54
nun iyi olmadığını ve o nedenle işten ayrılması gerektiğini söyledi. Doktor onu iyileştirebilirdi; fakat üstüne düşmedi. Annem o yüzden biz çocuklara şöyle söylerdi: “Her zaman bir doktorla dostluk kurun; ama onun tavsiyelerine çok da kulak asmayın. Çünkü ilaçlar çoğu zaman hastalıktan daha zararlı olabilir. İyi beslenirseniz, o zaman ilaca ihtiyaç duymazsınız. Modern toplumlarda doktorlar anahtar role sahipler, bazen entrikanın bir parçası da olabilirler. Bu gücü kullanın; doktorlar sizin hayatınızı da kurtarabilir size karşı da gelebilirler.” Maalesef bu bilgiyi annem tecrübe edinerek öğrenmişti.
Ortada Papua-Yeni Gine Başvalisi (antropolog) J.van Baal ve solda (şapkasız) doktor Jaap Bierdrager, Endonezya kökenli melez bir Hollandalı ve sağ tarafta ikisi de Hollanda vatandaşı olan Papualı memurlar.
Yeni Gine’de Jaap Bierdrager adında ünlü bir doktor vardı. Papualı çocukların 1-4 yaşları arasında yüzde 40’ı sıtmadan ölüyordu. Doktor Bierdrager sıtma hastalığına karşı çalışmalarıyla ünlenmişti. Uzun süre UNICEF’in Asya biriminde çocuk sağlığı konusunda çalıştı. Aynı zamanda bir Don Giovanni veya Casanova idi. 80 yaşına kadar bekâr kaldı. Filipinli bir hizmetçiyle birlikteydi. Onunla da evlenmedi. Fakat her zaman onun yanındaydı. Jaap Bierdrager Papualılara göre “tercih edilen, faydalı” bir adamdı, cesurdu. Avrupalılara göre ise “dengesiz” ve de “sapık”tı.
Doktor Jaap Bierdrager benim Sorong-Doom’da doğumuma yardım etmişti. O zamanlarda Hollandia’daki renkli diğer bir kişi, yine bir Casanova olan Rafael De Haan’dı. Yeni Gine’yle ilgili araştırmalar yapmıştı. Papualıların bayramlar için domuz yetiştirdiklerini ve büyük kutlamalarda onları yediklerini ama bunun yerel ekonomiye zarar verdiğini ortaya çıkarmıştı. Onun dönemine ait bir olay anlatılır: Bay De Haan, tropikal ormandan sonra Hollandia başkentine atanmış, ama arabası yokmuş. Başvali bütçe kısıtlı olduğu için ona bir araba alamamış. Bunun üzerine De Haan küçük bir Endonezya atı almış, kovboy kıyafeti giymiş ve işyerine bu şekilde gelmiş. Onu bu halde gören herkes fotoğrafını çekmiş ve valinin cimriliğiyle ilgili dedikodulara başlamış. Bir hafta sonrasında da başvali ona bir araba almış. Hollandia’da geçen böylesine keyifli ve ilginç dört senenin ardından Hollanda’ya taşınma fikri gelmişti. Önce annem, ağabeyim ve ben uçakla 1955 yılında Hollanda’ya döndük.