Bu adamı rikkate* getirmeye çalışmak neticesizdi... Göz- yaşlarını avuçlarına silerek çıktı... çekti: Kaymakam koltuğunun arkasına yaslanarak derin bir oh "İyi ki candarma kumandanına sordum... Çömlekçizadelerle uğraşıp dertsiz başıma dert mi açacaktım?..” diye söylendi. VIII Rahmi akşama kadar dolaştı ve bedelinin yarısını vererek birkaç gün için bir at kiraladı... Tek başına Viktor'u aramaya gidecekti... Atı alır almaz sabahı falan beklemeden yola çıktı... Şehirden uzaklaşınca gece olmuştu. Hayvanını onların gittiği söylenen Türkmen köylerine doğru sürdü. Kar kesilmiş, bulutlar hafiflemişti, ay bunların arkasında kurşuni abajurlu bir elektrik ampulü gibi hafif hafif parlıyordu... Yalnız soğuk bir rüzgâr vardı. Nihayetsiz ovaların karlarını yalayıp gelen bu rüzgâr sanki her mesamesine * kızdırılmış bir iğne sokuyordu... Muşambasına daha iyi sarıldı, fakat ayakları fena halde üşüdüğü için attan indi, dizginleri koluna geçirerek hızlı hızlı yürümeye başladı... Karlar ayaklarının altında, ağızda kauçuk çiğneniyormuş gibi sesler çıkarıyordu... En ufak bir hareket bile yoktu... Ara sıra durarak etrafı dinlediği zaman, cebindeki saatin tıkırtısından başka şey duyulmuyordu.... Kağnı tekerleklerinin siyah izlerini taşıyan yollar, beyaz kar sahralarının ortasında, bir ölü elinin mor damarları gibi kıvrıntılar yaparak uzuyordu... "Ne bitmez yollar yarabbi!.." diye söylendi... Üç gün, tam üç gün yürüdü... Hastalıklı köylülerden ekmek istedi. Tezek alevinde ısınan çocuklara bir kerpicin üstüne oturarak ders an- latmaya çalışan köy muallimlerinden yol ve haber sordu... Üçüncü gündü. Öğleye doğru büyük bir çam ormanından eli tabancasında, kurt sesleri dinleyerek geçerken, uzaklarda at nallarının sesini duydu...
*"Duygulandırmaya çalışmak" anlamında.
- Deri üzerindeki göze görünmeyen delikler, gözende.
131