Millet ve vatan uğrunda bu suretle ibrâz-ı fedakârî eden bu zât-ı âliye karşı yine kendisini bir hizmet-i mübeccele-i vataniyeye davet suretiyle haklarında heyet-i aliyyeleri tarafından ibrâz-ı âsâr-ı takdir ve tebcîlde bulunmuş olmak üzere Merkez-i Umumî heyet-i aliyyesi namına da beyan-ı rey ve mütâlaa eylemek vazife ve salâhiyetinin Paşa-yı müşarünileyhe verildiğinin telgrafla emir ve iş’âr buyurulması pek münasip olacağını arz ve istirham eylerim.
Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şube Reisi: Raif
Miralay Kâzım
23.7.35, Çarşamba
“10 Temmuz, Rumî’’
nutuk suretidir.
Muhterem Murahhas Efendiler!
Kongremiz Heyet Riyâseti’ne âcizlerini intihap eylemek suretiyle gösterilen âsâr-ı itimat ve teveccühe hassaten, teşekkür ederim. Bu münasebetle bazı ma’rûzâtta bulunmak isterim.
Efendiler!
Tarih ve hâdisâtın şevkiyle, bi’l-fiil içine düştüğümüz bugünkü kanlı ve kara tehlikeleri görmeyecek ve bundan müteheyyic ve müteessir olmayacak hiçbir vatanperver tasavvur edilemez.
Harb-i Umumî’nin sonlarına doğru, milliyetler esasına müstenit vaadler üzerine Hükümet-i Osmaniyemiz de âdilâne bir sulha nâil olmak emeliyle mütarekeye talip oldu. İstiklâl uğrunda namus ve şehametiyle döğüşen milletimiz, 30 Teşrinievvel 1334’te imzalanan mütarekename ile silâhını elinden bıraktı.
Devletlerin şahsiyet-i mâneviyesi ve vâziü’l-imza murahhasların namus-ı zâtîleri zımân ve kefaletinde bulunan işbu mütarekename ahkâmı bir tarafa bırakılarak İtilâf Devletleri kuvâ-yı askeriyesi pâyitaht-ı saltanat ve makarr-ı celîl-i hilâfet olan İstanbul’umuzu işgal etti. Gün geçtikçe artan bir şiddetle hukuk-ı hilâfet ve saltanat, haysiyet-i hükümet, izzet-i nefs-i millîmiz tecavüz ve taaddilere uğradı. Tebaa-i Osmaniye’den olan Rum ve Ermeni anâsırı gördükleri teşvik ve müzaheretin netâyiciyle de namus-ı millîmizi cerihadâr edecek taşkınlıklardan başlıyarak nihayet hazin ve kanlı safhalara girinceye kadar küstahâne tecavüzata koyuldular. Fakat, derin bir telehhüf ile itiraf etmeliyiz ki, bu cür’etler, sekiz aydan beri, bir birini takiben mevki-i iktidara geçen, murakabe-i milliyeden âzâde hükûmât-ı merkeziyenin, birinin diğerinden daha fena olarak gösterdiği zaaf ve acz âsârından ve pâyitahtta ve bazı matbûatta görülen pek mezmûm ihtirâsâttan ve vicdan-ı millînin inkâr, Kuvâ-yı Milliye’nin ihmal olunmasından nâşi vüs’at bulmuştur.
Sâlifü’l-arz esbâb ve pâyitaht-ı saltanatın da mahsur ve tamamıyla murakabeye tâbi kalması yüzünden artık bu vatanda mukaddesât ve mukadderâta sahip bir kudret ve irâde-i milliyenin mevcut olmadığı zehâb-ı bâtılı hükümrân olmuş ve cansız bir vatan, kansız bir millet nelere müstahak ise bîmuhâbâ onların tatbikatına İtilâf Devletlerince başlanmıştır.
İnkısâm-ı vatan mevzu-i bahis ve karar olarak vilâyât-ı şarkiyemizde “Ermenistan” Adana ve Kozan havalisinde “Kilikya” namlarında Ermenistan, Garbî Anadolu’nun İzmir ve Aydın havalisinde Yunanistan, Trakya’da pâyitahtımızın kapısına kadar kezalik Yunanistan; Karadeniz sahillerimizde “Pontus” krallığı ve ondan sonra bakıye-i aksâm-ı vatanda da ecnebi işgal ve himayesi gibi artık 650 seneden beri müstakillen saltanat sürmüş ve tarihî adl ü celâdetini vaktiyle Hindistan hudûduna, Afrika’nın ortasına ve Macaristan’ın garbine kadar yürütmüş olan bu milletin esarete, kölelik pâyesine indirilmesi ve nihayet bu devletin sahife-i tarihini kapatarak mezar-ı ebediyete defnetmek gibi insaniyet ve medeniyetle ve ale’l-husus milliyet esâsâtıyla kabil-i telif olmayan emeller cây-i kabul ve tasvip olunmuş ve görülüyor ki, tatbikat devresi de başlamıştır. Bu tatbikat bu anda gözümüzün önünde hazin bir surette cereyân ediyor. İzmir, Aydın, Bergama ve Manisa havalisinde şimdiye kadar binlerle anaların, babaların, kahramanların ve çocukların revân olan hûn-i pâkı, Aydın gibi Anadolu’muzun en güzide bir şehrinin Yunanlıların zâlim ve ateşîn tahribatına kurban oluşu, muhtelif aksâm-ı memleketin İtalyan ve sâire işgali altına alınışı ve dahilde elîm bir surette muhâceret yapılması elbette gayretullaha ve gayret-i milliyeye dokunmuştur.
Efendiler!
Ma’lûm hakayıktandır ki, tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Binâenaleyh böyle bir nikâb-ı bâtılın arkasından vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, kanaatler muhakkak mahkûm-ı iflâstır! Ve işte bütün bu menfûr zulümlerden ve bu bedbaht aczlerden, tarihimize karşı revâ görülen haksızlıklardan müteessir olan vicdan-ı millî nihayet sayha-i intıbâhını yükseltmiş ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye ve Müdafaa-i Vatan ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak gibi muhtelif namlarla ve fakat aynı mukaddesâtın temîn-i sıyâneti için tebârüz eden millî cereyân, bütün vatanımızda artık bir elektrik şebekesi haline girmiş bulunuyor. İşte bu şebeke-i azimkârânenin vücuda getirdiği ruh-ı celâdettir ki, mübarek vatan ve milletin mukaddesâtını tahlîs ve himayeye müstenid son sözü söyleyecek ve hükmünü tatbik ettirecektir.
Efendiler!
Vaziyet-i umumiye ve hususiye hakkında cümlenizce ma’lûm olan bazı hususâtı burada tekrar hatırlatmayı faydadan hâli bulmuyorum:
a) Dört aydan beri Mısır’da istiklâl-i millînin temîn ve istirdâdı için pek kanlı vakayi ve ihtilâlât devam ediyor. Nihayet İngilizler tarafından bi’t-tevkif Malta’ya götürülmüş olan murahhaslar tahliye olunmuş ve Paris Konferansı’na azîmetlerine muvafakate mecbur olmuşlardır.
b) Hindistan’da istiklâl için vâsi mikyasta ihtilâller oluyor. Maksad-ı millîlerine vusûl için bankalar, Avrupa müessesatı, demiryolları bombalarla tahrip ediliyor.
c) Afganistan ordusu da İngilizlerin milliyeti imhâ siyasetine karşı harp ediyor. İngilizlerin bel bağladıkları hudut