Sayfa:YENİ TÜRK EDEBİYATINDA BİR KURMACA ÖGESİ OLARAK TİYATRO VE DİĞER SAHNE SANATLARI.pdf/12

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

SN: 2548-0472

2020-15:

Yeni Türk Edebiyatında Bir Kurmaca Ögesi Olarak Tiyatro ve Diğer Sahne Sanatları

olmak, dramlar oynamak, seyirciye her gece bambaşka hayatların acılarını duyurmak Fuat Raif'e göre asil bir başarıdır.

Yine, birçok örnekte okurun karşılaştığı örgünün bir benzeri olarak, Fuat Raif'in Babıali kalemlerinden birinde müdür olan babası oyunculuk kararına şiddetle karşı çıkar. Babasının “rezalet” olarak adlandırdığı aktörlük ve tiyatro sevgisi, Fuat Raif'e yüksek duygular yaşatır. Genç adam, her gece seyircilere yüksek duygular yaşatan böyle bir işin “zelil ve çirkin olamayacağın(dan)” (Örik, 1996: 234) bir katharsis duygusuyla emindir.

Türk tiyatro tarihinin önemli olay ve kişilerinin kurmaca içine doğallıkla yerleştirildiğini gördüğümüz öyküde II. Meşrutiyet'in ilanıyla beraber bütün İstanbul'da bir tiyatro furyasının başladığı anlatılır. Özgürlük, eşitlik gibi kavramlar etrafında oluşturulan bu muhalif coşkunun sanatsal bir ifadesi olarak her köşe başında kurulan tiyatrolar And'a göre "tiyatro bakımından hiçbir değeri olmayan oyunları, halkın bu coşkunluğunu sömürerek oynatıyordu(r)” (2014: 115). Bu çılgınlığı uzaktan takip edebilen Hukuk öğrencisi Fuat Raif de babasının ani ölümüyle kendini sahnede bulur. Ancak Fuat Raif'i umduğundan farklı roller bekliyordur. And'ın Darülbedayi'nin kuruluşundaki çalışmalarını anlattığı Fransız tiyatrocu Andre Antoine, "Siz hiçbir zaman bir trajedya aktörü olamazsınız. Bu şişman vücut, bu etli yüzdeki yumuk gözler, bu büyük vücuttan çıkan ince ses, bunlar ancak bir komedya aktörüne yarayacak aletlerdir.” (Örik, 1996: 237) sözleriyle Fuat Raif 'i komedi yönlendirir ve genç adam çok geçeden Milli Tiyatro komedilerinin aranan ismi olur. Öyle ki, bir oyunun tutup tutmayacağı Fuat Raif'e uygun bir rolünün olmasına bağlanır (Örik, 1996: 237). Uzun yıllar boyunca başarıyla oynadığı oburlar, hasisler, sakalar, sersemler ve diğer bütün komik roller adeta Fuat Raif 'in üzerine yapışır. Tiyatro sevgisinin başladığı yıllarda tiksintiyle izlediği komik-i şehirlerden farkının kalmadığına inanan Fuat Raif, yine de bunun rol gereği olduğunu bilir ve bütün bu komik rollerin canlandırılmasında oyuncu için derin bir trajedi bulur. Bazen rolünün tam ortasında kahkahalarla gülen seyircilere dönüp şöyle bağırmak ister:

“Ne gülüyorsunuz? Yaşattığım şu tipte ıztırabın ifadesi yok mu? Meselâ çok sevdiğimiz bu Mürai, bu Tartüf rolünde gülünçten ziyade feci' yok mu? Bu kadar aldatabilen, bu kadar yalancı olan adam korkunçtur. Yaşamak için bu kadar aldatmak mecburiyetinde bulunan adam bir zavallıdır. Ne gülüyorsunuz?” (Örik, 1996: 238)