mam! Korkuyorum... Yalnız bugün için değil... Artık seni hiç yanımdan ayırmıyacağım!...»
Alnında küçük küçük ter taneleri belirmişti. Bunları yavaşça sildim. Bu sırada avucumun içinde sıcak bir yaşlık hissettim. Hayretle yüzüne baktım. Gülümsüyordu, uzun zamandan beri ilk defa olarak, apaçık, tertemiz gülümsüyordu; fakat gözlerinin kenarından yanaklarına doğru yaşlar sızmaktaydı. Başını iki elimle birden yakaladım ve kolumun üzerine yatırdım. Şimdi daha çok, daha rahat gülüyordu; fakat gözyaşları ayni nisbette çoğalmıştı. En ufak bir ses çıkarmıyor, göğsü herhangi bir hıçkırıkla sarsılmıyordu. Dünyada bu kadar rahat, bu kadar sükûn içinde ağlanabileceğini tasavvur edemezdim. Beyaz yatak örtüsünün üzerinde birer küçük beyaz kuş gibi duran ellerini tuttum ve onlarla oynamağa başladım. Parmaklarını kıvırıyor, tekrar açıyor ve elini yumruk yaparak avucumun içinde sıkıyordum. Elinin iç tarafında, bir yaprağın damarları gibi ince çizgiler vardı.
Başını yavaşça yastığa bıraktım:
«Yorulacaksın!» dedim. Gözleri parladı:
«Hayır, hayır!» diyerek koluma sarıldı. Sonra kendi kendine söyleniyormuş gibi:
«Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum!» dedi, «Bu eksik sana değil, bana ait... Bende inanmak noksanmış... Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana âşık olmadığımı zannediyormuşum... Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar... Ama şimdi inanıyorum... Sen beni inandırdın... Seni seviyorum... Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... Seni istiyorum... İçimde müthiş bir arzu var... Bir iyi olsam!... Ne zaman iyi olacağım acaba?..»
Cevap vermedim, yüzümü gözlerinin kenarına sürerek yaşlarını kuruladım.
Bundan sonra, o iyi olup ayağa kalkıncaya kadar, hiç