Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/98

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

arasıra bizim Etem, tulumcuğunu şişirip de bir karşı- lama havası... Te benim anladıklarım büyle şeylerdir...

— Söylediğin mâninin başında gece (çon) çıktı mı, dedin; çon ne demek bakayım?

— Çon demek (ay) demek!...

— Ay mı?

— Haha!...

— Ya, güneş ne demek?

— Güneş de (kam) demek!...

— Ya yıldız?

— Yıldız da (çerhan) demek!...

— Sen ayı mı seversin, güneşi mi, yıldızı mı?

— Üyle ise ben sorayım daha öncesinden bir sival sana, sen ver onun cevabını, sonradan vereyim ben senin sorduğun şeyin cevabını!

— Peki, sor bakalım?

— (Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni) mi çok seversin?

— Kız, bunlar ne demek, ben bilmiyorum ki...

— Grasni demek, yaniya kısrak demek. Har demek, yaniya eşek demek. Harni demek de yaniya ki, sıpa demek. Süyle bakalım şinci bana, zatın bunlardan hangisini seversin?

— Tabii, küçük ve çok şirin olduğu için hamiyi severim.

— Eh üyle ise ben de severim yıldızları...

— Niçin yıldızları seversin?

- Çünkü onlar da güneşin, ayın yanısıra küçücük, şirincik birer sıpaya benzerler de onun için!

Kızın bu ferasetine (!), buluşuna (!) ben gülmeden katılırken o, lafı döndürüp dolaştırıp yine

oradan kaçmış olan dul kadına getirdi:

100