Sayfa:TANRILARDAN PATRONLARA OTORİTENİN GELİŞİMİ.pdf/7

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş
Karamanoğlu, T. (2021). Alınteri Sosyal Bilimler Dergisi, 5(1): 67-80.

geleneksel otoritede arkaik öğreti olarak nitelendirilebilecek çağlar boyu aktarılan inanç ve davranışları sürdüren figürlerin otoritesini meşrulaştırma; karizmatik otoritede ise otorite figürünün mevcut karakteristik özelliklerinin ya da sergilemiş olduğu kahramanlık göstergelerinin varlığına dayanarak o figürü kutsallaştırma eğilimindedirler (Weber, 2005: 40). Bu üç türde de otorite figürünün varlığı o figürü kabul eden kimselerden hareketle oluşmaktadır. Bu da insanların bir otorite arayışında oldukları düşüncesini ortaya çıkarmaktadır. Weber (2005: 37) insanların otoritenin meşruluğunu aradığını, meşru olmayan bir otorite figürüne itaat etmediklerini, gönüllü itaatlerinin ancak otoritenin meşru olması halinde gerçekleşebileceğini belirtmektedir. Eğer otorite figürü meşru değil ise bu durumda insanların bağlılığı gönüllülük esasına dayanmamakta ve kutsal bir güçten ziyade zoraki bir gücü temsil edip köleliği oluşturmaktadır.

La Boetie (2011: 20) insanların tek bir kişiye boyun eğmesini, onun verdiği acıya ve yıkıma katlanma arzusunu “gönüllü kulluk” olarak nitelendirmektedir. Kitlelerin herkes birbirine eşit olmasına rağmen bir kişinin tiranlığını, otoritesi kabullenip, ona başkaldırabilecekken bunu yapmamasını istemli bir hareket olarak görmektedir. Bireyler tembellik edip, bir takım zevklerin peşinde koşma arzularına gem vuramazlar ve gönüllü olarak kulluk ederler. La Boetie gibi Russell da (2002: 520) aynı doğa çıkarlarına sahip, birbirine denk insanların birinin diğerinden daha fazla şeye sahip olmaması ve içlerinden birine egemenlik hakkı verip ona kulluk etmeye kalkmaması gerektiğini savunmaktadır. Fromm (1995: 277) bu noktada insanların ait olma arzusu, karşılıklı bağımlılık, ekonomik çıkarlar gibi sebeplerden ötürü özgürlük arayışlarını bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bastırıp özgürlükten kaçma eğiliminde olabildiklerini ve belli bir kimseye ya da figüre itaat etmeyi tercih edebildiklerini belirtmektedir.

Otorite üzerine incelemeler yapan bir diğer isim Kojeve (2020: 14) otoritenin fenomenolojik açıdan bir tanımını yapmaya çalışır. Kojeve'ye göre otorite değişen değil değiştiren, edilgen değil etken ve onu kabul eden fail ile girmek durumunda olduğu ilişkiden ötürü en az iki kişilik bir gerçekliktir. Kısacası otorite meşrulaştırılan ve bir kişiye tanınan haktır. Kojeve teokratik, Platoncu, Aristocu ve Hegelci olmak üzere dört otorite teorisi sunmaktadır. Teokratik teoriye göre, tek ve mutlak bir otorite vardır ve bu tanrının otoritesidir, diğer tüm otoriteler tanrının otoritesinden hareketle ortaya çıkar ve ondan beslenir. Platon'un teorisine göre otorite hak edilmiş olunmalıdır. Hak edilmeyen otorite meşru değildir ve zorlamadan başka bir şey olamaz. Aristo'nun teorisine göre otorite bilginin ışığında şekillenir. Son olarak Hegel'in teorisinde otorite efendi ve köle ilişkisi bağlamında şekillenmektedir. Felsefik olarak incelemeye tabii tutulan tek teori Hegel'in teorisidir. Kişi içindeki kölenin korunma arzusunu aşarak kendisini efendi kılabilirse bir otorite figürü olabilir ve diğerlerinin kendisini tanıyıp, itaat etmelerini sağlayabilir (Kojeve, 2020: 26). Hegel'in Tinin Görüngü Bilimi adlı eserinde değindiği bu efendi ve köle ilişkisine dair açıklamalarını Sennett (2017: 144-147) iki tarafın anlamlandırmalarından hareketle, psikolojik açıdan irdelemeye çalışır. Otorite kişiler arasındaki gücün farklılaşmasıdır ancak bu gücün düzeyi ve farklılaşması ne olursa olsun efendi de köle de birbirine bağımlı bir ilişki içerisindedir. Efendi kendi gücünü gösterebilmek için bir köleye, köle ise itaat edebilmek için bir efendiye ihtiyaç duyar. Köle kendisindeki bu gücü ve zihni yetiyi fark ettiği takdirde özgürlüğe giden yolda bir

adım atabilir ancak bunu fark edemez ise mutsuz bir bilinç ile itaat etmeye devam eder. Bauman (2020: 42) bu özgürlük yolculuğunu kişi ister kabul etsin ve savunsun, ister inkâr

[73]