Sayfa:YENİ TÜRK EDEBİYATINDA BİR KURMACA ÖGESİ OLARAK TİYATRO VE DİĞER SAHNE SANATLARI.pdf/5

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

Şener Şükrü YİĞİTLER

eğlence tarifine koşut olarak Ahmet Mithat Efendi de Menfâ'da tiyatroyu bir sanatsal değerinden çok pragmatik yanıyla ele alır (1293: 67-68). Türk edebiyatında her alanda yenileşmenin önünü açan bu ilk iki kuşağının ardından ortaya çıkan değişimi bizzat deneyimleyerek ve eski ile yeni arasındaki kesintileri/devamlılıkları ciddi gözlemlere dayandırarak ortaya koyan Ahmet Rasim başta ortaoyunu olmak üzere İstanbul eğlenceleri hakkında kapsamlı bilgiler verir. Şehir Mektupları'nın 37'ncisi olan “Çalgı'da Bir Gece” başlıklı yazısında tarihinin en görkemli günlerini yaşayan Şehzadebaşı-Direklerarası'nı karışık, gürültülü, keşmekeş içinde bir eğlence merkezi olarak tasvir eder (Ahmet Rasim, 2012 83-86). Gazete yazılarının toplandığı Muharrir Bu Ya adlı eserinde tiyatrolar, ortaoyunu, Karagöz, tuluat hakkında geniş bilgisini sergileyen yazar, ortaoyunundan tuluata geçişi büyük bir değişim olarak gördi kaydettikten sonra ortaoyunlarında işlenen konuların geliştirilmeye mecbur olduğunu "Bizde de bir Moliere çıkıp da bu konuları yükseltmeyi başarsaydı, bir Comedie-Française (Komedi Fransez) gibi bir Komedi Türk meydana gelirdi.” (1969: 44) cümlesiyle dile getirir.

“Yıktın perdeyi, eyledin viran”: Direklerarası

Osmanlı'nın başkentindeki eğlence hayatının tarihi gelişimi hakkında önemli bilgiler veren Aksel'in belirttiğine göre Direklerarası'nın en parlak devri 1908'den önceye rastlar. Her ne kadar o zamanlar istibdattan söz edilse de Abdürrezzak ile başlayan tuluat oyunları Türk sahne sanatına büyük yenilikler getirir. 1908 İnkılâbında âdeta sihirli bir değnek değmişçesine bir değişim yaşanır. Sürgünden dönen sanatçılar İstanbul'a akın ederken amatör sanatçıların da sayıları günden güne artar. O günlerde İstanbul'da bir dram furyası yaşandığını anlatan Aksel, Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre piyesinde Abdullah Çavuş rolündeki Abdürrezzak Efendi'nin ününe ün kattığı günlere veda ettiğini anlatır (1977: 70). Ancak II. Meşrutiyet'ten biraz sonra Direklerarası'nın da yıldızı sönmeye yüz tutar. 1910'da Direklerarası'nın tarihî direkleri elektrikli tramvayın yol çalışmaları nedeniyle yıkılır. İstanbul'un Türk sanatını tutan bu direkleri artık yoktur ancak Direklerarası'nın da sadece adı kalır. 1919'da Direklerarası bir sarsıntı daha geçirir. Bolşevik Rusya'dan kaçan ve İstanbul'da 'Haraşo' olarak anılan Ruslar, İstanbul'a Slav usulü gece hayatını getirirler ve böylece Türk usulü eğlencenin son temsilcileri de sahneden çekilirler. O yıllarda İstanbul'un tek meddahı olan Sururî Direklerarası'ndan Divanyolu'ndaki Diyaribekir Kıraathanesi'ne taşınır.

2020 » ISSN: 2548-0472