— Ha... ha!... Ne yaman süylersin ya!... Tutuldun te şinci kendi ağazcığınla!... Bizi sen anlamaz mı sanırsın, biz çakmışız o işi çoktan!...
— Hangi işi?...
— Senin var o çatlak karı ile başka dalgan. Yoksam iş, sadesine çalgı oyun işi değil...
— Canım, benim söylemek istediğim başka... Yani sizin anlayacağınız, o kadın, bir gece burada çadırından çıktı, nah, gidip şuradaki ekin yığınlarına dayandı, hep içini çekerek, tâ karşıda, bir saatlik deniz aşırı yerde çalınan çok meşhur bir Avrupa çigan operasını dinledi.
— Nasıl buyurdun. Avrupa'dan cıgara parası mı dilendi !
— Yok, Amerika'dan tömbeki parası dilendi! Yani Avrupa'daki birtakım çingenelerin yaşayış ve aşklarını anlatan bir büyük şarkıyı dinledi.
— Yanlıştır, sana üyle gelmiş o... Mutlak o gece karanlık çadırda uyurken karının cinleri ona dışarıdan seslendi, o da fırladı dışarı, onlarla muhabbet etmeğe! Yoksa ne anlayacak o, Avrupa şarkısından. Onu değil o, belki de İstanbul'daki menşur çalgıcı çingeneler bilem anlamaz.
— Sen de anlamaz mısın?
— Haa!... buldun şincik bal alacak çiçeği! Ben anlarım:
«Bu gece çon çıktı mı
Yârım benden bıktın mı
Benim gibi senin de:
Yüreğini yıktı mı?»
mânisini çağırırsa birisi... Yahut da ki çalar ise