim: 'Tırnaklarınızı makas ve edeple kesiniz,'

denilmiştir. Görünüş düzeni için aynaya veya saf suya bakıp: 'Allah'ım,

yaratılışımı güzel yaptığın gibi, ahlakımı da güzelleştir,' demek, hadis-i

şeriften alınmıştır.

Burada, vücut sıhhatini korumak, bu miktar açıklama ile yeterli olup, ölümü

anlatmaya geçilmiştir. Zira ki: 'Her doğan ölür,' fehvasınca, her doğan

ölmekle, her kemalin bir zevali olup, dünyaya gelen gider. Bulunmuştur. Bu

oluşum ve bozuşum âlemi bizim için kervansaray kılınmıştır. Nitekim: 'Her

can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döneceksiniz,' (29/57) âyet-i

kerimesiyle bu mâna teyit olunmuştur. Şu halde bu dar-ı fenâdan o dar-ı

bekâya ölmezden önce yönelmek ve bu gayrette o vatan içi olgunluk

kazanmakla tedarik kılmak, yani nazargâh-ı Hüda olan kalbini masivadan pak

edip, hayvani ahlak hastalıklarından sıhhat bulmak, Rabbanî ahlak

nurlarıyle dolmak ve iki âlemde bir Mevla ile olup kalmak hepsinden önemli

ve lüzumlu bilinmiştir.

Cihanda varlığı kavi ne misafir ol ne mukim

Ki hane pür keder olmuş turuk dahi pür bim

Çü nimeti nikam ü ızz ü nazı zül olıcak

Sana ne faide cism olsa gark-ı nâz ü naim

Mezar içinde olur âkıbet sırrın pâmâl

Ne fark olursa külahın nemüd yahut diyhîm

Tarik-i Hak4ka gidersen tenin zaif olsun

Ki kat'-ı badiye müşküldür olsa merd cesîm

Huyuyle hastayı zan eyler ol tabib zaif

Marazşinasın değildir nedendir adı hakîm

Hayat-ı cism gönül hoşluğuyle nimet olur

Ne zevk olursa ola ten sahih ve ruh sakim

Ne gam ki fakr ü maraz mevt erer tene Hakkı

Olursa can ü gönül hoş huyuyle sağ ve selim

(Cihanda, varlığı sağlam olan ne misafir ol ne yerli. Çünkü hâne keder

dolu, yollar dahi korku. Çünkü nimeti zor, izzet ve nazı zül olacak, cisim

naz ve nimete gark olsa sana ne fayda? Sonunda sırrın, mezar içinde ayak

altına düşer. Külahın, aban ve tacın ne farkı olur? Hak'kın yoluna gidersen

tenin zayıf olsun. Çölü aşmak zordur, şayet insan cüsseli olursa. Tabib, o

hastayı huyuyla sağlam zanneder. Hastalıktan anlamadığı halde, adı neden

hakimdir? Hayat, cisim ve gönül hoşluğuyla nimet olur. Ten sağlam, ruh

sakim olursa ne zevk olur? Fakirlik ve hastalıktan ne gam Hakkı, sonunda

tene ölüm ererse de; can ve gönül iyi huyla sağ ve selim olursa.)



Marifetname