Biraz sonra tepeden dört beş süvari göründü. O, kenara çekilerek bekledi, yaklaştıkları zaman gördü ki bunlar aradıklarıdır ve birisinin kucağında Viktor yatıyor. Hemen önlerine çıktı... Onlar bunu görür görmez filintalarını doğrultarak: "Depreşme!.." diye bağırdılar... Yaklaşınca kendi aralarında müzakereler oldu. Sonra birisi inerek Rahmi'nin üstünden silahlarını aldı, tekrar atına atladı. Kucaklarında baygın duran kadını karların üstüne bırakarak gerisingeriye dörtnala uzaklaştılar... Siyah yamçılarının eteklerini savurarak beyaz çam dalları arkasında gözden kayboldukları vakit Rahmi ne yapacağını düşündü... "Dönmeli!.." dedi. Viktor'u kucağına alarak hayvana atladı... Ağır ağır yürüdü... Soğuk yoktu... Hele ormandan çıktıkları zaman güneş bile görünmeye başlamıştı. Kış günlerinin bu tatlı öğle güneşi bulutların arasından ovaya, karların üstüne uzandıkça insan kendisini altın sütunlu bir kubbenin altında ve bir mermer sarayda zannediyordu.
IX
Dört gün sonra, bir gece yarısı kasabaya girdiler... Zayıflamışlar, sararmışlar, boğazlarına kadar çamura batmışlardı... Karlar eridikçe balçıklaşan yollar, zamklı kâğıtlara yapışan sinekler gibi onları çabalandırmıştı... Handa, Rahmi Viktor'u kendi eliyle soydu, yatağa yatırdı... Onun rutubetten sızlayan ayaklarını avuçlarıyla ovarak ısıttı….. Sac sobalı ufak odaya bütün kumpanya efradı birikmiş: "Aşkolsun be" diyorlardı, "biz seni gürültüye gitti sanmıştık..." O anlattı... Heriflerin Viktor'u şehre kadar getirmek zahmetine bile katlanmayarak karların ortasında nasıl bıraktıklarıni; dönüşte kalmak istedikleri köylerin kendilerini nasıl istemeyerek kabul ettiklerini anlattı... Kaymakamla candarma kumandanının kendisine neler yaptığını anlattı: 132