62
Soldan: Ağabeyim Tom. teyzem Joke, anneannem Jenny, annem Ditty, kardeşim Monika, ablam Karian. Çimin üzerinde kardeşim Sandra ve kuzenim Karian (teyzemin kızı). Anneannem Endonezya'ya hiç gitmedi. Kendisi iki defa boşandı ve çok uzun süre yalnız yaşadı. Fakat onun Apeldoorn'daki evi, her zaman bizim sığınma yerimiz oldu. Teyzeme her zaman "Joke" derdik; çünkü "teyze" denmesinden nefret ederdi, kabare oyuncusu olduğu için hep sahnede kalmak isterdi.
bu duruma çok kızmıştı ve hemen ablamla birlikte okula geri dönüp öğretmene, "Ya hemen özür dilersiniz ya da bu okuldan ayrılmanız için komisyona başvururum. Siz nasıl 12 yaşındaki bir çocuğa daha önce duymadığı kötü bir cümleyi söylersiniz. Ben eğitim için çocuklarımı size emanet ediyorum," diyerek tepki göstermişti. Annem çocukların dünyasını ve çocukları nasıl eğitmek gerektiğini iyi bilen birisiydi. Böyle bir olayın ablamın hayatını nasıl etkileyeceği konusunda çok endişelenmişti. Öğretmen özür diledi ve ondan sonra dayanışma için ablamın arkadaşları okula hep pantolonla gittiler. Birkaç yıl sonra kız çocuklarının da pantolon giyebileceği yeni bir kıyafet devri başladı.
Ortaokul ve lise hatıralarım mutlulukla doludur. Coğrafya, tarih, biyoloji, sanat ve dil derslerini çok severdim. Okul evimizden iki kilometre uzaktaydı ve oraya her gün bisikletle giderdik. Hollanda düz bir ülke olduğu için herkes bisiklet kullanır. Öğretmenlerin, memurların hepsinin bisikleti vardır ve tüm çocuklar, kız veya erkek, bisikletin lastiklerini tamir etmeyi öğrenir. Ortaokul ve lisede yabancı dillere çok önem verirler ve dillerle birlikte yabancı ülkeleri de tanırız. Hollanda Avrupa'nın merkezinde. O nedenle Avrupa'nın ve dünyanın ticaret ve kültür, teknik dilleri olan Almanca, İngilizce ve Fransızca'nın dilbilgisini, konuşmayı, kültürünü, edebiyatını ve deyimlerini ciddi bir şekilde öğrendik. Ayrıca Gymnasium'da biraz Klasik Latince ve Yunanca da öğrendik. Dil bilmek benim hayatımı kurtardı. Sırası gelmişken bu konuyla ilgili bir anekdotu sizlerle paylaşmak isterim:
Yil 1969 idi. Lise sonda veya üniversite yıllarında öğrenciler genellikli yazın yurtdışında tatil yapmak ister. Babam benim de yurtdışına gitmeme izin vermişti, ama bana, "Gitmek için kendin para kazanmalısın," dedi. Arkadaşlarım para kazanmak ve yurtdışına gitmek için her türlü işi yapmıştı. Apeldoorn sakin bir yere benziyordu; ama çok fabrika vardı. Arkadaşlarımdan birisi sabun fabrikasında çalışıyordu ve bana, "Korkunç kokuyor, iyi bir iş değil," demişti. Başka bir dostum meyve, sebze seraları ve bahçeler için biyolojik mücadelede kullanılan bir örümcek üretim tesisinde çalışıyordu. O da tavsiye etmedi, "Berbat bir yer, çekmecelerde binlerce örümcek yaşıyor, senin elbiselerini işgal ediyor,” demişti.