— Eniştem olsun, ağabeyim olsun, dayım olsun...
— Oh, âlâ! Uydurduk... Desene ki biz, şimdiye kadar sade harmancılarla yalınkat akraba iken, şimdi sizin Reha Beyi de geçip iki taraflı çingenelerle düble akraba olduk!
— İrfan Beyciğim, doğru söyle, sen de Nazlı'yı seviyor musun?
— Ben bu âlemleri seviyorum!
— Nazlı mı daha güzel, Gülizar mı?
— Sen onlardan daha güzel!...
Etem, tekrar bize bağırdı:
— Abe, bitti ninniniz, kesildi tıngırdınız, daha ne kurarsınız oracıkta fiskos fiskos? Gelsenize sofra başına!...
Emine,
— Ben yalnız bu Etem'i pek beğenmiyorum... Arasıra çalgı tutmak için bizim Sulukule'ye de gelir ama nedense, bu herif bana bir tuhaf geliyor...
— Aldırma, cambaza bak!...
— Pek aldırdığım da yok ya zaten... Şey, İrfan Beyciğim, ben o Benli Lâtif Beyden de pek hoşlanmıyorum!
— Al benden de o kadar Emine, soğuk herifin biri o...
— Ama, mühendis İzzet Bey, baba adam!...
— Öyledir. Tornavida nasıl?...
— Bırak şu fasa fisoyu sen de... İki kadeh yuvarladı mıydı, başlar dayak yeyinceye kadar çamurlanmıya...
Emine ile sofra başına geldiğimiz zaman, baktık ki, Benli Lâtif Bey, hasırın üzerine yan uzanmış,