Åd. Türk Şairleri 3 Dehre salmıştı sâye-i rağbet Ide Hak rûh-i Adem'e rahmet Tab'ın ittikçe germ-i sâil-i şevk Fukarayı iderdi mail-i şevk Olmuş idi idüp hücum muhib Berk-i sebz-i diyâr- Rûm muhib Fukarâ yoluna idüp derkâr Nakd-i cânın iderdi hep îsår Metn-i bezle olunca nâdire harf Kendi öz mâlini iderdi sarf Bârekâllah özge hulk-1 hasen Gitti mülk-i ademde tutti vatan Âdem Dede, Mesnevî takrirleriyle ve şiirleriyle tanınmıştır. Onun Sakib da bir takım kerametleri de ya* zılıdır. Safayi ise onun yalnız şu menkabesini kaydediyor : "Âdem Dede, velâyet ve kerâmet ile meşhur bir zât- ma'mûrdur. Cümle-i kerâmâtından asri Sultan Murâd-1 Râbi'de Şeyh-i mûmâileyh ba'z-ı dervîşân ile bir gün Hisarlara gidüp vakt-ı asrdan sonra kayık ile avdet idüp gelürken neyzen ve bir iki kudüm ile âyin-i mevlevî ile gelürken ol asırda bostancı başı olan nâdan Yalı köşkünde oturmuş bunların sadâsın istimâ' ittikte bir gürüh bostancı ile bir kanca başı sandal ta'yîn idüp şeyhi ve dervişân ile Tophane iskelesine yanaşır- ken bunları çevirüp köşk önüne götürdi. Bunları taşra O çıkarup ve kayıklarını delüp neylerini ve kudümlerini bir taş üzerinde kırdırup ba'delyevm bu makule vaz'ile deryâda gezmeyesiz deyu lisânen ta'zîr idüp yol verir. Şeyh-i mûmâileyh ve dervîşân münkesiren Bahçe kapu- su iskelesine gelince ahşam geçer karanlık olur. Hâsılı hezâr zahmet ile bir kayık bulup Galata'ya geçerler tekkeye geldikleri sâat şeyhin odasından saray tarafına nâzır iki penceresi var imiş. İkisini dahi kapayup yirmi bir gün geçtikte Şeyh pencereleri açtırır. Ol saat bir haber şâyi' olur ki Bostancı başı gazabı pâdişâhî ile katlolunmuş. Heman dervîşin biri şitâb ile kaziyyeye vakıf olmak için ol mahalle vardıkta ol Bostancı başının ser-i maktû'unu kudümleri ve neyleri kırdığı taş üzerine komuşlar. Husûs-1 mezbûr sigar ü kibârın ma'lûmu oldukta (Beyit) Bu âyinin sima'idir gerek nay ü kudûmîdir Sakın ta'n itme kim hasmin Celâleddin-i Rûmi'dir mefhûmı üzre Şeyh-i mûmâileyhin inkisârı ile olduğı nûr i hurşîd gibi âşikâr olmuş. Ådem Dede'den bahseden bütün menbalar, bir çok ricalin kendisine intisab ettiğini yazıyorlar. Şeyhülislâm Bahayî ile aralarında derin bir rabıtanın bulunduğu ise muhakkaktır. Esrar, şöyle bir lätife kaydediyor: "Şeyhülislâm Baha- yi efendi kendülerden sikkepüş.i inâbet olup mahabbet- leri kemalde olmağla bir gün kari'-i Mesnevîsi olan dervîşi berâ-yi maslahat irsâl idüp Şeyhülislâm sen kim- sin diyu suâl eyledikte derviş-i mezkûr Âdem Dede'nin karisi deyince derakab Bahayî efendi hoş geldin Hav- va ana diyu lâtifegû olmuşlardır. 99 Şair'in bir takım zarif nüktelerine de rastlıyoruz. Kendisini davet ettiği halde yanına biraz geç almak isteyen İbşir Paşa'ya şöyle bir cevapta bulunmuştur (Esr.): دستور اگر بنازد با منصب نیابت آدم چرا ننازد با خلعت خلافت Âdem Dede, haccetmek arzusuyla İastanbul'dan ayrıl- mış; fakat Elbasanlı Mustafa Dede ile birlikte (Mctm.) daha Mısır'da iken (1063 - 1652) de vefat etmiştir. Kab- ri Mısır Mevlevî tekkesindedir. Şair'in ölümü dolayısiyle Nisarî şu tarihi vücude getirmiştir: Mürşid-i rah-ı hüdá Âdem efendi kim anın Hak vücudun mahz-ı rahmet itmiş idi âleme Niçe müddet nâib-i Molla Celaleddin olup Virdi ol âyine revnak tà gelince bu deme İtti nâgeh azm-i reh sevdâ-yi Beytullah ile Ta ki varup yüz süre kabr-i Resûl-i ekreme Misr'a vardıkta gelüp menşûr-i Lâyestakdimûn Oldi râzî emr-i Hak ile kazâ-yi mübreme Hemeivât idüp anı Mevlâ Safiyyullah ile Nail ide cennet-i alada cây-i hurreme Her sene rûht sevåb-1 hacc ile memnun olup Mazhar ola dâimâ lûtf-i Hudâ-yi erhame Guş idüp didi Nisârî fevtine târîh içün اوله ما وی جنت فردوس اعلی آدمه 1063 Satayîde şairin ölümü bir yıl sonra, yani (1164-1653) olarak tesbit edilmiştir. Fevzi'nin (Mlt. Alm. K. Mz. Mc, No 713), آدم دده مز رقص ايدرك ابردی جنانه Tarihi de 1064 ü gösterir. Kezalik Âdem'in vefatı ve Galata şeyhliğine Mehmed Arzî'nin tayinini gösteren, د کادر دور آدم کچدی بو اور محمد در tarihi de 1064 e düşüyor. Şu halde Âdem'in H 1063 yılı sonlarında öldüğü ve bu haberin İstanbul'a biraz sonra geldiği tahmin olunabilir. Sakib, Âdem Dede'nin divan tertib etmediğini söy- liyor. Antalya livası tarihi'nde ise (S 111), "Antalya- nın Müslim kütüphanesinde kendi hattı destiyle bir divanı mevcud iken yakın bir zamanda ortadan gaib olduğunu görenlerden işittim,, denilmektedir. Bu gün elimizde Âdem'in ancak üç beş manzumesi bulunmakta- dır (Skb., Sfy., Asm., Esr.). Veled Çelebi'ye aid mecmualarda da bir kaç şiirine rastlıyoruz. Adem, görebildiğimiz şiirlerine nazaran kudretli bir şairdir. Hem tasavvuf edebiyatı tesiri altında ilâhi- ler vücude getirmiş, hem de divan tekniği içerisinde cidden güzel manzumeler yazabilmiştir. Mevlevîler ara- sında hece vezniyle ilk şiir yazan şair de Âdem De- de'dir. Safayî, "Aziz-i, mumaileyhin terennümât-ı ney
Sayfa:Türk Şairleri 1.pdf/8
Görünüm