Türk şairleri
Abid (Kayserili) - Son devrin şairlerinden Abid hakkında Halk Şiir Örnekleri'nde şu malûmata tesadüf ediyoruz:
"Âbid: Kayseri'lidir. Vaktinin çoğunu gezmekle, ve
gittiği memleketlerin halk şairleriyle meydan olarak,
tekerlemeler yapmakla geçirmiş, en çok koşma ve semaileriyle göze çarpmış bir şairdir. Büyük harpten biraz
evvel ölmüştür.,,
Örnek olarak gösterilen bir divanını naklediyorum :
Başla baştan sâkıyâ sahbâyı doldur sun meze
Geçme câm üftâdeyi teklif buyurma içmeze
Bir kadehle mest hâl olmaz ise erbâb-ı aşk
Kâse i câmi mükerrer kap yetiştir yetmeze
Fisebîlillah diyüp dağıt heman serpâyedek
Dest-i mizânın dürüst tut virme çok göstermeze
Zannedersem gam değil zâhid bize ferdâ güni
Lâkayıd mihr ü mahabbet meclisinden bilmeze
Abida kim istemez sâz ü safâ ihyâ demi
Can fedâ olsun dili neşâtımı incitmeze
Bibliyografya Hṣö.
'Abidin (Baba) - Bektaşı Şairlerinde Şair hakkında
şu malûmata rastlıyoruz: "1877 (H. 1293 ) te
Yanya'da Leskovik dergâhını uyandırmıştır. Son zaman
larda meflûç bir halde idi. İsmini sordukları zaman
kara tahtaya <«Ali» diye yazardı. Vefatı 1909 (H. 1325)
tarihine tesadüf eder. Leskovik tekkesi için yazdığı
kitabe şudur.
Gel ey can durma bîgâne makam-ı âşinâdır bu
Garîb ü bînevâlar meclisi cây-i safâdır bu
Derûn-i bânkaha zikr ü tevhîd ile saykal ur
Nazargâh 1 Hudâ vü Mustafâ vü Murtezâ'dır bu
Hatice Fatima'dır mü'minâtın bâdi.i feyzi
Rümüz-i şehr-i ilmin rehberi şâh-1 gedâdır bu
Bu dergâhın mukîmi çâkeri Şepper ü Şeppir'dir
Gel ey zâkir bu zikre, tekye-i Zeynel'Abâ'dır bu
Muhammed Ca'fer-i Sâdık dahi Kâzım Rıza tahkik
Taki takvâgehi oldi Naki-i canfezâdır bu
Sipâh-1 Askeri'dir cümle dervîşi bu dergâhın
Nigehdârı Muhammed Mehdi-i sâhib livâdır bu
Abidin bin iki yüz doksan üçte bermurâd oldi
Mücerredhâne-i Bektaşı Balum rahnümâdır bu
«Bektaşıların Coğrafi tevezzüü» adlı eserde de şu kayıt mevcuttur: Leskovik Bektaşı dergâhının otuz beş sene kadar eski olduğu söylenmiştir; Abidin Baba'nın kabrini havidir. İçinde yedi sekiz derviş oturur. Şimdi tamamen harab olmuştur. >> - Bibliyografya; Bkt. Aciz↑ Bu şairin kim olduğunu bilmiyorum. Ünv. K. Mc. No: 1024 te iki manzumesine tesadüf ediyoruz. Bu şiirlere nazaran Âcizi mutasavvifedendir. Ve ihtimal ki,Halveti tarikati mensuplarından biridir. Âcizi cân ü cihandan geçmeyen âşık değil Canı olmaz her kiminkim olmaya cânân Hù beytile biten "Hû, redifli liâhisi, Halvetîlerin edasına Ab  yakışacak bir şekilde yazılmıştır. Diğer şiiri ayıen yazıyorum : Gerekmez bana dosttan özge sevdâ Bana Mevlâ gerek Mevlâ vü Mevlâ Budur Mecnûn olanın zikri dâim Bana Leyla gerek Leylâ vü Leylâ Aşıklar sabrını yağmaya virdi Olup merdûd-i halk rüsvâ vü şeydâ İrenler menzile aşk ile irdi Ki na'l altında kaldı arş-ı a'lâ Bana dost adını öğretti şeyhim Anunla keşfolur ism ü müsemmâ Ki dosttan Acizi kesme ümidin hse Kilur gönlün teselli bir tecellâ Adem (Dede) Antalya'lıdır. "Çavuş oğulları, deye tanınmış zengin bir aileye mensuptur (1037-1627) yılında Antalya mevlevi tekkesi şeyhi Zincirkıran Meh⚫ med Dede'ye derviş olmuş (Mctm.), daha sonra Konya'da Çelebi Bostan I. dan istifade etmiş ve bilâ- hire İstanbul'a gelerek meşhur Mesnevî şârihi Ankaralı İsmail'in terbiyesil yetişmiştir. Sakib onun Ağazade' den de müstefid olduğunu söyliyor. Adem Dede, Ankaralı İsmail'in vefatından sonra (1041-1631) de Gahta mevlevî tekkesi şeyhliğine tayin edilmiştir. İzzet Molla, yazığı bir manzumede şunları söyli (Baharı ef kâr ): Cenâb-1 Âdem odi câníşîn-i Hazret-i Şârih Ebülâbâ-i dervişa olup ol ma'rifet kânı İdüp on bir sene anda meşîhat kıldı azm-i haç Diyâr-1 Misr'da nenzilgeh itti kurb-i Yezdâni Görülmüş kayd-1 klâmında böyle Molla Hünkâr'ın Gelüp Arzi Muhaumed nâmına yazıldı fermanı Filhakika Âdem Dede, tekkeye şeyh olduktan sonra bir çok fakirlere muavenet etmiş, ye babasından kalan serveti bile bu uğurda sarfeylemekten çekinmemiştir. Esrar diyor ki "Hik budur ki baba-yi âlem bir şeyh-i bâvekar idiler. Ve bez-i mevcûd ve atâ-yi firâvanları bir hadde bâliğ idi ki bir bînevâya bahşiş fermâ olsalar laekal yüz dînâr ihsân buyururlar idi. Ve bu gûne sûret-i tebzîrde bahşişleri benennâs medâr-1 bahs olup kimi kimyâya ve kimi keranete hamlidüp herkes meblâğ.1 re'yine göre bir söz söyler idi. Hattâ Sultan Murâd-i Râbi' bir def'a şeyh-i nüşârünileyhi cemî'-i fukarâsiyle sarây-ı hümâyuûna da'et idüp kırâat i Mesnevî ve si- mâ'u safâdan sonra yü: dînâr atiyye-i şâhâne i'tâ et- mekle azîz-i müşarünibyh mütefattin olup minba'a bahşiş-i dervîşâne olan n sekiz adedi müteçâviz ihsan buyurmadılar.„, Onun çok cömerd bis adam olduğunu Güftî de şu suretle anlatıyor (Arzî'ye aid beyitler arasında): Hep gedâ vâzü aserverâne reviş Kâmilân-ı müerredâne reviş