SAHNE YAYINI
lü toplantılardan hoşlanan halkı gitgide dansların piri, harman yerinin tanrısı, üzümün hamisi, sürülerin şahı, feyiz ve bereketin timsali, yaratıcı ve daima yükseltici kudretin kendisi saydıkları Tanrı Dionysos namına tertibettikleri Dionysia âyinlerinde iyi ibadetin iyi eğlenceyle müsavi olduğunu düşünerek eğlenceyle ibadeti adeta birleştirdiler. Bu suretle mükemmel bir temaşa nev'ine vücut vermiş, tiyatronun nüvesini kurmuş oldular.
Bu âyinlerde insanlar Tanrı Panı ve satirleri temsilen sırtlarına geyik derileri geçiriyor, ellerinde ziller olduğu halde raksediyorlardı. Korolar muhtelif kısımlara ayrılarak birbirlerine cevap mahiyetinde metinler okuyorlar, şarkılar söylüyorlardı. Bütün bunlarda bir dram mahiyeti seziliyordu. Fakat henüz dramdan çok uzak bulunuluyordu.
Korolara dinlenmek fırsatını vermek ve ayinlere bir yenilik katmak için zamanla, güzel söz söyliyen, güzel sesli sanatkârların da tek olarak ayinlere iştiraki ve tanrıları övmeleri âdet oldu. Fakat bu sözler gittikçe o derece umumileşti ki bir müddet sonra ihtiyar ve ananeperest ekabir ayinlere lâübalilik sokulduğu iddiasiyle şikâyetlere başladılar. Habuki bu yeni tarz halkın pek hoşuna gitmişti. Halk, yarın doğacak trajediyi sezmiş gibi, bu âyinlerden memnun oluyordu.
Zaman geçti. Âyinlerin herkes tarafından ezberlenmiş gibi bilinen muhaveresi yerine umu-