Sayfa:YENİ TÜRK EDEBİYATINDA BİR KURMACA ÖGESİ OLARAK TİYATRO VE DİĞER SAHNE SANATLARI.pdf/16

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

SN: 2548-0472

2020-15:


Yeni Türk Edebiyatında Bir Kurmaca Ögesi Olarak Tiyatro ve Diğer Sahne Sanatları

imamın kızı Emine'nin “aksi talih”in bir eseri olarak zenne rollerine çıkan Kız Tevfik'le evlenmesiyle başlar. Tevfik, doğuştan sanatçı bir yetenektir. Henüz dayısı Mustafa Efendi'nin yanında çıraklık ettiği günlerde kendi kesip biçtiği Karagöz kuklaları oynatır; hatta oyuncu kadrosuna yeni karakterler ekler: “Başlıcaları Mustafa Efendi'ye benzeyen bakkal, İmam'a benzeyen, yerden bitme, koca sarıklı bir ihtiyar imam. Bir de Emine'nin eşi küçük mahalle güzeli...” (Adıvar, 2000: 13-14). Gerçek hayattan alınmış kişileri karikatürize ettiği bu kuklalarıyla Tevfik ilk tepkileri üzerine çeker. Tevfik on dokuz yaşında kadın rolüne çıkan orta oyuncuların en ünlüleri arasına girer. ”...yüzüne lâdenden ben koyup kaşına rastık, gözüne sürme çekip kırıtması” (Adıvar, 2000: 14) erkeklik gururlarına dokunan mahallenin gençleri Tevfik'e yüz vermezler; ancak en ciddisi bile onun oyunlarına kahkahalarla güler. Tevfik'in oyunlarından birine giden Zaptiye Nazırı Selim Paşa'nın bile makamının ağırlığına yaraşmayacak biçimde güldüğü anlatılır. Emine'yle evlendiğinde oyunculuğu bırakıp dükkânın başına geçeceğine söz veren Tevfik, doğasına ters bu işi eline yüzüne bulaştırır. Tevfik sorumluluk üstlenmeyen, paraya önem vermeyen, gamsız, çocuk ruhlu bir adamdır. Bakkal dükkânının başında fazla duramaz. Sokaktaki çocuklarla oyunlar oynar. Emine'den gizli, eski oyun arkadaşlarıyla buluşur. Emine için bardağı taşıran son damla, Tevfik'in kendi taklidini cüce arkadaşına yaparak evin alt katında oyunlar oynaması olur. Emine baba evine döner. Emine'nin gidişinin ardından Tevfik dükkânı kapatır ve 'Bakkal Çırağı' adlı bir oyun oynamaya başlar. “Bir bakkal kadınla çırak olan kocası arasında bir macera” (Adıvar, 2000: 22) anlatan oyundaki kadının Emine olduğu dilden dile yayılır. Cüceyle oynanan oyunda, yatak odasındaki hallerine kadar sergilenen Emine'nin tepkisi şu cümlelerle verilir: “Bu doğrudan doğruya bir kadının mahremiyetine tecavüzdü. Hangi Müslüman helâlini böyle teşhir edebilirdi?” (Adıvar, 2000: 20). Ünü bütün İstanbul'u tutan “Bakkal Çırağı'nda canlandırılan kadının herkesçe Emine olduğuna inanılması İmam'ın kızını Tevfik'ten boşamak için dava açmasıyla sonuçlanır. Genç çift ayrılır, ancak olaylar bununla durulmaz. “Din, iman gidiyor, şer-i şerife mugayir şeyler oluyor” (Adıvar, 2000: 23) denerek Padişah'a verilen jurnaller sonucunda Tevfik, Gelibolu'ya sürülür. “Bir sene geçmeden şen ve vefasız İstanbul, vaktiyle o kadar sevdiği sanatkârı da, sanatkârın günahını da unutmuş gibi(dir)” (Adıvar, 2000: 23).

Geleneksel Türk tiyatrosuyla ilgili hikâyesi bu şekilde özetlenebilecek roman, sanatçının yalnızlığını, baskıcı bir ortamda, kapalı bir kültürde kendini