Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/212

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

uğruyor. Artk Kâğıthane vakti de geçti; şimdi Çakır Emine'yi görmek için ya cuma, pazar günleri Silahtarağa'ya, Alibey köyüne, Çırpıcı'ya, Veliefendi'ye gitmeli; yahut doğrudan doğruya Sulukule'ye yollanıp kendisini orada ziyaret etmeli... Fakat bu nasıl olur? Sulukule'de pek tanıdığım, görüştüğüm yok... Orada bir ufacık kahve var ki, gidip oraya otursam herkes,

— Ne istiyorsun efendi, çalgı mı lâzım? -diye başıma dikilecek...

Emine lafını açmadan, yani işi çaktırmadan, Reha Beyi, şöyle Sulukule'ye doğru uzanalım! diye birkaç kere zorladımsa da o hiç oralı olmuyor; Balat meyhanelerinden, Ayvansaray kahvelerinden hiç ayrılmak istemiyor. Yaşlı başlı olmasına rağmen muhakkak onun da orada şiddetle sevdiği biri olmalı!

Çakır Emine bütün o Seherlerin, Ziynetlerin, Küheylânların ve daha bir alay esmer, sarışın, kumral ve çok güzel çingene kadın ve kızlarının üzerlerine tam manasıyle bir tüy dikti!

Hem efendim, bu kızda tam bir artist hali var. Zaten öteden beri benim hayalimde yaşayan artist bir çingene kızı tipi bu idi. O ne vücut, o ne boy, o ne tavır, o ne edâ, o ne jest, o ne hareket ve o ne oynayış, ne kıvranış...

Sonra, o yanık sesindeki belli belirsiz kısıklık, kendisine ne de yaraşıyor... Ona Çakır Emine diyorlar ama, onun gözlerinin neresi çakır? anlayamadım. Onun gözleri, tirşe gözlü Gülizar'ın gözlerinden daha mat bir limon küfü renginde... Sonra mübareğin bakışları, arasıra azıcık da şehlâlaşmıyor mu hani... Doğrusu bitiyorum kıza,

214