Sayfa:YENİ TÜRK EDEBİYATINDA BİR KURMACA ÖGESİ OLARAK TİYATRO VE DİĞER SAHNE SANATLARI.pdf/21

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

Şener Şükrü YİĞİTLER

aldatmadan üç ay önce daha on iki yaşında iken bir ramazan gecesi girmişti içine. Tiyatroya ilk gidişi idi.” (Buğra, 1970: 5) Tepkiler burada da benzerdir. Babası, sezdiği anda sert bir tepki koyar. “Tiyatro iyi(dir), ama tiyatroculuk hâlâ kötü bir şey(dir)” (Buğra, 1970: 9). Nahit, tiyatro hakkındaki bilgi ve görgüsünü bu sırada artırmaya çalışır ve lise sınavlarını veremediği günün gecesinde evden kaçar: “İbiş'e doğru ilk adım atılmıştı(ı)” (Buğra, 1970: 10).

Nahit'in türlü sefaletlere katlanarak kovaladığı talihi yolunu Muhsin Ertuğrul'la (1970: 17-18) kesiştirir. Ancak yoksulluğu talihiyle birleşerek Darülbedayi'ye girişine engel olur. Bu sırada Nahit, tuluat tiyatrolarında Bolulu aşçı rollerine çıkmaya başlar. Murat Bey'in tiyatrosunda çalıştığı günlerde, İbiş'i oynayan baş aktörün oyun saatinde sarhoş gelmesiyle onun yerine çıkmak için ısrar eden Nahit, böylece İbiş'le buluşur ve o akşamki performansı kısa sürede bütün Şehzadebaşı'nda ve Bayezid kahvelerinde konuşulmaya başlar. Kariyerinin henüz en başında Nahit, hangi rolleri oynaması gerektiğini etüt eder: “Bu boy, bu burun, bu çene, bu parmak kaşlar? İçinde isterse Hamlet'ler doğsun, büyüsün Şekspirlerine kavuşsun... Bu yapı komediden başka neye yarardı? Komediler oynamalıydı elbette.” (Buğra, 1970: 46). Fuat Raif'in aksine, Nahit sahnedeki rolünü kendi belirler. Bundan sonrası, nasıl bir komik olmasıyla ilgilidir. Nahit, Kel Hasan'ı, Abdi'yi görmüştür; ancak yaptığı şey, taklit olmamalıdır. Yeni bir imaj, “sersem' olmayan bir İbiş portresi çizmek için” kolları sıvayan Nahit, karakterini bir hamalın bağırtısı, küçük bir çocuğun kâğıt helvasını yiyişi gibi tümüyle yerli, türlü jest ve mimikle donatır. Nahit, İbiş'i sağlam bir temel üstüne kurar; artık o ne yüklense taşır bir heykeldir. Yüksek sanat çevrelerine kendini kabul ettirir. Darülbedayi'den davetler, jübilelerde misafir oyuncu rolleri ardı ardına gelir.

İbiş'in Rüyası'ndaki Şehzadebaşı, yukarıda yer verilen dönemin canlı tanıklıklarını aratmaz; Buğra en az onlar kadar renkli ve canlı bir panayır yeri kurar (1970: 98-99). Ancak, Buğra'nın hususiyeti kadınla ilgili tespitleridir. Toplumun her kesiminden insan, “bomboş kalan bir yanlarını avutmak, biraz eğlenmek, daha çok kadın görüp hülyalanmak için” (1970: 99) buradadırlar. Karısı Veida'nın “kantocular, varyeteciler sözüm ona aktrisler” (1970: 29) dediği kadın oyuncular ise tiyatronun kapısından çıktıkları anda değişiverirler. Nuran Tiyatrosu'nun sahibi Nahit bu küçük kapıya bakıp şöyle düşünür: “Bu küçük kapı bir çeşit ebemkuşağı gibiydi: 'Kızlar' oradan — içeri veya dışarı — her geçişlerinde, cinsiyet değil ama, mizaç değiştirirlerdi.” (...) "Onlar 'tiyatrocu kız' olmanın 'namussuz' de-

2020 » ISSN: 2548-0472