Sayfa:İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri.pdf/13

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

köşküne götürülmüştü. Hastalık esasen üçüncü devrede olduğu için oraya giden Ali bir-iki ay içinde büsbütün çökmüş, kendisinden artık ümit kesilmişti. İşte bu günlerde Ali'yi sevenlerden Defterdar İskelesi'nin hamallar kahyası ve Defterdar'ın tulumbacı ağası Kahya İsmail, hemen oranın bekçisi Mehmet Çavuş'u yakalamış, avcuna iki gümüş mecidiye sıkıştırarak:
—Haydi, demiş, fırla Bakırköyü'ne! Çiroz Ali fenaymış, evdekiler ağlaya ağlaya başucunda saat bekliyorlarmış. Sen git, bu gece orada bir kahvede gecele ve ölüm haberini alır almaz ya bir beygire ya bir arabaya atla, çabuk bize haber getir.

O gece, sabaha karşı Bekçi Mehmet Çavuş, bir beygirle Defterdar' a gelmiş, Kahya İsmail'e seslenmiş:
—Kâhya, sizlere ömür!
Hemen o anda, koğuştaki kocaman tulumbacı fenerleri yakılıp İstanbul'daki bütün meşhur tulumbacı koğuşlarına bu kara haber ulaştırılmış. Ertesi gün erkenden Defterdar İskelesi'ne biriken bir-iki yüz kişilik cemaat Bakırköyü'nün yolunu tutmuş ve orada da ayrıca bir alay tulumbacının biriktiğini görmüş.

İşin aksiliğine bakın ki tam o aralık Ermeni vakası patlamış. Tabii Bakırköy kaymakamı böyle sabahleyin erkenden oraya biriken bu kadar insanı görünce şaşırmış, bunların içinden elebaşıları çağırıp sormuş:
—Böyle yüzlerce insan buraya ne diye toplandınız?
—Cenazemiz var, onu almaya geldik.
Kaymakam önce tereddüt etmiş, sonra izin vermiş ve o yüzlerce tulumbacı, öğleye bir saat on dakika kala Çiroz Ali'nin tabutunu omuzlayınca tam öğle vakti Eyüp'e ulaştırmışlar. Ulaştırmışlar ama cenaze öyle herkesin ce­nazesi gibi gelmemiş, cemaati teşkil eden ve içinde birçok da Hıristiyan ve Yahudi bulunan yüzlerce tulumbacı onu,

45