İşte bir yaşımıza daha girdik... Mangaptut Nazlı, aynı zamanda erkeği, kadını, herkesi kendine bağlayacak ve ayıları, köpekleri, sıpaları, atları, yılanları, manyatize edecek kadar bir sihirbazmış da!
Fakat bunların belki yüzde biri doğruca ise doksan dokuzu Etem'in martavalları gibi geliyor bana!
Ey benim bir yıldır, bin türlü acayip maceralarla dolu hâtıra defterim... Senin çoktan beri boş duran sayfalarına bir şeyler çiziktirmedim. Bir buçuk ay var ki, seni elime aldığım yoktu. Bu bir buçuk ay, Etem'in, Reha Beyin zoru ile içkiden, çalgıdan, bilmem neden baş kaldıramadım ki, senin boş sayfalarına bir şeyler çiziktireyim!...
Hatta ardı arası kesilmeyen bu içki, çalgı âlemleri yüzünden Nazlı'yı bile pek gördüğüm yok. Görsem de konuşacak halde değilim. Çakır Emine bile bir gece Reha Beyin bahçesinde bana çıkıştı; Reha Beyi işmarlayarak,
— Sen -dedi-, bu kaşarlanmış pinpona bakma, onun içi zaten Apostol'un meyhanesindeki rakı fıçısına dönmüş... Sen ise daha gençsin, sana yazıktır; bu kadar rakı, sonra günün birinde seni Çarşambalı Aziz Beybabaya döndürecektir. Benzetmek gibi olmasın ama, o da senin gibi böyle kendisini genç yaşında bu âlemlerde rakıya kaptırdı, çok sürmedi, sonunda perişan oldu, sürüm sürüm süründü; en nihayetinde de sokaklarda çoluk çocuk maskarası kesildi.
