Sayfa:Türk Musikisi Antolojisi.pdf/10

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

10 TÜRK MUSİKİSİ ANTOLOJİSİ

Her tarikatin hususi bir “Âyin” i vardı. Edebiyat ve musikinin yardımile yapılan bu âyinler ekseriyetle o tarikatin “Evrad” ı ile başlardı. Yüzlerce sesin iştirâkiyle ve muayyen bestesile okunan bu “Evrad” lar, muhakkak ki san'atkâr bir takım musikişinaslar tarafından bestelenmişti. Daha sonra yapılan zikirlerde, dervişler, zikrederlerken, zâkirler de müteaddid ilâhiler okurlardı. İdare, zâkir başının elinde idi. Bu vazife, çok mühim ve o nisbette zor bir işti. Zâkirbaşı tayin edilebilmek için en aşağı 1000 ilâhinin bestesini güflelerile birlikte hafızasında bulundurmak, muskiye ve dinî rakıslara vâkıf olmak, falsosuz ve oldukça güzel sese ve bütün bunlardan başka idare kabiliyetine sahib bulunmak şarttı. Dinî rakıslarda okunan ilâhiler ekseriyetle “Düyek” ve “Sofiyan” ikalarında bestelenmiş olmakla beraber, bunların hangi nevi raksa uygun gelebileceğini seçmek lâzımdı. Aksi takdirde zikir âhenginde bir aksaklık hâsıl olur, umumi neş'e kaybolabilirdi.

Zâkirbaşı, okuyacağı ilâhi güftelerini de gözönünde bulundurmak mecburiyetinde idi. Faraza Muharrem ve Safer aylarında okunan ilâhilerden bir kısmı İmam Hüseyin 'in şehadetini tasvir eden, yahut da bu meali andıran mersiyelerden intihab edilirdi. Rebiülevvel, rebiülâhır aylarında ekseriyetle Hazreti Peygamber'in medhü senâsını ihtiva eden ilâhiler seçilirdi. Cemaziyelevvel, Cemaziyelâhır aylarında daha ziyade günahlardan tövbe ve istiğfarı muhtevi bulunan ilâhiler okunurdu. Receb, Şaban aylarında ise “Regaib” ve “Mirac” gecelerinin kutlandığına dair olan ilâhilere ehemmiyet verilirdi. Her ayın hususiyetini gösterebilen bazı ilâhiler mevcuddu. Mühim bir kısmı da umumî olarak her zaman okunabilecek mahiyeti haizdi.

Zâkirbaşının dikkat edeceği şeylerden biri de “İlâhi” mevzuunun zikre tatbiki idi. “Kelime-i Tevhid”, “İsmicelâl”, “Devran”... gibi zikirlerde mündericat itibarile uygun gelen ilâhiler okunurdu.

Bu ilâhiler arasında “Vahdet-i vücud” u izah eden parçalar, epeyce bir yekûn tutardı. Esasen ekseriyetle bestekâr olan zâkirbaşılar, islâmî kültüre sahib adamlardı. Elde ettikleri bir şiir parçasını uluorta bestelemezlerdi. O ilâhi güftesinin mevzuunu, veznini gözönünde bulundururlar, hangi nevi zikre daha uygun geleceğini düşünerek bestelerlerdi. Makam tayini de zikrin icabatındandı.

Türk musikisi bestekârları, ihatalı adamlardı. Bunları, sadece birkaç nağmeyi bir araya getiren basit bir takım insanlar