Sayfa:YENİ TÜRK EDEBİYATINDA BİR KURMACA ÖGESİ OLARAK TİYATRO VE DİĞER SAHNE SANATLARI.pdf/24

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

N: 2548-0472

2020-15

Yeni Türk Edebiyatında Bir Kurmaca Ögesi Olarak Tiyatro ve Diğer Sahne Sanatları

Türk edebiyatında tiyatroya en çok emek veren isimler arasında gelen ve “Yoksa teatro nedir ki? İki kalas, bir heves” (2015: 27) ifadesiyle tiyatronun doğasını çarpıcı biçimde özetleyen Taner, yine Fasulyeciyan'a söylettiği “Zaten oyuncu dediğin nedir ki? Oynarken varızdır” diye başlayan coşkulu tiradıyla tiyatro sevgisini ortaya koyan manifesto niteliğinde bir metne imza atar (2015: 94).

Oyunlarla Yaşayanlar la Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar'da yazma tutkusu kadar “oyun”un kendisine verdiği önemi gösterir. Hikmet Benol'un Tehlikeli Oyunlar'da içeriğini, meselelerini, tarzını anlattığı, teorisini kurduğu oyunların metne dönüştürülmüş hali olarak değerlendirilebilecek Oyunlarla Yaşayanlar, yine, Tehlikeli Oyunlar' kurduğu halkayı tamamlayarak, Batılı ülkelere yetişmek için onların yazdığı gibi oyunlar yazıldığı, ancak romanda olduğu gibi burada da asla sonuca ulaşılmadığı fasit bir daire çizer. Oyunun en önemli anlarından biri olan meyhane sahnesinde 'yarı-aydın' Coşkun'un aşağıdaki monoloğu sözünü ettiğimiz kısır döngüyü acı bir ironiyle ortaya koyar:

“Ey zavallı milletim dinle! (Durur.) Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun?” (Atay, 2016: 51)

Reşat Nuri ve Ahmet Vefik Paşa gibi, halk aydınlanması/terbiyesinde tiyatroya önemli roller biçen yazar/bürokratların aksine Atay, Batılı kurumlarının yerli kültürle uyuşmazlığını görür ve tiyatro türünde Batı'daki gibi başarılı eserler verilebileceğini inanmadığından olsa gerek, türün parodisini yapmakla yetinir. Bu yaklaşımı nedeniyle Taner'in tiyatroda başardığı düzeyin gerisinde kalsa da Atay'ın tiyatroya bir sanat dalı, edebi bir form olarak değer verdiği açıktır.

Şiir

Edip Cansever'in ilk defa 1 Ağustos 1948'de Kaynak dergisinin 8. sayısında yayımlanan "Şehre Gelen Palyaço” şiiri kitaplarına girmez. Ölümünün ardından, kitaplarına girmeyen şiirlerinin derlendiği Öncesi de Kalır kitabında yer alan şiir sade ve açık dili, imgeye dayanmayan anlatımıyla şairin İkinci Yeni'den önceki