Bugün sende en yaralı bir rençperin derdi var;
Ağaların hasadını biçen paslı orağın
Sana yalnız ot ve diken demetleri söktürür;
Aç yavrunun çırılçıplak uyuduğu ocağın
Sana gece yarıları acı yaşlar döktürür.
Her şey seni hırpalar:
Memleketin ağır yükü senin zayıf sırtında.
Bu yük senin kemik kalmış vücudunu ezip yer.
Senin ömrün, kara bahtın demir eli altında.
Bu el senin kocan gibi oğlunu da sürükler.
Kinler için karalar bağlayan,
Zevkler için zelil, sefil ağlayan.
Acı gören, cefa çeken, ezilen.
Irzdan başka her şeyini veren sen!
Sen, şu güzel vatanında cehennemde gibisin;
Güz yaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde
Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;
«Ekmek!» diye ağladığın sağır bir halk önünde
Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz, yüreksiz...
Senin her bir ümidin
Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır.
Oraya ki, masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar;
O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar
Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır!
Ey mübarek Anadolu toprağı!
Hanı senin bahtiyarlık hukukun.
Hür düşüncen, millî duygun, kanunun?
Hani senin yeni ruhlu çocuğun.
Sevgin, neşen, çalgın, türkün, oyunun?
47