20 farklı markaya ait konserve sardalya ve çaça balığı örneği | 4 farklı markaya ait örnekte 1/3 parçacık/ürün dolgu sıvısında plastik partikül bulunamamıştır. | Ortalama partikül boyutu 1149±936µm | PP ve PET | Stereomikroskop, Raman spektroskopisi, Enerji Dağılımlı X-Işını spektroskopisi | Karami ve ark. (2018), Toussaint ve ark. (2019) |
4 firmaya ait tavuk eti örneği | 4,0-18,7 adet/kg et | - | XPS | Diseksiyon mikroskobu, FTIR |
Kedzıerskı ve ark. (2020) |
57 içecek örneği ( 19 yumuşak içecek; 8 enerji içeceği, 4 soğuk çay ve 26 bira) |
Ortalama 28 ±5,29 partikül/L | Ortalama partikül boyutu 0.1-3 mm |
PA, PEA, PET | SEM, Raman spektroskopisi |
Shruti ve ark. (2020) |
5 farklı satıcıdan temin edilen 317 midye dolma örneği |
Ortalama 0.6± 0.1 MP/midye | Ortalama partikül boyutu 1.7 ± 0.1 mm |
PE, PP ve selüloz |
Raman spektroskopisi | Gündoğdu ve ark. (2020) |
PE: Polietilen; PS: Polistiren; PP: Polipropilen; PET: Polietilen tereftalat; PVC: Polivinilklorür; XPS: Ekstrüde polistiren, PA:
Poliamid PEA: Poli (ester-amid)
Tablo 4 incelendiğinde, yapılan çalışmalarda mikroplastiklerin gıda zincirine farklı kaynaklardan bulaşabildiği ve gıdalar aracılığıyla insan vücuduna mikroplastik kontaminasyonu gerçekleşebileceği görülmektedir. İnsan beslenmesinde önemli bir yere sahip olan süt örnekleri üzerine Kutralam–Muniasamy ve ark. (2020) tarafından yapılan çalışmada, 23 örneğin hepsinde mikroplastik varlığına rastlanırken bu kirliliğin temel nedenlerinin süt alımı sırasında kullanılan plastik boru malzemeler ve endüstriyel proses basamakları olabileceği üzerinde durulmuştur. Ayrıca çalışmada sadece süt değil kirliliğin boyutlarının gözlemlenebilmesi için süt ve süt ürünlerinde de analizlerin gerçekleştirilmesi gereğinin önemi de vurgulanmıştır. Liebezeit ve Liebezeit (2013) tarafından bal ve şeker örneklerinin incelendiği çalışmada, partikül miktarının hem hammaddenin doğal bir kaynak olmasından hemde proses basamakları sırasından havadan bir kontaminasyondan kaynaklanacağı düşünülmüştür. Mühlschlegel ve ark. (2017) tarafından bal örneklerinin incelendiği çalışmada, balın çevresel kaynaklı materyallerden mikroplastik kontaminasyonuna maruz kaldığı gösterilirken, özellikle dumanlama sırasında kullanılan doğal malzemeler ile otların mikroplastik kirliliğine neden olacağı ve proses aşamasında dumanlama faaliyetinin önemine dikkat çekilmiştir. Ayrıca balın viskoz ve yapışkan bir sıvı olmasından dolayı toz, lif ve mikroplastik partiküllerini kolayca absorbe edeceğinin üzerinde de durulmuştur. Schymanski ve ark. (2018) tarafından mineralli sularda yapılan çalışmada, en büyük mikroplastik kirliliği geri dönüştürülebilir şişelerde görülmüştür. Bu kirliliğe yol açan temel etmenin polyester ve polipropilenden yapılan şişelerde meydana gelen potansiyel bir aşınma sonucu gerçekleşen migrasyon ile ilişkili olabileceği öngörülmüştür. Kosuth ve ark. (2018) farklı ülkelere ait musluk sularını incelemiş ve örneklerin yaklaşık %81’inde mikroplastik kirliliğine rastlamıştır. Kirlilik üzerine en etkili faktörün antropojenik faaliyetler olduğunu belirtmiştir. Farklı kaynaklardan elde edilen tuz örneklerinin incelendiği çalımalarda, sucul sistemlerden elde edilen tuzlarda ciddi bir mikroplastik kirliliğine rastlanmıştır. Türkiye’de yürütülen çalışmalarda, özelikle göllerden ve denizlerden elde edilen sofralık tuzlarda görülen ciddi mikroplastik kirliliğinin farklı deşerjlardan beslenen göl ve denizlerimizde antropojenik aktiviteler sonucu oluşan plastik kirliliğinin bir göstergesi olduğu üzerinde durulmuştur. Konserve balık üzerine 2018 yılında Karami ve ark. tarafından yapılan çalışmada, üründe sınırlı sayıda mikroplastik kirliliğine rastlansa da konserve sardalya tüketimi ile |
bir tüketicinin 1 ila 5 mikroplastik (90 g konservede) partikülüne maruz kalacağı bildirilmiştir. Ayrıca çalışmada izole edilen parçacıkların civa ve kurşun gibi ağır metaller içerdiği de bildirilerek, riskin sadece mikroplastik içeriği ile kalmayacağı ve daha detaylı bir araştırmaya ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır. Bununla birlikte tüketicilerin tek bir kaynaktan değil pek çok kaynaktan mikroplastiğe maruz kaldığı ve çoklu mikroplastik maruziyetinin insanlar için potansiyel bir sağlık tehlikesi oluşturacağı düşünülmektedir. 4. Sonuç Yapılan araştırmalar, mikro- ve nano plastiklerin çevrede kalıcı bir kirletici olduğu ve gittikçe artan oranlarda karasal ve sucul ekosistemlerde biriktiğini göstermektedir. Okyanusların, karaların ve sucul sistemlerin mikroplastiklerle kirlenmesi sadece ekolojik bir zarar olarak değerlendirilmemekte, aynı zamanda gıda güvenliği ve bunun sonucu olarak insan sağlığını da tehdit eden bir unsur haline gelmektedir. Yapılmış çalışmalar, özelikle deniz canlılarının yüksek oranda mikroplastiklere maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, insanlar tarafından tüketilen gıda maddelerinin de hammadde, üretim aşamaları veya paketleme sırasında kullanılan plastik ambalaj materyallerinden veya ürünün tüketimi esnasında havadan kaynaklanabilecek mikroplastik kontaminasyonuna uğrayabileceği ifade edilmektedir. Bununla birlikte, gıda maddelerindeki mikroplastik varlığının belirlenmesine yönelik yapılmış çalışma sayısı oldukça sınırlıdır ve günlük hayatımıza dahil ettiğimiz pek çok plastik materyalin gıdalara mikroplastik kontaminasyonuna neden olup olmadığı tam olarak bilinmemektedir. Yapılmış sınırlı sayıdaki çalışmalarda; bal, içme suyu, tuz ve poşet çay gibi farklı tip ve sınıfta gıda maddesinin yüksek düzeylerde mikroplastik içeriğine sahip olabileceği bildirilmiştir. Sonuç olarak, ham ve işlenmiş gıdaların mikroplastik içeriklerinin ve gıda üretim, işleme, ambalajlama ve tüketim koşullarının gıdalarda mikroplastik oluşumuna etkilerinin belirlenmesine yönelik daha fazla çalışmanın yapılması gerekmektedir. Bu çalışmaların, insanların mikroplastiklere maruziyetinin ve mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ortaya konulmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. |