— Beyefendi. dedim. bir şey söylemiyorsunuz. Üç, dört saat sonra. Mustafa Kemal Paşa Sivasta bulunacak. Burada niçin oturuyorsunuz. düşündüklerinizi yapsanıza!
Ali Galip Bey. mahçup ve muztarip, telgrafa bir daha göz attı, sonra silkinir gibi oldu, hayretle ve dikkatle satırları muayeneye girişti, saatine baktı:
— Geliyor değil. geliyor değil, dedi, gelmiş. Sıvasa hemen hemen girmiş. Çünkü telgrafın keşide saati üzerinden altı saat geçmiş!
Ben bu kaydın farkında değildim. Telgrafı alarak tetkik ettim. Elâziz valisinin keşfinde isabet gösterdiğini anladım ve cevap verdim:
— Ben, Paşayı karşılamağa gideceğim. İsterseniz siz Halit Beyin temin edeceği kuvvetle kendisini tevkif ediniz.
Ali Galip Bey, bir gafletten uyanıyormuş gibi, başını kaldırdı:
— Onunla Harputta karşılaşsaydık. dediğimi mutlak yapardım. Lâkin burada mesuliyet size aittir!
Ciddi söylemiştim. Mustafa Kemal Paşayı istikbale çıkacaktım. Lâkin onun Sivasa geleceğini —Erzurumda bir kongre açılacağını bildiğimiz halde— tahmin etmediğimizden, yahut hâdiseler bizi şaşırttığından hiç bir hazırlığımız yoktu. Telgraftaki saat kaydına göre, şuna buna haber yollamağa da vakit müsait değildi. Bu sebeple, yalnız İbrahim Tali Beyi davet ettim, telgrafı gösterdim. Haberi var olduğunu hissettiren bir tavırla sadece sordu:
— İstikbale çıkacak mısınız?
— Tabii. Yalnız vilâyet erkânını Paşanın gelişinden haberdar edebilmek ve onları da istikbale çıkatmak için, biraz vâkit kazanmak lâzım. Sizden çok rica ederim. Nümune Çiftliğine teşrif buyrunuz. Mustafa Kemal Paşa henüz oraya gelmemişse, kendini bekleyiniz; bizler gelinceye kadar da çift-