Neden sonra tam bir barış görüş olmuş, şarkılar, kantolar, gazeller, çalgılar alabildiğine gidiyor; hatta kendisi içmediği halde Emine, boyuna benim paketimden cıgaralar ve tabaklardan mezeler alıp kendi çatalıyle Gülizar'ın, Nazlı'nın ağızlarına veriyor ve arada gelip,
— Beni affettin değil mi artık İrfan ağabeyciğim! -diye boynuma sarılıyor; sonra Nazlı'nın, Gülizar'ın fena halde kıskandıklarını görünce onlara-: Ah... -diyordu -, bilseniz benim yüreciğim ne temizdir, ne saftır. Siz bilmezsiniz ben çok maksım (mâsum) bir kızımdır. İrfan Bey benim ağabeyimdir. Ben ona ağabey gözü ile bakarım. Reha Bey de beybabamdır.
Seher,
— Salt senin mi akı? O, hepimizin beybabasıdır.
Reha bey gülerek,
— Hepinizin... Hem de Sulukule'de, Ayvansaray'da, Üsküdar'da ne kadar varsa sizden, hepsinin beybabasıyımdır.
Emine Gülizar'la Nazlı'ya,
— Siz de işte şimden sonra —Sofradan bir lokma ekmek alarak onu öpüp başına koyduktan sonra-: benim dünya ve ahret kardeşimsiniz. Size bundan böyle kötü gözle bakarsam şu nimet beni marsık çarpar gibi çarpsın!
Orta yaşlı göçebe kadın,
— Te gördünüz mü işin tatlıcasını... İnsanlık dediğin büyle olmalı ya!... Siz büyle olursanız biz yaşlılar da kabartırız göğsümüzü...