63
Sonunda babam, "Bizim fabrikada balık ağlarını boyayabilirsin," dedi. Fabrikada 300 işçi vardı ve bu işçilerin üçte biri Türk'tü. Ben de babamın çalıştığı fabrikada bir aylık işçi oldum. Makinelerin tekerlek şeklinde ip silindirleri vardı ve çok ses çıkıyordu. Hangarda yüzlerce işçi vardı ve pek çoğu kulaklık kullanmazdı. Ben her zaman, "Lütfen kulaklık kullanın, yoksa beş sene sonra sağır olacaksınız," derdim. Fakat beni dinlemezlerdi. Orada çalışarak 300 florin kazandım ve anneannem de üzerine 50 florin ekledi. Böylece o yaz İspanya'dan Fas, Cezayir ve Tunus'a çoğunlukla otostop çekerek, sırt çantası ve bir haritayla çok keyifli bir yolculuk yaptım.
Cezayir'de, sahilde Skikda ve Annababa şehirleri arasında çok ıssız bir sahil yolu vardır ve özellikle akşamları trafik azalır. Burada başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum. Ağustos ayıydı ve aynı zamanda Ramazan ayıydı. Otostop gündüzleri güvenli sayılabilir. Ben bir risk aldım, güneş batmaya başlamıştı ve Annababa kentine gitmek için en az üç saat yolumuz vardı. Kasası üzüm dolu bir kamyonet durdu, beni aldı. Sırt çantamla şoförün yanına oturdum. 50 kilometre sonra trafik azaldı, yol çok kötüydü, sağda kıraç dağlar, solda deniz vardı. Hemen hemen yolda kimse bulunmuyordu. Şoför genç ve garip bir tipti. Arabanın hızı azaldı ve şoför bana, “Sırt çantanda ne var, para var mı?” diye sormaya başladı.
Cezayir eskiden Fransız sömürgesi olduğu için Fransızca konuşuyorduk. Böyle yarım saat devam ettik. Bir anda arabayı durdurdu ve bir bıçakla beni tehdit etti. "Eğer seni burada öldürürsem ve cesedini denize atarsam kimsenin haberi olmaz,” dedi. “Olmaz kardeşim, sen iyi bir Müslümansın ve bu ay özel bir ay, Ramazan ayı, Allah böyle korkunç bir şeyi yasaklıyor,” dedim. Bana sert sert baktı. “Müslüman ne demek! Aptal Hollandalı, Cezayir bir Sosyalist Cumhuriyeti, daha doğrusu Marksist ve biz dinlere karşıyız. Marks, ‘dinler halkın afyonudur!' demiştir. Sana bir defa daha soruyorum çantanda ne var?" dedi. Ben hızlı bir şekilde düşündüm, eğer korktuğumu gösterirsem, önce çantamı açar ve sadece birkaç yolculuk bileti görürse beni öldürüp cesedimi Akdeniz'e atardı. Sezgilerim yüksektir, böyle zamanlarda adrenalinim çıkmaya başlar, beynim bana mesajlar verir. O zaman da, "Karşımdaki orta boylu bir adam, beni bir
Ağabeyim Tom'un resmî törenle birinci sınıf deniz yüzbaşısı olduğu gün. Arka sırada astsubaylar, önde en üst deniz amiralleri. Geminin de adı olan "Admiraal De Ruyter". Hollanda'da tarihin en önemli amiraliydi. Ağabeyimin içinde "güç ve savaş” var. Daha önce de bahsettiğim gibi bu, Papualilara göre bir adamın çok kaliteli olduğunun göstergesidir.