Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/266

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

içince sululuğa kalkacak, ağzımızın tadı kaçacak!...» demişlerdi.

— Yaa... Peki, bu Feridun ne iş yapar?

— Kalem dairesinde kâtip!...

— Hangi kalem dairesinde?

— Ayol, İstanbul'da yok mu kalem dairesi?

— İyi ama, hangi kalemin dairesi?

Düşünerek,

— Dur bakayım, şey... Evrak kapısının dairesi!

— Neyse, anlaşıldı, sen şimdi git, hiç telâşa filan lüzum yok... Yalnız, bu Feridun'un Emine ile ne ilişiği var?

— Hiç canım, orada burada, eğlentilerde görmüş, sözde sevmiş... Halbuki o, senede böyle kaç kız, kaç kadın, kaç bilmem ne sever? Bilenler söylüyor, şimdi de bir Ermeni karısı dostu varmış Beyoğlu'nda... Halbuki Emine gül gibi kız oğlan kız... O, Emine'den ne alır sanki?

— Peki Râna, sen şimdi git bakalım, bir çaresine bakarız!...

— Nasıl çaresine? O sulu oğlan, ya kızı yolda çevirip pataklar, yahut yaralarsa?...

— Burası dağ başı mı yahu, hiç öyle şey olur mu?

— Ey, olur, olur! Neler olmuyor ki... Zaten onun sarhoşluğu çok çamurdur! Ona sebep, sana çok yalvarırım (yalvarır) bir zaman, ne Emine seni görsün, ne sen Emine'yi!...

— Peki Râna, peki, başüstüne, sen hiç merak etme!...

— Ne yapalım, şimdilik bir zaman bu işin başka türlü çıkarı yok! Haydi bakalım! Hadi Allahaısmarladık... Cici annenin ellerinden öperim...

268