İçeriğe atla

Sayfa:Carel Zwollo.pdf/137

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

135

Kamerun sadece müzik, dans ve futbolla ünlü olan bir ülke değil. Maalesef insan hakları ihlalleriyle de tanınan bir ülke. Kamerun tecrübelerim hem pozitif hem negatif hem harika hem de karamsar hatıralardan oluşuyor.

Ünlü İngiliz yazar Graham Greene’nin The Heart of The Matter (Sorunun Özü) isimli kitabı Sierra Leone’yi, oradaki İngiliz bir memurun yaşadığı problemleri, İngiltere’deki eşine sürpriz yapmak için Süryani bir tüccardan borç almasını ve o borcu geri ödeyememe konusunda yaşadığı sıkıntıları anlatıyor.

Birleşik Krallığın en güçlü zamanlarında yaşayan yazar Polonya kökenli Joseph Conrad, (Jozef Teodor Konrad Korzeniowski), kitaplarında bu tropikal bölgeyi anlatır. Özellikle Almayer’s Folly (1895) eserinde bir Hollandalı, Borneo Adası’nda ticaretle uğraşıyor ve buradaki tropikal ormanı yok ediyor. The Heart of Darkness (Karanlığın Yüreği) (1899) adlı eserinde Kongo Nehri’ni, oradaki Belçikalı bir istimbot Alman kaptanının (Mr. Kurtz) yaşadığı problemler, dolayısıyla onun nasıl yavaş yavaş çürüdüğünü, fiziksel ve psikolojik olarak mücadele etmesine rağmen başarılı olamayışını anlatıyor. Babam, Joseph Conrad’ın Lord Jim isimli kitabını başucu kitabı yapmıştı. Lord Jim, denizcilik üzerine yazılmış bir kitap. En çok gemideki mürettebat arasındaki sosyal dinamizmi ve nasıl kavga edip nasıl iş birliği yaptıklarını anlatması açısından önemliydi. Almanlar ve İngilizler problemleri farklı yöntemlerle çözüyorlardı. Almanların problemleri çoğunlukla teknik oluyor ve yine teknik olarak çözmeye çalışıyorlardı. İngilizlerin yaklaşımı ise daha çok insana yönelik oluyordu.

Lisede okurken Sahra Çölü’ndeki bir uçak kazasını anlatan film izlemiştim. Yolcular arasından beş altı kişi kurtuluyor ve bir süre sonra su sıkıntısı yaşamaya başlıyorlar. Bir Alman ve bir İngiliz, tartışmaya başlıyor. Alman uçağı tamir etmek istiyor ve motoru tamir etmeye başlıyor. İngiliz ise tamamen farklı bir stratejiyi tercih ediyor. Onun planına göre iki kişi yanlarına su ve gıda alarak Bedevi kabilesi Tuareglerle karşılaşacak, çölde iz bulma ve yardım çağırma ümidiyle yürüyecekler. Bana göre iki yaklaşım birleştirilmelidir. Ancak sosyal antropolog olduğum için ikinci yaklaşımı tercih ederdim.

Afrika’ya dış ticaret için Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok vatandaş gönderilmiş. Ben Burundi’de Yunanlı, Mali’de Lübnan-


Almanlar ve İngilizler problemleri farklı yöntemlerle çözüyorlardı. Almanların problemleri çoğunlukla teknik oluyor ve yine teknik olarak çözmeye çalışıyorlardı. İngilizlerin yaklaşımı ise daha çok insana yönelik oluyordu.