tepsiyi getirdi. Bir de baktık ki tepsinin içinde nar gibi kızarmış bir börek... Köpoğlu Etem, bunu ne de çabuk yaptırmış, ocakta böyle nar gibi kızarttırmıştı. Kurnaz herif, tirşe gözlü Gülizar'la gönderdiği bu börekle hem bana, hem Reha Beye öyle bir hulûs çakıyordu ki, şimdi yanımızda vaktiyle onu, dehşetle korkutmuş olan Hıfzı Reis bile olsa bu hulûstan sonra Etem hiç çekinmeden yanımıza gelebilecekti. Nitekim de öyle oldu. Böreğin gelmesinden biraz sonra Etem, yeni poturu, yeni mavi cepkeni, yeni yemeni ve mintanı ve başında Sarı zemin üzerine vişneçürüğü dallı yazma mendiliyle incirlik tarafından sökün etti:
— Oş gelmişsiniz beyler, oş gelmişsiniz efendiler, oş gelmişsiniz ağalar!...
Biz, hep birden,
— Hoş bulduk, hoş bulduk!...
Etem yaklaşarak,
— İlle velâkin var mıdır suğuk suyunuz yanınızda, yoksam, gidip alayım mı bizim çadırlar yanındaki maslaktan bir bakraç taze su size?
Etem, sırıtarak yanımıza sokulur sokulmaz, hemen eğildi, ilk defa Reha Beyi, sonra Benli Lâtif Beyi, mühendis İzzet Beyi ve en sonra beni etekledikten sonra Tornavida Hasan'ın iki elini birden, tıpkı beygir alım satımında yaptıkları gibi, kuvvetli kuvvetli sallayarak sıktı ve berikilere döndü:
— Ha sizin de Allah arttırsın teferizinizi! (keyfinizi, eğlencenizi).
Şahın ağa, cevap verdi:
—Cemi cümlemizin, geç otur bakalım şöyle,
Gâvur oğlan?...
