Sayfa:Ceza hukukunda nefret ve ayrımcılık.pdf/37

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

olarak sayılabilmesi için birtakım koşulların varlığı aranmaktadır. Öncelikle makul uyumlaştırma yapması beklenen kişi ya da kurumların, buna ihtiyacı olan kişi ya da kişilerin varlığından haberdar olmaları gerekir. Bu ihtiyaca sahip birinin varlığını bilmemek hali kasti bir ayrımcılığın hedeflenmediğini gösterir. Bunun dışında, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'de de belirtildiği üzere; ihtiyaç duyulan iyileştirmenin aşırı yük getirmemesi ve imkansız olmaması gerekir. Aksi halde bu durumun makul bir hali kalmayarak, uyumlaştırma yükümlülüğü altında olan tarafa büyük külfet yükleyebilir. Uyumlaştırmanın aşırı yük getirmesi yahut imkansız olması hallerinde uyumlaştırma yapmama ayrımcılığa neden olmayacaktır. Aksi halde makul uyumlaştırma yapmama ayrımcılık sayılmaktadır.

1.2.1.7. Mağdurlaştırma

Mağdurlaştırma; eşitlik ilkesine uyulmasını talep eden, ayrımcılığın önüne geçmek isteyen, şikayette bulunan ya da bulunma ihtimali olan yahut bu adli süreçlere katılan kişilerle temsilcilerinin bu nedenle yaşadıkları ayrımcılık türüdür[1].

Yani ülkede, kurumda, sosyal hayatın içinde herhangi bir yerde; haksızlığa, ayrımcı muameleye uğraması sebebiyle hakkını aramak isteyen bireylerin ve bu kişilere destek sağlayanların kötü muameleye maruz kalmaları mağdurlaştırma niteliğindedir. Mağdurlaştırmanın öznesi ayrımcılığa maruz kalan bireyler ve ayrımcılığı şikayet eden dava yoluna giden bireyler olabilmektedir. Mağdurlaştırma ayrımcılığın cezalandırılmasının talep edilmesinde yahut ortadan kaldırılmasının sağlanmasında ortaya çıktığından ayrımcılığın oluşmasından sonra meydana gelmektedir. Bu durumda birden çok kez ayrımcılığın meydana geldiğinden söz edilebilir.

Mağdurlaştırmadan söz edebilmek için öncelikle ayrımcı bir muamelenin yaşanmış olması ve bu durumun tespitinin ya da ortadan kaldırılmasının idari ya da adli mercilerce talep edilmesi ya da edilecek olması gerekmektedir. İstihdam ve Meslekte Eşitlik


  1. Karan, s. 12.
24